nasıl da yılları buldu, bir mısra dolu maceram.

Start from the beginning
                                    

Dolu dolu olduğunu hissettiğim gözlerimi, annemin kollarından ayrıldığımda üzerimdeki sweatin kollarına, çaktırmadan sildim. Annem beni yanaklarımdan öptü. Yaşlı gözlerime bakıp saçmaladığımı söyledikten hemen sonra da beni sıkı sıkı tembih etti. "Taehyung'la da paylaş yemeğini. Yurtta yememiştir kim bilir."

"Tamam." dedim ona, çatallı çıkan sesime güldü, "Bolca eğlen, fotoğraf da at bana." dedi, anlaşılan benden ayrı kalmak onu, beni etkilediği kadar etkilemeyecekti. Ben de zaten bu hissi, otobüse binene kadar üzerimden atacaktım muhtemelen ama biraz beni özleyecekmiş gibi davransa fena olmazdı.

Dışarıdan arabanın çalışan motorunun sesiyle babamın sabırsız sesi duyulduğunda annem, yanaklarımı çekiştirdikten sonra beni kapıya doğru iteledi. Çoktan arabaya geçip ön koltuğa oturmuş Jimin'e de "Birbirinize dikkat edin." demeyi ihmal etmedi.

Dışarısı hala karanlık ve buz gibiydi. Arabaya bindiğimde babam vitesi bire aldı, Jimin pencereden sarkarken anneme el salladı ve yeniden oturduktan sonra bana dönüp sweatimin kollarını işaret ederek "Bak," dedi. "Şimdiden işe yaradı."

Sadece gözyaşlarıma değil soğuğa da yaramıştı ama bunu ona söylemek yerine gözlerimi devirdim. O da yol boyu ne kadar anasının kuzusu bir şey olduğumdan bahsederek benimle alay etti. Babam biraz dalgın gibiydi ya da uykusunu alamadığından sersemdi bu yüzden hiç yorum yapmadı. Arada sırada gözleri arabanın dijital saatine takılıyordu. Ondaki gerginlik bana da geçti, sallanan dizlerimi durduramadım.

Yürüyerek yirmi dakika süren yol, arabayla altı yedi dakikaydı neyseki. Babam geç kaldık diye normalden biraz daha hızlı kullanmıştı, bu yüzden sadece beş altı dakika geç kalmıştık toplamda, üstelik sinir olarak fark etmiştim ki Jimin'in de dediği gibi, otobüs hiç de öyle dolu değildi. Kimler kimler geç kalmıştı daha!

Arabadan babamla birlikte indiğimizde babam harçlık verdiği halde param olup olmadığını sordu. Jimin para meselesini duyar duymaz eşyalarımızı otobüse yerleştirme bahanesiyle uzaklaştı, ben de babama bana harçlık verdiğini hatırlattım.

Gözleri otobüsü tararken kaşlarını çattı ve "Dikkatli olun." dedi. Söylediğim gibi, hayatımda ilk defa ailemden bu kadar uzakta vakit geçirecektim, böyle şeylere babamın izin vermesi pek rastlanır bir şey değildi. Hele de yanımda Jimin yokken. Ona haftalarca yalvarmam, araya, geziye bizimle birlikte katılan bazı öğretmenlerimi sokmam, tavırlı duygu sömürüleri yapmam gerekmişti. Epey ter dökmüştüm izin alana kadar. Normal babalara oranla bir tık daha korumacı biriydi benimki, zorlamıştı beni.

"Sen de iyice yaşlandın, ezberledim artık bu sözleri." dedim gıcık gıcık sırıttığımda. "Biraz daha yaratıcı öğütler mi bulsan kendine?"

Sabahtan beri gergin duran yüzü söylediklerimle birlikte gevşedi ve karnıma şakacı bir yumruk geçirirken "Serseri." dedi bana. Onu da çok seviyordum ama her nasılsa gözlerim dolmamıştı, aksine, dediğine onunla birlikte güldüğüm sırada Jimin işlerini bitirip yanımıza geldi, babama, başıyla küçük bir selam verdi ve "Merak etmeyin, ben sahip çıkarım bu serseriye." dedi. Sonra da babama sarılmamı bekleyip benimle birlikte otobüse bindi.

Taehyung ve Nora önceden gelmişlerdi. Taehyung etrafındaki hiçbir şeyi umursamazken cama sırtını dayamış, koltuğuna iyice yayılmış, telefonuyla uğraşıyordu. Nora da koridorun Taehyung'un karşısında olan tarafındaki koltuklarda, Taehyung'dan bir sıra ileride oturuyordu. Jimin'in muhtemelen Nora'nın yanındaki koltuğa oturacak olması ne kadar moralimi bozsa da geçip Taehyung'un yanına oturdum.

"Selam."

Sesimi duyduğunda bakışlarını telefonunun ekranından kaldırıp bana dikti. Sonra da gözleri arkamdaki boşluğa kaydı. Ben daha başımı çeviremeden Jimin Taehyung'a "Naber, suratsız?" diye sordu. Taehyung da hiç istifini bozmadan "İyi." diye karşılık verdi. "Birilerinin aşırı saçma bulduğu okul gezisine gidebilmek için otobüsün kalkmasını bekliyorum."

Anılardan Anılara İnce Çizikler °JikookWhere stories live. Discover now