empty

1K 138 143
                                    

yuta tanıdık evin önüne geldiğinde saçlarını düzeltip üzerini silkelemek için bir dakika beklemiş ardından zile basmıştı. elbette serserinin birisi söyledi diye sevdiği çocuktan uzak durmak niyetinde değildi. pastaneye tekrar uğramış, jaehyun'un sevdiği çöreklerden aldıktan sonra yine aynı yere gelmişti. içinde her sabah olduğu gibi derin bir heyecan vardı, atıştırmalıkları arkasına saklayıp beklemeye başladı. sevimli arkadaşının bu minik hamur işlerine bayıldığını biliyordu, geçen gün spor salonunda ona çok kaba davranmıştı ve belki şimdi hatasını telafi edebilirdi. tek ayağıyla gergin bir şekilde ritim tutmaya başladığı esnada kapı açılmış, aşık olduğu gülümsemeyi karşısında görmüştü. kendisi de elinde olmadan gülümserken söyledi,
"hey!"

"hey, nasılsın?"

"iyiyim, çok iyiyim. aslına bakarsan ben senin nasıl olduğunu soracaktım-"
eliyle saçlarını düzelttikten sonra cesaretini toplayarak devam etti, "...yani biliyorsun, spor salonunda sana kabalık ettim. senin için endişeleniyorum ve-"

genç adamın sözleri, jaehyun'un arkasında dikilmiş onları izleyen johnny suh'u görmesiyle bölünmüştü. öfkeli bakışlarla holü süzerken mırıldandı,
"yanlış bir zamanda geldim sanırım, sonra uğrarım. zaten sadece okula beraber yürüyelim diyecektim."
oysa asıl söylemek istediği 'bu adamın burada ne işi var?'dı.

suh ise karizmatik gülüşü eşliğinde onaylamıştı, "evet, biraz yanlış bir zamanda geldin. jaehyun için endişelenme onu okula ben bırakırım."

güzel çocuk rahatsız olmuş gibiydi, yerinde huzursuzca kıpırdanmıştı.
"hayır hayır, yanlış bir zamanda gelmedin. akşam annemin doğumgünü var da ash'le pasta süslerini hazırlıyorduk. johnny de buradan geçerken uğramak istemiş."

"sorun değil jae, okulda görüşürüz. kendine dikkat et."

japon çocuk son cümlesini koridorda bekleyen iri adama bakarak kurmuştu, ortam gerilirken üçü de yuta'nın neyden bahsettiğini çok iyi biliyordu. jaehyun uysal uysal başını sallamış, johnny ise sanki beş dakika önce ara sokakta onu kıstırıp tehdit etmemiş gibi yapmacık gülüşüyle cevaplamıştı.
"endişelenme, en yakın arkadaşın benim yanımda güvende."

uzun saçlı genç başını sallayarak onayladı,
"eminim öyledir."

önce geriye doğru birkaç adım atmış ardından geldiği sokağa doğru sapmıştı ki arkasından kapanan kapının sesini duymasıyla saçmaladığına karar verdi. biri vazgeçmek zorundaysa bu neden kendisi oluyordu?
neden arkasını dönüp hiçbir şey olmamış gibi çekip gitmeli ve jaehyun'un tercihlerine centilmence saygı duymalıydı ki?
pekala, görünüşe göre hyun sağlıklı düşünemiyordu. içerideki adam bir psikopattı ve yuta onları baş başa bırakamazdı.

aceleci adımlarla demin ayrıldığı kapının önüne gelmiş, zile çalıp beklemeye koyulmuştu. kısa sürede kapı açılmış ve jaehyun şaşkın gözlerle arkadaşını süzmeye başlamıştı,
"yuta, bir sorun mu var?"

"aslına bakarsan var."
genç adam, arkasına gizlediği pastane poşedini çılartıp alaylı sesiyle devam etti,
"johnny'nin beni senden uzak durmam için tehdit ederken mahvettiği çöreklerin yerine tazelerini almıştım, içinde sevdiğin başka şeyler de var. beraber yemek istersiniz diye düşündüm."

"n-ne?"

"duydun işte, koca oğlan senden uzak durmamı istiyormuş yoksa kötü olurmuş filan filan..."

"bu doğru mu johnny?"

hemen arkasında yer edinen johnny'nin yüzü, öfkeden kızarmıştı. ürkütücü gülümsemesiyle yuta'yı süzüyor ve hyun'un olduğu tarafa bir an olsun bakmıyordu.
"beni jaehyun'a mı şikayet ediyorsun, cidden mi?
keşke polise gitmeyi deneseydin ufaklık."

burn book - nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin