Atölyeye sessizlik hakimdi. İnce ince oyulmuş kömürlerin kalın tuval bezine sürtünerek çıkardığı hışırtı dışında çıt çıkmıyordu. Geniş odanın bir köşesinde yanyana dizili duran şövalelerin hemen arkasındaki aralık pencereden bir bahar esintisi usul usul içeri misafir olurken beraberinde yeni açmış pembe çiçeklerin kokusunu da sürüklüyordu. Şimdi atölye buram buram frezya kokuyordu. Tazelik, bahar, huzur ve belki biraz da masmavi açmış ortancalar kokuyordu.
"Ellerimin duruşuna iyi bakın."
Sahte yakutlar ve çeşitli taşlarla süslenmiş; kırmızı, pek uzun sayılmayan divanın üzerinde üst üste attığım bacaklarım, dik sırtım ve olabildiğince ifadesiz tuttuğum suratım ile yeniden derse dahil olmuştum.
"Önce dış çizgiler, fazla bastırmayın."
Sözümü henüz bitirmişken talebelere yönelttiğim bakışlarımın karşılaştığı görüntü, tanıdık yıkıcı hissi mideme düşürmüştü. Tüm bedenimde geziniyor, organlarıma dolanıp beni tepetaklak ediyor, damarlarıma karışıp kanımı kaynatıyor, içerimde sonu gelmez bir yangını körüklüyordu.
Karşımda kendilerine ait oturaklarda duruşumu resmetmeye odaklanmış tüm talebelerin bakışları birbirlerini yoklarken, köşede olduğu yere sinmiş oğlan elini tereddütle kaldırdı.
"Ben çıkardım, tavan arasındaki dolaptaydı."
Sözlü bir özür belirtmese de mahçupça başını eğip olduğu yerde küçülmesine karşın, silik bir tebessümü dudaklarıma yerleştirdim ve bir çocuğun merakına karşı duyduğum tüm merhameti sesime kattım.
"Kaldır başını, kötü bir şey yapmadın."
Bakışlarım yeniden arkada duran tabloya odaklandığında aklıma düşen parçalar, sevdiğim bir filmin unutmakta zorluk çektiğim sahneleri gibi tekrar tekrar zihnimde dönüyordu. Düşüncelerin ağırlığı altında eziliyor, yüreğimi tutuşturan hasret rüzgârlarına dur durak getiremiyorken şahsıma yöneltilen soru ile bulunduğum ortam yeniden hayat bulmuştu.
"Monsieur, bunun ismi nedir?"
Salondaki tüm kafalar tabloya döndüğü vakit içimdeki ateş dudaklarımı eritip mühürler gibi oldu. Ses tellerim mi yanıp kül oldu, aklımı mı yitirdim bilinmez. Uzun bir sessizlik hakimiyeti altına aldı stüdyoyu. Arkası dönük başlar teker teker yeniden bana dönerken meraklı bakışlar dört bir yandan çürütüyordu etimi kemiğimi. Derin bir nefesi hapsettim göğüs kafesime, içime serin yağmurlar gibi düşmesini umarken harladıkça harladı beni. Dudaklarımı aralayıp sarf ettiğim kelimeler ise, bu derste sesimin çıktığı son an olmuştu.
"Alev almış bir oğlanın portresi."
_______
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
portrait of a lady on fire filminden alıntıdır, değişiklikler mevcuttur.