"Şşh, rahat dur jennie. Sana söylememi istiyorsan rahat dur ve yemeğini ye, anladın mı?"
Gözlerimin içine bakarak söylediği şeyler ile sinirle derin bir nefes almış ve rahat durmaya karar vermiştim. Çatalı tekrar ağzıma uzatması ile gözlerimi çatala ve sonrasında yine ona çevirmiştim. Bana ağzımı açmam için gözleriyle işaret vermesiyle dudaklarımı hafifçe aralamıştım.
"Baban'ın ne iş yaptığını biliyor musun, jennie-ah ?"
Başımı olumlu anlamda sallarken ağzımdaki yemeği çiğniyordum. Tadı aşırı güzeldi ve bilmem kaç saattir bir şey yemediğimden, bana yeniden yemek uzatmasını sabırsızlıkla bekliyordum.
"Mafya olduğunu biliyor musun?"
Masanın karşı tarafında oturarak bize bakan çocuğa bakmış ve yeniden başımı sallamıştım. "Evet, biliyorum." Yüzünde şaşkın bir ifade oluşmuştu.
"Prensesimle benim arama girme, jimin. Bak, ne güzel anlaşıyoruz onunla, değil mi ?"
Bana sırıtarak söylediği şeylere karşı gözlerimi devirmiş ve yeniden kucağından kalkmaya yeltendiğimde, bunu engellemişti. Yüz ifadesinde bir şey değişmezken, belime doladığı kolunu iyice sıkılaştırmıştı. Çok geçmeden bana yemek yedirmeye devam etmişti.
"Senin baban," Çatalı tekrar yemeğe batırarak ağzıma yaklaştırmış ve yemeği bana verdikten sonra sözüne devam etmişti. "Benim babamı, abimi, abimin karısını, karısının içindeki bebeği ve teyzemi öldürdü."
Sinirle çatalı masaya bastırdığında, irkilmiş ve dediği şeylere karşı zorlukla ağzımın içerisindeki yemeği yutmuştum. Dilim tutulmuş gibiydi, artık amacı anlaşılmıştı.
"Ya bunları biliyor muydun, jennie?"
"Ben.." sözüme devam edemeden başımı eğmiş ve parmaklarımla oynamaya başlamıştım. Babam'ın yaptığı işler ile hiçbir zaman gurur duymamıştım, övünmemiş veya sevmemiştim. Babamda tek sevmediğim özellik buydu fakat onu sevmeme engel değildi. Başkalarına zarar veriyordu ama yine de onun yanında kendimi en güvende ve huzurlu hissediyordum.
"Ben seni bu iş için özellikle seçtim güzelim, baban'ın en değer verdiği şey sensin. O benim değerlilerimi aldıysa, ben de onunkilerini alırım ama çok daha iyi bir şekilde."
Söylediği şeylere karşı gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Ben ölecektim. Odanın içerisine bir sessizlik çökmüştü. Kucağında oturduğum kişi bana anlam veremediğim garip bakışlar atarken, ben parmaklarımla oynamaya devam ediyor ve ağlamamı durdurmaya çalışıyordum. Karşımızda oturan isminin jimin olduğunu öğrendiğim çocuk ise çenesini eline dayamış, film izlermiş gibi ikimize bakıyordu.
"Baban'ın çekeceği acı aldığı haberler ile her zaman daha çok artacak. Bu arada boşuna ümitlenme kim jennie, sevgili baban bizi asla bulamayacak."
Evin içinde yankılanan kapı açılma sesiyle irkilsem de sesimi çıkartmamış ve gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. Sessiz bir şekilde ağlarken, o çocuk yeniden saçlarımı okşamaya başlamıştı.
"Beni öldürdüğünde rahatlayacak mısın?"
"Evet."
Net bir şekilde bana cevap vermişti. Derin bir nefes alarak ona yeniden bir soru yöneltmiştim.
"Neden özellikle ben? Mesela.. neden babam'ı öldürmüyorsun. Sonuçta senin ailene zarar veren onlardı, neden masum insanlara zarar veriyorsun?"
"Çünkü baban'ı öldürürsem rahatlayamam. Kolay bir şekilde bu dünyadan kurtulur ama onun değerlisini öldürürsem, nasıl acı çekeceğini izleyebileceğim. Benim gibi günden güne nasıl öldüğünü izleyeceğim. İşte bu beni rahatlatacak."
Boş bir anına geldiğinde, aniden kucağından kalkarak ona ondan tiksindiğimi belli eden bakışlarımı göndermiştim.
"İğrençsin, senden nefret ediyorum."
Bu sözlerime karşı alaycı bir şekilde gülmüş ve sonrasında yine keskin bakışlarını bana göndermiş, ciddi bir yüz ifadesine bürünmüştü. Bakışları sanki beni delip deşecek şekilde keskindi.
"Neden peki? Senin baban da masum insanları öldürdü, daha dünyaya bile gelmemiş bir bebeği öldürdü. O iğrenç olmuyor mu? Neden ondan da nefret etmiyorsun?"
Bu sözlerine karşı dilim tutulmuştu. Haklı olması o kadar çok canımı acıtıyordu ki elimde olmadan yine gözlerim dolmaya başlıyordu. Elimi yumruk yapmış bir şekilde sıkarken, yeniden sözüne başlamasıyla başımı eğmiştim.
"Senin benden nefret etmeye hakkın yok kim jennie, aynı şeyi yapan baban'ı kendinden bile çok severken ve her bokta korurken, bunu sana yaptığım için benden nefret edemezsin. Ben iğrenç bir orospu evladıysam, senin baban da öyle. Bunu asla unutma."
Oturduğu sandalyeden kalkarak bana olan sert bakışlarını üzerimden çekmiş ve odanın çıkışına doğru ilerlerken söylediği şeye karşı gözlerimi kocaman açmış, başımı olduğu tarafa döndürmüştüm.
"Sonunda geldin. Nerede kaldın cidden, taehyung-ah?"
Kapıda eli poşetlerle dolu çocukta donup kalmıştı bakışlarım. Tanrım, bu yaşadıklarım gerçek miydi?
"Çok fazla trafik vardı jungkook, ayrıca işlerim vardı hepsini yetiştiremedim."
Yaşadığım şokun etkisinden dolayı o çocuğun isminin jungkook olmasına bile pek odaklanamamıştım.
Kim taehyung, benim 5 ay herkesten gizli çıktığım sevgilimdi. Sevgiliden çok en yakın arkadaş gibi görüp cidden her şeyimi anlattığım, babam'ın öğrenmemesi için sürekli şehir dışında ki köşelerde buluştuğum adam.
Belki de, babamdan gizli tutmayıp kim taehyung'u ona anlatsaydım şu an burada olmaz ve jungkook'un planları iptal olurdu. Babam'ı dinlemeliydim, ondan hiçbir şeyi saklamama dair verdiğim sözü tutmalıydım.
KAMU SEDANG MEMBACA
cauchemar 愛 jenkook
Cerita Pendek"Şşhh." Yüzündeki sırıtışı ile birlikte parmağını dudaklarıma dayamasıyla sözüm yarıda kesilmişti, nefes alış verişlerim biraz olsun yavaşlamayı bilmezken iyice terlemiş ve titremeye başlamıştım. "Karnında en değerlimi taşıyorsun, seni nasıl bırak...
双 TWO
Mulai dari awal
