Bölüm 21

54.2K 1.1K 199
                                    

Merhaba,

Beğeni ve yorumlarınız için teşekkür ederim.

İşte söz verdiğim gibi bir bölüm daha.

Yine oranlar yüksek olursa tekrar bölüm yayımlamayı düşünüyorum bu akşama doğru.

İyi okumalar 🌺

2 ay sonra

"Henry, Şu kolilerde gidecek.", Henry elinde kolilerle merdivenden iniyordu. "Tatlım sana inanamıyorum devireceksin hepsini." dedim bağırarak ama pek oralı olmamıştı. Kolilerden önünü görmüyordu. "Henry dikkatli ol!", her ne kadar onu uyarsamda beni takmamış hızla elindeki üst üste koyduğu üç koliyle iniyordu.

Beklenilen son yakındı. Biraz çekilip elindeki kolilerin düşmesini izledim. Elindeki iki koli devrilmişti. Henry suçlu bir ifadeyle bana bakıyordu. Kolilerin içerisindeki tabaklar kırılmış ve etrafa saçılmıştı. Kollarımı birbirine dolayıp kaşımın birini kaldırarak Henry'e baktım. Henry ise dudaklarını birbirine yapıştırmış suçlu suçlu bana bakıyordu. Her ne kadar bu haline kahkaha atmak istesemde ciddiyetimi koruyabilmiştim.

"Henry kırdığın tabaklar yeni yemek takımının tabaklarıydı." dedim.
"Özür dilerim hayatım.",
"Elizabeth'den daha beter çocuksun. Hepsini taşıyamazsın demiştim."
"Aslında taşıdım."

Açılan kapıyla arkama döndüm. Elizabeth koşarak bana geliyordu. "Anneciğim..", cam kırıkları olduğu için hemen onu kucağıma aldım. "Ne oldu uğur böceğim?", Steven yanıma gelip konuştu. "Eve bayıldı." dedi. Stev'e gülümseyerek kızıma baktım. "Kocaman ağaçlar var." Elizabeth oldukça memnun görünüyordu görünüşe göre. "Tanrım burada ne oldu?", Stev'in sorusu üzerine Henry elindeki son kutuyuda yere fırlattı. "Pes ediyorum." dedi. Son kutuyu neden fırlattığını anlamadığımız için Steven'la şok içerisinde ona bakıyorduk. O ise omuzunu silkip, kucağımdaki Beth'i aldı. "Burayı sen temizleyeceksin.", dedim ama beni hiç umursamamıştı. "Beth, seninle oyun bahçeni gezelim kızım." , "Oleyyy!", Beth ile birlikte çıktıklarında arkalarından bakıyorduk. Stev'le birbirimize döndüğümüzde kahkaha atmaya başladık. "Bu neydi şimdi?", "Ben boşuna beceriksiz demiyorum." dedim.

Steve bakıp konuştum, "Ben temizlemem!", "El ciddi olamazsın ya!", valizleri alıp yatak odasına çıkardım. Stev ise Henry'e küfür ede ede kırılan parçaları topluyordu.

Her şey çok güzel gidiyordu. Henry'le Londra'ya geri dönüp yeni bir ev satın almıştık. Aslında %80'ini o almıştı ama en azından benim de bir katkım olmuştu. William ile görüşmüştüm, düğünden sonra işe başlayacaktım. Henry'nin de film çekimleri Londra'da yapılacaktı. Yani hayatımızı sonunda yoluna koymuştuk.

Valizleri evin en büyük odası yani bizim yatak odamıza götürmüştüm. Yatağa koyup ağızlarını açtım. Henry'nin tişörtleri ve gömlekleri vardı. Bunların hepsinin ütülenip asılması lazımdı. Odadan çıkıp, Beth'in odasına doğru seslendim. "Lisa!", Lisa, Beth'in odasından çıkıp koşarak yanıma geldi. "Beth'in kıyafetleri ütülenmiş mi?", "Evet efendim ben de onları asıyordum." dedi. "Lisa sen Henry'nin kıyafetlerini en alt kata götür onlarıda ütülesinler çok kırışmışlar." dedim. Lisa odaya girip kıyafetleri aldığı sırada tekrar konuştum, "Ah Lisa mutfağın temizliği bitmiş mi ona da bir bakar mısın?", "Tamam efendim." dedi ve elindeki kıyafetlerle merdivenden inemeye başladı. "Lisa dikkat et Henry yemek takımını kırdı." diye bağırdım ve Beth'in renkli ama oldukça sade odasına girdim. Yatağının üzerindeki ütülü ve askılara asılmış kıyafetlerini aldım. Gömme dolabın kapaklarını açıp renklerine ve mevsimliklerine göre dizmeye başladım.

PATRON  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin