Kapının çalmasıyla, annemden de ayrıldım ve 'ben bakarım' deyip, odadan çıktım. Dış kapıya yönelip, kapıyı yavaşça açınca abim çıktı karşıma. Beni gördüğünde, yine bir şey demeden, sadece içeriye girdi. İçimden bile hoş geldin demek gelmiyordu. Zaten desem de, cevap vermeyeceğini bildiğimden sustum.
İçeri girerek, odaya geri girdim ve bir ihtimal belki gelir diye kapıyı açık bıraktım. Eksik gidiğim var mı diye kontrol ederken, annem ve babam da kendi aralarında konuşuyordu. Ama onları dinleyecek durumda değildi, abim vardı aklımda.
"Değil mi kızım?" bana yöneltilen soruyu duyunca, kafamı hızla kaldırdım ve 'ha' diye bir nida döküldü dudaklarımdan.
"Anne, ne oldu? Neden hepiniz bu odadasınız?" dedi abim, kapının önünden buraya bakarak. Bu oda... Artık üzülmüyorum desem, yalan olurdu. Ama alıştım diyebilirdim.
"Gel oğlum gel, Güneş gidecekti de onu konuşuyorduk." dedi annem, karamsarlığı bir kenara bırakıp, neşeyle konuşarak. Abimin gözleri kısa, çok kısa bir an bana kaysa da, hemen geri anneme çevirdi, 'hayırdır' der gibi.
"Güneş, bir nevi askeri doktor oldu oğlum. Cepheye gidecek yarın sabah." dedi babam, gururlu duruşunu sergileyerek. Kısa, çok kısa bir an gözlerinden endişe geçtiğini gördüm. Belki de öyle görmek istedim, bilmiyorum...
"Hayırlı olsun." bu... Sadece buydu dudaklarından dökülen. Birşey demeden, başımı salladım sadece. O da sonradan birşey demedi ve odadan çekildi.
"Biz de çıkalım, sen de rahat rahat uyu kızım. Yarın sabah erken kalkacaksın." dedi babam, bana dönerek. Tebessümle başımı salladım. Kerem Hocanın yanındaki askerler, beni kaçta alacaklarını, saat kaçta uçağın kalkacağını söylemişti.
"İyi geceler," dedim ikisine de gülümseyerek. Onlar da bana iyi geceler dileyip, ışığımı söndürerek odamdan çıktılar. Işıkta uyuyamazdım, bilirlerdi...
Son günümdü belki de... Hayatta değil belki ama, bu evde son günümdü. Hissediyordum... İnsanlar bazı şeyleri hissedermiş, ben de bu eve bir daha gelemeyeceğimi hissettim bir an. Burası benim Dünyamdı... Hep öyle sanardım, küçüklüğümden beri... Dünyanın bu ev kadar sınırlı olmadığını anladım büyüdükçe. Hem... Güneşin olmadığı bir dünya, ne kadar kötü olabilirdi ki?
⚜⚜⚜
Üzerime, havanın sıcak olmasından kaynaklanan beyaz, diz kapaklarımın biraz altında biten, siyah çiçekli, yazlık, tül elbisemi geçirdim. Omuzlarımda biten saçlarımı, iki yandan birer tutam alıp, arkada birleştirerek bağladım ve bavulumla çantamı da alıp, odadan çıktım. Salonda beni bekleyen aileme gezdirdim bakışlarımı. Annem ve babam gurur duysa da, biraz da karamsardı. Abimse zorla uyanmış olduğunu belli etmekten çekinmeyen bir biçimde beni bekliyordu(!)
"Kızım?" babamın duygu yüklü sesini duymamla, bakışlarımı ona yönelttim. Bavulu elimden bırakıp, çantamı da üzerine bıraktım ve yanlarına gittim. Önce babama sarıldım sıkı sıkı. Sonra anneme. Beni koklayıp öpmeleri iyi gelmişti bile denebilirdi. Abime geldiğimde, sadece bakışlarımla selam verdim ve önünden çekildim. Babam ve annem artık bu konuya karışmıyordu, ama ben gittikten sonra abime kızacaklarına emindim.
"Sizi seviyorum, kendinize iyi bakın." dedin tebessümle. Kırık, buruk, eksik bir tebessümdü. Her ne kadar heyecan ve mutluluk olsa da içimde, bazı şeylerin eksikliği hâlâ daha başgösteriyordu.
"Güneş," abimden duyduğum ismimle, bekliyormuşum gibi hızla ona döndüm.
"Kendine iyi bak," dedi umursamazca. Bir an güzel birşey diyecek sanmıştım. Bilemezdim ki bu üç kelimenin beni kıracağını... Annemlerin laf etmemesi için dediği o kadar belliydi ki... Histerik bir gülüş sundum, umursamaz yüzüne.
YOU ARE READING
'Kurşun'
ActionMrs.'🌙 ... 'Silah kurşunu ateşledi ve bir kişiye isabet etti; ama tüm Türkiye yandı...' İki bedenin tek can hakkı vardı... Çünkü birine birşey olsa, diğerinin canı yanacaktı... Abisinden, canından yaralı olan bir kızın; bir askere olan aşkı... ...
| •KURŞUN ⚜ 1 • Görev~ |
Start from the beginning
