33.Bölüm: ''Oyunlar ve Bozanları''

105K 8K 33.7K
                                    

Cigarettes After Sex - Nothing's Gonna Hurt You

Çağan Şengül - Delirdim

Merhabalar. Umarım iyisinizdir. Temposu yüksek bir bölüm oldu yine, hiç beklemeden oylarınızı verdiyseniz yorumlarınızla beraber sizi şöyle bölüme alayım. Yine Twitter'da da etiket belirterek bölümle ilgili tweetler atabilirsiniz, teşekkürleeerr ve keyifli okumalar. ^^

33.Bölüm: ''Oyunlar ve Bozanları''

Bir mücevheri parlatmak ya da paslatmak insanın elinde olan bir şeydir çünkü insan da bir nevi mücevherdir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bir mücevheri parlatmak ya da paslatmak insanın elinde olan bir şeydir çünkü insan da bir nevi mücevherdir. Değerini ise kendi belirler. Ben kendinin farkında olan, bunu iyi bilen bir sanatkârdım. Kendimi ince ince işlemeyi beceriyordum. Notalarla aram iyiydi ve bunu da sonuna kadar kullanıyordum. Ellerim hazinemdi. Notalara dokunan ellerim şimdi de kum torbasına dokunuyordu. Vuruyordu. Bunu da becerecektim. Dedim ya; her insan mücevherdir fakat parlatmak da paslatmak da tercih işidir. Ben parlatmayı seçtim. Her zaman da bunu seçecektim.

Tepeden sıkıca bağladığım saçlarım döktüğüm ter ve sert nefesime karışmış bir rüzgâr gibi dağılırken keskin bakışlarımla önümdeki kum torbasını yumruklamaya devam ediyordum. Ellerimdeki bandajlara iyice alışmaya başlamıştım. Bu göründüğü kadar kolay değildi ama zor olanı da kolaya indirmek gerekiyordu. Ritmik hareketlerle kum torbasını yumruklarken Seyit Ali de kollarını göğsünde toplamış benim etrafımda usul usul dönüyordu. Yer yer gülümsediğini de görüyordum.

Kurumuş dudaklarımı ıslatırken dudaklarımı dişledim ve sol gözümü kısarak yumruğumu torbaya geçirdim. Seyit Ali yumuşak bir sesle, ''Torbaya değil de Berrin'e vurduğunu biliyorum,'' dedi. ''Aferin benim jeneratörüme, sağ sol giriş böyle!''

Sırıtarak bir yumruk daha geçirdim. ''Berrin umurunda değil. Daha doğrusu artık ona dokunmayacağım. Ha!'' dedim kısa bir anlığına duraksayıp ona baktığımda. ''Torbayı sen olarak hayal edebilirim ama.''

''Gerçeği olarak karşındayım,'' dedi. ''Hadi iki tane de bana vur.''

Gülümseyerek derin bir nefes alıp verdiğimde omzunu silktim. ''Neyse yüzüne yara vermeyeyim şimdi, ağlarsın falan.''

''Yüz benim değil mi? Acırsa acısın.''

''Olmaz rahat rahat dokunamam yoksa,'' deyiverdim muzip bir gülüşle.

Bu itiraf onun öyle çok hoşuna gitmişti ki kendini bana getirmekten kaçmamıştı. Kum torbasının yanında durduğunda ona bakmadan dudaklarımı yaladım ve göğsümü şişirip serbest bıraktım. Çıplak gövdemin ıslaklığını hissettiğimde bunun üzerinde çok da durmadan bir yumruk daha savurdum fakat Seyit Ali kum torbasını durdurdu ve gözlerini üzerimde buldum. ''Dokunsana o zaman.''

Ağzım hafifçe araladığında dilimi dişlerimin arasına alıp hafifçe yuvarladım ve omuzlarımı düşürerek birkaç adımla bedenine yaklaşıp parmak uçlarımda birkaç santim yükselerek yüzümü yüzüne yakın tuttum. Deli gibi nefes alıp verdiğim umurunda değil fakat şu an nefesimi tutmuştum. Seyit Ali ona yaklaşmamı fırsat bildiğinde elleri direkt çıplak belimi kavradı. Temasını hissettiğim vakit gülümsedim. O da gülümsedi. Ona âşık gibi bakıyordum. Bana ona baktığım gibi bakıyordu. Gözlerinde kendimi görüyordum. Parmak uçları tenimi bir harita gibi çizmeye başladığında dudaklarımı dudaklarına yaklaştırıp gözlerimi yavaşça kapattım ve onu öpmeden fısıldadım ve bu esnada dudaklarım dudaklarına değdi. ''Ben sana dokunursam yanarsın.''

NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin