▪56▪ DGKO

Magsimula sa umpisa
                                    

Hoseok'u cidden seviyordu. Tüm bir zaman yaşadıklarını düşündüğünde, ulaşmak istediği sevgiye koşarken asıl sevginin de onunla beraber geldiğini fark ediyordu. Hoseok bir güneş gibi anılarında parlıyordu. Gülüyor, dinliyor, konuşuyor, eğleniyor ve ilgi gösteriyordu. Ne zaman aşka dönüştüğünü bilmese de Hoseok onu hep sevmişti. Oturduğu masadan, konfeti paketlerinden birini kılıç gibi kullanarak Jimin ile savaşan sevgilisini güler yüzle izlerken ona gün geçtikçe bağlandığını hissediyordu. Hoseok'a aşık olmaya başlıyordu.

"Rahatla biraz Taehyung." dedi Seokjin elinde bir bardak su ile gelip otururken.

"Ah, teşekkürler." Bardağa uzandı. "Elimde değil. Bu akşamı mahvetmekten korkuyorum."

"Endişelenme. Ben buradayken Namjoon en fazla bir boğa gibi kızgınlıkla nefes alıp verir."

Taehyung endişeyle karışık rahatlıkla kıkırdadı.

"Bir şey soracağım cidden 22 kasa süs almak zorunda mıydınız?" Hoseok elindekileri boş kutuları bırakıp şaşkınlıkla konuştu. Yoongi süs rulolalarından biriyle kafasına vurdu aniden.

"Az laf çok iş Hoseok! Ne çok konuştun lan, başım ağrıdı."

"Hyung saçımı bozuyorsun!"

Taehyung ve Seokjin kahkahalarla gülüyorlardı.

"Sen Namjoon'dansa şu kızgın kediden kork. Parti başlamadan sakat kalacak sevgilin."

*******

Jungkook sağanak yağmurdan kurtulup şemsiyesini kapattı ve merdivenlerden çıkmaya başladı.

Royal Club karanlığa bürünmüştü.

Herkes saklanıyordu.

Saatler 18.04'dı.

Namjoon, sol tarafta, üst kata çıkan merdivenlerin arkasına Seokjin ile birlikte saklanmıştı. Birçok duyguyu aynı anda yaşadığı garip bir andaydı. Arkasına saklanmış eski sevgilisinin varlığı kalbini hızlandırıyor, koluna tutunmuş zarif elinin ceketinin üzerinden olsa da hissetmek onu gülümsetiyor, gelirken kendine defalarca yemin etmesine rağmen Hoseok ve Taehyung'u görmek onu sinirlendiriyor ve kardeşinin sürpriz karşısında alacağı yüz ifadesini merakla beklediği için heyecanlanıyordu.

Jungkook, resepsiyon girişinde kimsenin olmamasına şaşırıp telefonunu kontrol etti.

Hoseok ve Taehyung müzisyenlerin önündeki büyük hoparlörlerin arkasında bekliyordu. Hoseok, Yoongi ile arasını düzeltmiş olsa da -onun hiçbir suçu yoktu ve ikisine de tebrik etmişti- Namjoon ile karşılaşmak onlar için zor olmuştu. Bir patrondan çok daha öte, dostu olan adamın gözlerindeki öfkenin sahibi kendisiydi. Bu hayatta onu daha ne kırabilirdi ki! Taehyung'un kapıya gizlice bakışını seyretti. En azından Jungkook'un hatırına, partiyi huzurla geçirmeyi diliyordu.

Jungkook, salona açılan kapıya ulaşmak için kırmızı kadife holü yürüyordu.

Jimin ışıkların kontrol panelinin altında bekliyordu. Doğum günü çocuğu geldiği an ışıkları yakma görevi ona verilmişti. En yakın arkadaşının özel gününde tüm gün çalışmış, mutlu olsun diye uğraşmıştı. Hatta Namjoon ve Hoseok arasında sorun çıkmasın diye patronuna yardım etmişti. Çünkü hali hazırda yürüttüğü planını bugün için rafa kaldırmaya karar vermişti. En azından parti bitene kadar herkesin mutlu olmasına izin verecekti.

Jungkook kapalı kapının kulpunu tuttu.

Üzerinde çeşit çeşit yiyecek ve içeceklerin olduğu büyük masanın arkasına saklanan Yoongi sadece ama sadece sevdiği adamı düşünüyordu. Bugün, herkes gibi o da onu üstün körü kutlamış, yarın toplantısı olduğu yalanları atıp konuşmayı kesmişti. Zaten Jungkook'un son olaydan sonra bir parti hayali kalmadığı için rahat hareket ediyorlardı. Gülümsemesini durduramıyordu sarı saçlı adam. Midesinde hissettiği yanma, birazdan başlayacak olan partinin tatlı heyecanı ve ilerleyen saatlerde aşkını itiraf edecek olmanın verdiği korkunun ürünüydü.

Ex, Next? | NamjinTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon