3. Bölüm

1.1K 80 78
                                    

Tahta evin üst katında, tereğin, mutfak lavabosunun ve çok ufak tezgahın bulunduğu oda vardı. Mutfağın bir yarısı buradaydı, diğer yarısı da depo gibi başka bir odadaydı. Ebrar, kendini odadaki tahtadan yapılmış koltuğa bıraktı. Yatak gibi geniş tahtanın üzerine yün yorgan serilmişti. Geldiğinde her biri pis olan yüzlerini yıkatıp yeniden dikmişti. Evlendiğinden bu yana her gün çalışıyordu. Bir gün bile dinlenememişti. O temizledikçe, ihtiyar ev inadına daha çok iş çıkarıyordu.

Üstü başı bulaşık yıkarken ıslanmıştı. Buradaki mutfak önlüğü kumaştandı, su geçiriyordu. Bilseydi, çeyizine su geçirmez olanından koyardı. Yaptığı eksik görme listesine, günler önce bunu da eklemişti.

Eksik görme listesi...

Tüm yorgunluğuna rağmen kıkırdamadan edemeyen yeni gelin, dudağını ısırarak içtenlikle güldü. Ahmet'le evliydi yahu, bi' yuvası vardı ve o evin ihtiyaçlarını tıpkı annesinin yaptığı gibi kâğıda yazıyordu. Öz annesini, köyden şehire gittiklerinin senesinde araba çarpması sonucu kaybetmişti. Babası çok geçmeden yeniden evlenmiş, uzun boylu, çok güzel bir hanım onun üvey annesi olmuştu. İzlediği çizgi filmlerden mi, yoksa çevresinden duyduklarından mı bilinmez, üvey annesinin kötü biri olduğunu sanmıştı.

Daha evliliklerinin ilk gününde, babası işteyken onu yıkamayı isteyen üvey annesiyle için için ağlamaya başlamıştı. Ses soluk da çıkarmamıştı ki, kadın onu dövmesin. Her şey bitip iş saçını taramaya gelince, küçücük vücudunu sıkmaktan bir hal olmuş haldeydi. Kendi annesi bile acıtırken, kötü olan kadın, uçlarından başlayarak hiç canını yakmadan taramayı bitirmişti. Kıvırcık saçları ilk defa acımadan taranmıştı. Şaşkın şaşkın gözyaşlarıyla dolu yüzüyle kadına baktığında, yüzü avuç içine alınıp yanakları sevgiyle öpülmüştü. Haliyle küçük Ebrar daha çok ağlamıştı. Ölen annesinin kokusunu onda bulabilmek umuduyla kadını sımsıkı kucaklamıştı.

Allah razı olsun, kadın kendi çocuğunu doğursa bile onu evlat saymaktan vazgeçmemişti. Sulu gözlü, her şeyden alınan Ebrar, hiçbir zaman annesinin onu üzdüğünü hatırlamıyordu. Yeni doğan kız kardeşine ablalık yapmıştı. Evlenmeden önce de annesi yeniden hamileydi. Allah izin verirse erkek olacaktı. Kim bilir, belki doğmuş bile olabilirdi.

Ebrar iç çekti, ailesini çok özlemişti. Islak kıyafetleri rahatsız etti, başını kaldırıp karşıya baktı. Duvara çakılı, kapaksız, aralıklı olarak üst üste asılmış, uzun tahtalar vardı. Terek dedikleri buydu. Üzerine kim bilir kaç yıl önce alınan naylon örtüler serilmişti. Kimyasal ne bulduysa hepsini dökerek yıkasa da, naylonun pisliği, siyahlığı, hatta yağlı oluşu temizlenmemişti. Günlerdir ağlaya ağlaya bi' hal olmuştu.

Her gün tereği aşağı indirip temizliyor, bir sonraki gün yine böcekleniyordu. Siyah böceklerden midesi bulanmış haldeydi. Ya tezgaha ne demeliydi? Mutfak tezgahı demeye bin şahit lazımdı. 'Ebrar gibi'  benzetmesiyle kısalığın vurgulanmasına tatlı tatlı sinirlenirdi ama şimdi, kendisi aynısını yapacaktı. Tezgah taşı aynı Ebrar gibiydi, kısacıktı. İki plastik leğen koyunca yer kalmıyordu.

Bu yüzden, önce kendinden büyük tepsiyi güç bela yıkıyor, sonra çamaşır makinesinde bir güzel yıkanmış örtü parçasını üzerine seriyor, oturulan yere bırakıyordu. Bir tane daha tepsi yıkıyor, bulaşık olanları ona koyuyordu. Tahta oturakların üstündeki siniye de köpüklü tabak çanağı koyuyordu. Hepsi bitince aynı tepsiden al, sudan geçir, diğerine koy, yine al, yine sudan geçir, yine diğerine koy, yapıyordu. İşinin gücünün arasında bu en kolay olanıydı.

Tezgahın küçük olmasının yanı sıra, bir de çok pisti. Çamaşır suyu dahi, gri fayanslardaki kiri yok edememişti. Su döktükçe, çatlak taşlardan siyah pislik çıkıyordu. O yıkadıkça çıkıyor, çıktıkça yıkıyor, yine de pisliği bir türlü bitiremiyordu. Artık yorulunca vazgeçmiş, üç kere yıkadıktan sonra bezle kurular olmuştu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 13, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EbrarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin