On İkinci Bölüm

En başından başla
                                    

-Ekmek alır mısın? Türker onun ellerine bakıp:

-Allah aşkına bana bugün o ellerle hiçbir şey verme, hatta mümkünse sandalyeme falan da dokunma.

-Neden? diye hayretle sordu Önder.

-Oğlum nedeni mi var, biraz önce foseptik çukurunda arama kurtarma çalışması yapmışsın o ellerle dedi.

-Ama yıkadım.

-Olsun pistir daha.

-Hayır yaa, temizlikçi kadını bulup Domestos alıp yıkadım defalarca, üstelik de okyanus kokuluymuş bak mis kokuyor diye ellerini yine Türker´e gösterince:

-Başka masaya geçmemi istemiyorsan çek ellerini gözümün önünden ve bana bir şeyler vermeye çalışma dedi.

-İyi anladık dedi Önder. Sonra elindeki ekmeğe bakınca kendi midesi de bulanınca yemeği bıraktı, yine derinden bir offff çekti. Oynayanları izlemeye koyuldu sonra dayanamayıp:

-Acaba şu telefon kılıflarından mı alsam?

-Hangi kılıflardan dedi Türker.

-Hani şu kemere takılanlar, ben hiç kullanmadım ama bazen gerek oluyormuş demek ki dedi bilmiş Önder.

-Hadi telefonu o fi tarihinden kalma kılıfla kurtardın, cüzdanı nasıl pantolonda tutacaksın yine böyle bir durumda?

-Hımmm, buldum cüzdana da zincir takarım şu kemere takılanlardan.

-Oğlum iyice kroya bağladın. Bence sen bundan sonra sadece klozet kullan böylece her şey çözülür ya da ne bileyim başka yollar ara.

-Ne gibi ağabeycim, etek mi giyeyim?

-Bir kere de cıvıtma, hayır ya çanta kullan ya da birilerine emanet et eşyalarını madem sen muhafaza edemiyorsun dedi.

-Anladım.

-Madem anladın artık şu boklu muhabbeti kapatalım midem bulanmaya başladı, dedi Türker.

-Sustum sustum yoksa şurada kusup düğünü rezil edeceğim ben de, dedi Önder.

Düğünden sonra gece dönmemek için otelde yer ayırtmışlardı. Arabaya binerken Önder´in ellerindeki eldivenleri fark etti Türker.

-O ellerindeki ne?

-Eldiveeen.

- Onu anladık, ne için taktın?

-Ağabey sen öyle söyleyince içime sinmedi hadi cüzdanı telefonu atarım da direksiyonu ve vitesi atamam onun için eldiven taktım kirlenmesin dedi. Türker kahkahalar arasında:

-İyi yapmışsın dedi.

-Ben hep iyi yaparım dedi ve o da sırıttı otellerine gittiler.

Düğün dönüşünden sonra hem Türker hem de Önder işlerine gömüldüler. Türker´in işini iyi yapması sonucu hasta sayısında daha da  artış olmuştu ve hiç boş zamanı yoktu hafta sonları da nöbete kalıyordu. Bu kadar yoğun tempoda yine de Nilüfer´i düşünebiliyordu. Bu nasıl bir hastalıktı anlayamıyordu. Daha önce kız arkadaşları olmuştu, hatta üniversitedeki kız arkadaşıyla çok ciddilerdi, evleneceklerdi ama kısmet değilmiş ve ayrılmışlardı. Onu da seviyordu, aşık olduğunu sanıyordu ama Nilüfer´i tanıdıktan sonra eski kız arkadaşına zamanında beslediği duygunun aşk olmadığını anladı.

Naz kontrole geldiği zaman Nilüfer´e olan özlemi artıyordu, Naz´a sevgiyle bakan gözleri aklına geliyordu ve Naz´ı kıskanıyordu bazen ama anlamıyordu, nasıl bir anne evladını bırakıp gidebiliyordu ve eşi Cihan buradaydı ve hatta onu birkaç kez, gittiği barlarda görmüştü. İlginç bir evlilik anlayışları olduğunu düşünüyordu. Her ne kadar “Sana ne?” dese de yine de kendini Nilüfer´i düşünmekten alıkoyamıyordu.

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin