🔸43.BÖLÜM: ACI

15.3K 1.4K 285
                                    

UYARI: Bu bölüm belli yerlerde şiddet ögeleri barındırıyor. Bundan rahatsız oluyor ya da tetikleniyorsanız bu kısmı okumadan geçebilirsiniz.

Uykusuzluktan bitkin düşmüş bir halde ne zaman bu lanet hücreden çıkacağımı düşünüyordum. Sanki kurtarmam gereken bir şehir dolusu insan yokmuş gibi bir de Nakia'nın attığı iftiranın cefasını çekiyordum. Neden bunu yaptığını anlıyordum aslında, ona tokat atarak onu aşağılamıştım, elbette benden intikam almak isteyecekti. Bir daha düşündüm de, böylesine basit ve adi bir plan tam da onun o fazla gelişmemiş karakterine göreydi! Ama işin aslı, canımı sıkan şey attığı iftiradan çok oydu. Yokluğumda zavallı Neffer'e neler yaptığını hayal edemiyordum bile. Bana olan nefretini o zavallı köle kıza yönlendirdiğinden emindim ve bu da korkunç bir şekilde suçluluk duymama neden oluyordu. Neden ona karşı biraz daha ılımlı davranmamıştım sanki? Tamam tamam, Nakia pek ılımlı davranabileceğim biri değildi ama görmezden, duymazdan gelemez miydim? Benim hırçınlığım yüzünden Neffer'e zarar verdiğini düşündükçe delirecek gibi oluyordum.

Wajdet'in küçük ziyareti ise hâlâ aklımın bir köşesini kurcalıyordu, buraya kadar sırf beni tehdit etmek için geldiğine inanmak istemiyordum, ama gelmişti. Adamın bakışlarını saran soğukluk gözlerimin önünden bir türlü gitmiyordu. Kahretsin! Her ne kadar Nekhbeth öfkeli ve kontrolsüz olsa da Wajdet'in gözümü Nekhbeth'den daha çok korkutmayı başardığı bir gerçekti. Adamın sakinliği insanın tüylerini ürpertiyordu ve içten içe o sakinliğin altında sakınmam gereken bir öfkenin yattığını hissedebiliyordum. Ona dikkat etsem iyi olacaktı.

Bir de Emma vardı.

Düşüncelerimin arasına sızan kardeşimle birlikte başımın arkasını duvara yaslayarak gözlerimi kapatıp öfkeli öfkeli homurdandım. O benim tek ailemdi, benim için herkesten, her şeyden daha önemliydi ve Kosey'in gerçek yüzünü görmenin onu nasıl incittiğini görmüş olmak canımı sıkıyordu. İncindiğini biliyordum. Baştan beri ona karşı dürüst olsaydım işlerin bu noktaya gelmeyeceğini de biliyordum. Şimdi keşke dediğim o kadar çok şey vardı ki...

Her şeyin başladığı, Kosey'le ilk kez tanıştığım o lanetli günü düşününce alnımı ovmadan, iç geçirmeden yapamadım. Pazar alanından kaçarken ve o baş belası herifle karşılaşırken işlerin bu noktaya geleceğini bilmem olanaksızdı ama kahretsin, gerçekten de parmaklarımı bir şeylere uzatmayı bırakmalıydım. Kosey hırsızlık yaptığıma şahit olduğu o günde beni kullanmayı kafasına koymuş olmalıydı. Şimdi o sokakta karşılaştığımızdaki bakışları çok daha anlamlı geliyordu. O zaman benimle alay ettiğini sanmıştım ama şimdi düşününce, alay etmekten ziyade beni 'sınadığını' anlıyordum. Patrick'e beni tutması için ne kadar ödemişti acaba? O kadar parası var mıydı ki? Mücevher çalmam için tarihi eser kaçakçılarıyla iş birliği yapmak da tam ona göreydi çünkü beni kendisi tutmuş olsaydı o sanrılarda onu gördüğüm anda piramide geri dönmek yerine pasaportumu aldığım gibi ülkeyi terk etmek için havaalanına giderdim.

Kendi evimi düşününce yüzüm hüzünle asıldı. Üniversitesine daha yakın olduğu için Emma anneme dedesinden kalan evde yaşıyordu ama ben annem öldükten sonra orada yaşamaya devam etmek istememiştim. Bu yüzden de kızıl taşlarla örülü, eski bir apartmanın çatı katını tutmuştum. Dairem eski evim kadar geniş olmasa da müthiş bir şehir manzarası ve balkonu vardı. Gözlerimi kapattığımda mutfağımı, yatak odamı, banyomu görebiliyordum. Sürekli arıza yapan fırınımı, hiç ummadığım yerlerde karşıma çıkan Emma'nın kitaplarını, diz üstü bilgisayarımı ve Netflix hesabımda onları bitirmemi bekleyen dizileri özlemiştim. Sorun sadece evimi özlemem değildi.

Tanrım...

Kendimi güvende hissetmeyi özlemiştim.

Burada kaldığım her saniye tehlikedeydim.

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin