Bölüm 19: Eski Fotoğraflar

20.7K 2.4K 3.7K
                                    

Kaç gündür yazmak istiyorum ama her bilgisayar başına oturduğumda aklıma DEUS geliyor. Odaklanmak zor oldu. Yine de sonunda buradayım, keyifli okumalar diliyorum hepinize... *sonsuz kalpler*

--------

Elinin altındaki çürük, gittikçe derinleşiyor, suratının bir kısmını neredeyse tanınmaz bir hale getiriyordu. Alt dudağı titrerken gözyaşı ilk önce sol gözünden süzüldü. Bir damlası, çürüğe temas edemeden parmaklarının arasında kaybolup gitti. Taehyung'un böyle bir görüntüye şahitlik etmesi, yüzünün çürümesinden çok daha korkunçtu onun için.

Bir açıklama yapmak istedi, fakat ne söyleyeceğini bilemedi. Sadece gözyaşlarını döküyordu Taehyung'un önünde. Karşısındaki esmer şok olduğu için tek kelime etmiyordu.

"T-taehyung..." dediğinde cümlesinin devamı gelmedi. Ne söyleceğini bilemediği gibi dudağının sol kenarındaki hissizlik onu rahatsız etti. Sol gözünün hemen altından aşağısı hissizleşmişti. Konuşuken yanağının ve dudağının sol kenarının varlığını hissedemediği için varoluşundan bu yana ilk kez kendinden bu kadar korktu.

Karşısındaki esmerin bir adım geriye çekildiğini görmesi onun için son nokta olmuştu. Sadece suratından değil, Taehyung sayesinde atan kalbinden de bir parçanın çürüdüğünü hissediyordu.

"Taehyung." dedi bir kez daha. Bunun üzerine esmer olan bir adım daha geriye attı. Onun hızlı ve kesik soluk alış verişleri Jungkook'un kulaklarındaydı. Buna katlanamazdı. Taehyung'un ondan korkmasına kesinlikle uzun süre seyirci kalamazdı. Elini yanağından çekmeden odanın kapısına doğru koştu. Tek eliyle kapıyı açtı ve kendini koridora attı. Kapıyı kapatmamıştı. Jungkook, asansöre doğru hızlı adımlarla yürürken açık kalan kapıdan Taehyung'un sesi duyuldu, "Jungkook!" Onun sesi bütün koridorda yankılandı. Ancak Jungkook arkasına dönmedi. Asansörün düğmesine bastığı anda kapılar onun için açıldı.

Kabine geçtiği anda adım seslerini işitti. Sahte nişanlısı onun için koşuyor ve ismini haykırıyordu.

Fakat ikisi tekrar yüz yüze gelemedi. Taehyung asansörün önüne geldiğinde kapılar çoktan kapanmıştı. Diğer asansörün gelmesi için düğmeye defalarca kez bastı. Sabırsız hareketleri devam ederken, Jungkook neredeyse zemin kata inmek üzereydi. Taehyung, gördüğü görüntüyü atlatmaya çalışıyordu. Fantastik bir filmin içindeymiş gibi hissediyordu.

Asansörün kapıları Taehyung için açıldığında Jungkook da zemin kata ulaşmıştı. Taehyung, kapıların kapanması adına sabırsızca düğmeye basılı tutarken neredeyse nefes almayı bile unutmuştu.

Jungkook, zemin katı aşıp otelden ayrıldığında Taehyung ancak zemine ulaşmayı başardı. Lobi, kesinlikle Taehyung'un kötü şansının bir eseriydi. O kadar kalabalıktı ki hem etrafı gözetlemek hem de hızlı hızlı ters tarafa doğru yürüyen insanları aşmak çok zordu. Taehyung, boğazında bir alev topunun var olduğuna emindi. Yanıyordu ve yutkunmakta zorluk çekiyordu. Kalbi öylesine hızlı atıyordu ki koşmuyor olsa da yakın zamanda yorgun düşeceği belliydi.

Arabasına ulaşan Jungkook'un tek isteği her şeyden uzaklaşmaktı. Özellikle de Taehyung'dan uzaklaşmak istiyordu. Korku dolu bakışları bir daha görürse yaşamak için fazla bir sebebi kalmayacakmış gibiydi.

Jungkook park yerinden ayrılmak için bir hamle yaptığında Taehyung oraya ulaşmıştı. Jungkook'un arabasının hareket ettiğini görünce koşmaya başladı. Onun adını haykırırken hareket halindeki arabasının arkasından koşuyordu. Bu imkansızdı, arabaya yetişebilmesi hatta önünü kesebilmesi sahiden imkansızdı. Koşmasının tek sebebi dikiz aynasından onu görebilme ihtimaliydi. Eğer onu görürse duracağını düşünüyordu.

Save It Til Morning | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin