"Bakalım bugüne olan dersimizden geçer not alabilecek misin prenses? En üst düzeyde uygulamalı performansla anlatığın mevzularda soruları zor sorarım."

Ayaklarını Kerem'in beline dolayıp, aynı anda gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Kerem'in göğüs kafesinde gördüğü izler yine aynı sahneyi hatırlatmıştı ona. Bilintçaltısı çok acımasızdı. İlk defa gördüğünde olduğu gibi bu kez kaskatı kesilmedi. Bu sefer kendini çabuk toparlayıp alaylı bir biçimde gülümsedi. İçini kemiren korkulara inat Kerem'in yanında olduğunu hatırlattı kendine. Geçti bitti.
Sanki Kerem de gömleğinin düğmelerinde parmaklarının asılı kalmasından ve gerilmesinden anlamıştı içinden geçenleri.
Bakışlarını izlerden çekip gözlerini şüpheci bir tavırla kıstı.
"Yoksa pedagojik becerilerine güvenmiyor musun?"

Kerem Arina'nın sorduğu sorunun etkisi ile gür bir kahkaha attı. Bu kadın deliydi. Bir kaç saniye önce göğüsündeki yara izlerine bakıp kiprikleri titrerken kıvrak bir şekilde o ruh halinden kurtulmuştu. Laf sokma konusunda resmen seviye atlamıştı.

Arina'yı yatağa bırakıp "Giriş kısmın iyi ama geliştirmen gerekiyor, hızın düşük. Biraz daha yaratıcı. Pardon yırtıcı, vahşi, dişli olmalısın." diye konuştu.

"Önümüzdeki derste tavsiyelerini göz önünde bulundururum ama şimdiden peşin hüküm verme."

                                   •••

                                 

Komodinin üzerinde titreşen telefonunu kapatıp başını yastığa gömdü. Başı dayanamayacağı derecede şiddetli ağrıyordu. Gece Güneş ile birlikte eve döndükten sonra sinirini alamayıp biraz daha içmişti. Odasının kapısı açılıp kapanınca adım seslerini dinledi tepkisizce. Uyuyor numarası yapmaya kalkışmadı bile. Annesi dün yaptığı garipliklerin hesabını sormak için bu zamana kadar nasıl dayanmıştı hâlâ şaşkındı. Hatta dün gece eve rezil halde geldiğinden haberi olduğuna adı gibi emindi. Kıvırmayacaktı. Susup annesini ikna edecek pembe yalanlar düşündü.

"Annekuş dün yaptığım salaklıklar için özür dilerim. Çok salakcaydı. Affet anneciğim."

Leyla başının üzerinde dikilip "İlacı iç ve toparlan gazeteci kuş. Ayrıca bebeğim annen de bir zamanlar genç ve aşıktı." diye ilk önce anne edası ile konuştu sonra Gül'ün kankasıymış gibi ona takıldı.

Annesi gidince bakışlarını tavana dikti. Boş gözlerle tavana bakacak kadar salaktı. O adamın onu öpmesine izin verecek kadar zayıftı. Buğra'yı görünce dizleri titriyor, karnında ismini bilmediği ve daha önce varlığından habersiz olduğu küçücük şeyler harakete geçiyor, içini gıdıklıyor, kalbi kulaklarında atıyordu. İlk aşkını görünce bile bu kadar aşırı tepkiler vermiyordu.

Dün Buğra ile ağız dalaşı yapmamışlardı ama keşke yapsaydım diye düşündü. Eğer yapsaydı şu an boş gözlerle salak gibi tavana bakıp, keşke bunu da söyleseydim, ah onu söylemeyi nasıl unuturum demezdi.

Bir de adı Melis diye bildiği hemcinse büyük bir haksızlık yaptığı için kendinden utanıyordu.  Melis'in varlığından haberi olsa bile utanç verici bir şekilde o an kızgınlıkla bile olsa Buğra'nın öpmesine izin vermişti çünkü uygunsuz arzusunun dürtülerine çok kısa an bile olsa yenilmişti. Ama sonra dürtülere dur demeyi başarıp Buğra'yı itmişti. En azından bunları yapıp arzu seline kapılmayacak kadar kendini geliştirmeyi başarmanın haklı gururunu yaşıyordu.

Gökyüzünün yalnızlığı (GY)Where stories live. Discover now