M.L 3.51

8.8K 766 144
                                    

"Kardeşim hoşgeldin." dedi gülerek Arda. "Hoşbulduk kardeşim." Benim romantik şerefsiz metal erkeğimde gülüyordu.

İnsanlara döndüler. "Aykut'u çok eskiden beri tanırım. Yaşım daha 15,16 civarıydı. Aynı okulda okumuştuk. Benim sahne aldığımı biliyordu, bu otele geleceğimi de biliyordu. Eşiyle beraber burada oldukları tarihi söyledi, bende kıramadım. Bakmayın böyle durduğuna, sesi benden daha güzeldir." Çeviri yaptı yine, herkes alkışladı.

Arda el salladı bana. "Selam yenge." Herkes bana baktı. "Hadi başla bakalım." diyip mikrofonu Aykut'a verdi. Lan reis resmen otelde şarkı söyleyecekti bana. Herkesin içinde. Onca insanın içinde. Biz acaba öldük de, cennet gibi koyların dibinde mi kaldık? Olabilirdi. Çünkü neden olmasındı?

Reisim bebeğim tam karşımda gözümün içine bakarak söylemeye başladı. Çok duygulandım lan, öyle böyle değil. Ellerim titriyor, nabzım boynumu deliyor sanki.

"Bir gün çıkıp gel uzak yollardan
Benim can yaramı sarmak için
Çünkü bir nefes ki aşk sana benzer."

Eliyle beni işaret ettiğinde gözlerim dolmaya başladı. Arda arkadan sürekli çeviri yapıyordu.

"Benim can yaramı sar gülüm çünkü
Derin bir nefes ki aşk sana benzer."

Herkes alkışlayıp bir bana bir Aykut'a bakıyordu.

"Gökte parlayan ay
Kalpte incinen söz
Çölde ışıldayan su sana benzer."

Ama sesi bu kadar şerefsiz güzel olmak zorunda değil ki.. Haksızlık değil mi bu? Kesinlikle haksızlık.

"Gökte parlayan ay
Kalpte incinen söz
Çölde ışıldayan su sana benzer."

Dayanamayıp ayağa kalktım. Ağlıyorum anasını satıyım. Ben adama onlarca ima yüklüyorum, o resmen gönlümü yapmak için neler yapıyor.

"Hoyrat bir aşk içinde yandım çok zaman." Yandın iyi biliyorum.

"Söyle koca bir hayat nasıl geçer?
Senle geçen her ömür sana benzer
Şimdi söyle bu hayat nasıl geçer?
Sensiz geçen her ömür küle benzer"

Kendini toparlayıp sahneye yanına yürümeye başladım.

"Gökte parlayan ay
Kalpte incinen söz
Çölde ışıldayan su sana benzer."

Yanına gittiğim gibi elini belime koydu. Göz gözeydik. Mikrofon aramızda duruyordu. Nakaratı iki kere ikimiz beraber söyledik. Ben hala ağlıyordum ama. Hala gözümden yaş akıyordu.

Bitirdik şarkıyı, arkadan alkışlar denize tsunami etkisi yaratıyordu. Gözümden akan yaştan öptü, çok az geri çekilip gözlerime baktı.

"Seni çok seviyorum Mısra Dinçsoy."

"I love you Mısra Dinçsoy."

"Ich liebe dich so sehr Mısra Dinçsoy."

"Je t'aime tellement Mısra Dinçsoy."

"Te quiero mucho Mısra Dinçsoy."

"Ya tak sil'no tebya lyublyu Mısra Dinçsoy."

Galiba hepsinde seni çok seviyorum Mısra Dinçsoy demek istemişti. Anlayan herkes daha çok alkışlıyordu. Islık çalıyorlardı. Bişeyler söylüyorlardı sürekli.

Belime diğer elini atıp bastırarak öptü bir süre. Dışarıdan gelen bütün sesler aslında daha çok yükseldi ama sanki yok gibiydiler. Kaybolmuştu sanki onca insan. Sadece ikimiz vardık. Yine bir dünyanın içinde insanlar havadan nefes alırken biz okyanusun dibinde birbirimizden nefes alıyorduk.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin