Birinci Bölüm

5.9K 92 18
                                    

Mutlu aileler hep birbirinin aynıdır. Mutluluğu kaybeden ailelerinde kendilerine göre bir mutsuzluğu vardır. Oblonskiler'de mutluluğunu kaybetmek üzereydi. Bayan Oblonski kocasının kendisini bir zamanlar evlerinde hizmet etmiş eski bir Fransız dadı ile aldattığını öğrenmiş, kocasına bundan sonra aynı çatı altında yaşamayacaklarını söylemişti. Karı-koca üç günden beri birbirleriyle ilişkilerini koparmış, bu durum ev halkına yansımıştı. Evde artık tam bir cehennem azabı yaşanıyor, kimsenin yüzü gülmüyordu. Herhangi bir handa rastlantı eseri karşılaşanların ilişkisi ve diyalogu bile Oblonskiler'den daha sıcaktı. Bayan Oblonski odasına kapanmış haldeydi. Kocası ise üç günden beri eve uğramıyor, çocukları serseri mayın gibi ortalıklarda dolaşıyorlardı. Evin hizmetçisi İngiliz kadın, kahya kadınla atışmış, bir arkadaşına kendisine yeni bir iş bulmasını söylemişti. Aşçı kadın ve arabacı artık hesaplarının kesilmesini istiyor, hiçbiri kendi işini yapmıyordu. Kısacası Oblonskilerin evi alt-üst olmuştu. 

***

Olayın üç gün sonrasıydı. Sosyetedeki adı Stiva olan Prens Stepen Arkadyeviç Oblonski her zamanki saatinde, -saat sekiz- kendi çalışma odasındaki maroken kanepesinde uyandı. Artık karısının odasını kullanmıyordu. Ama henüz uykusunu alamamış gibiydi. Bir yandan öbür yana dönüyor, yastığına biraz daha sıkı sarılıyordu. Sonra nasıl olduysa panik dolu rüyayı hatırlamaya çabalıyor '' Evet, evet nasıldı?'' diye içinden geçiriyordu. Bay Oblonski Darmstad'da bazı dostlarının onuruna bir akşam yemeği veriyordu. Burası Darmstad'dan çok bir Amerikan kentini andırıyordu.Doğru ya, Dramstad Amerika'daydı. Evet, cam masalarda yemek veriyor, şarkı söylüyordu. 2 mio tesero.. Hayır böyle değildi, çok daha güzel bir şarkıydı bu söylenen. Küçük küçük sürahiler, dahası sözde kadınlar vardı...

***

Stepan Arkadyeviç'in gözlerinin içi neşeyle parladı, gülümseyerek düşünmeye devam etti. '' Evet, hoş, çok hoş bir rüyaydı bu. Orada çok güzel şeyler daha vardı, uyanıkken bile anlatamıyor insan, düşünemiyorda...'' Kumaş perdelerden birinin arasından sızan ışığı görünce kanepeden neşeyle sarkıttı ayaklarını. Karısının altın işlemelerle süslediği deri deri terliklerini ayağını sallayarak buldu ve 9 yıllık eski alışkanlığıyla, ayağa kalkmadan, yatak odasında ropdöşambırın asılı olduğu yere elini uzattı. Niçin karısının yanında değilde çalışma odasında yattağını o anda hatırladı. Dudaklarındaki gülümseme kayboldu, alnı kırıştı. 

***

Olanları hatırlayarak ''Ah, ah, ah! Ah!'' diye mırıldandı. Karısıyla kavgası tekrar bütün ayrıntılarıyla geldi gözlerinin önüne; durumunun çaresizliğini, suçlu olduğunu -kötü olanda buydu zaten- düşündü. Evet diye geçirdi içinden. Beni artık bağışlaması mümkün değil. İşin en korkunç yanı bütün suç bende olduğu halde aslında suçsuz olmam. Üzüldüğüm bu... Karısıyla kavgasını, kendisi için en ağır yalanlarıyla hatırlayarak umutsuzluk içinde '' Ahi ah, ah! Ah!'' diye mırıldandı. En tatsızıda o ilk andı;  Elinde, karısına getirdiği kocaman bir armut, pek neşeli, keyfi yerinde dönmüştü tiyatrodan. Karısı salonda yoktu. Onu odasında bulamayınca çok şaşırmış, sonunda yatak odasında görmüştü. Her şeyi orataya çıkaran o uğursuz mektub elindeydi. Umutsuzluk içinde, kendi kendine ''Peki ne yapmalıyım?Ne yapsam?'' diye mırıldanıyordu. Bilemiyordu ne yapacağını.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 27, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ANNA KARENİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin