1.Bölüm

1.5K 80 30
                                    





Herkesi öldürüyoruz sevgili dostum. Kimini kurşunlarla,
kimini sözlerle,
kimini yaptıklarımızla
ve kimini de yapmadıklarımızla...

DOSTOYEVSKİ



Lütfen başlama tarihinizi ve yorumlarınızı eklemeyi unutmayın. Güzel bir yolculuk olması dileğiyle.
Keyifli okumalar.

Keşke yaşadığımız şu hayatta temiz bir sayfa açmak, karalanan bir defter yaprağını koparıp, yeni bir sayfaya geçmek kadar kolay ve acısız olsaydı.

Ama değildi.

Bazen kendin için açtığın yeni bir sayfada bile bir bakmışsın yine aynı şeyleri yazıp durmuşsun.
Bu kısır döngü hayatımızı prangayla zincire vurmuştur.
O değişen değişim sanki sana hiç uğramıyordu.
Ne yaparsan yap, hep başa dönmek umutsuzluğuna sadece bir klavuz oluyordu. Yada gücünün hiç bir şeyi değiştiremeyeceğine olan inancını besliyordu.
Kader miydi?
Bileniniz var mı? yada bir kazananınız?
Varsa benide alın yanınıza.

Şiddetli bir gök gürültüsüyle yazarken daldığım derin düşüncelerden irkilerek sıyrıldım.
Dizlerimin üzerine yerleştirdiğim eskimiş defterim nicedir içimi döktüğüm tek sırdaşımdı.
Zaten bu soruları kime ne diye sorabilirdim ki.

Gecenin bir vakti yatağımda uykuyu bekleyen bedenimle, ruhumun dışarda yağan yağmura  kavuşma sancıları içindeydim.
Sıcakçık evimdeydim ama sıcak yatağımdan çıkıp dışarıda iliklerime kadar üşümek, ıslanmak istiyordum.
Çünkü dünyanın neresinde olursam olayım, şu an ki kadar üşüyemizdim.
Gel görki içimden gelen o sesi dinleme cesareti yoktu bende.
Ben hep böyleydim, hayatım boyunca asla yapmaya cesaretim olmayacak şeyler hayal edip durmuştum.

İçimde benden başka bir ben daha vardı sanki. Ruhumun karanlık odalarında deli divane gibi dolanıp duruyordu. Ona hayal ettiği hiç bir şeyi ne yazık ki yaşatamamıştım.
Buda günden güne çürüyüp gitmesine sebeb olmuştu. Bir zamanlar içimde çoşkuyla duyduğum ses, şimdi bir cızırtı misali sanki çok uzaklardan gelir gibi kulaklarımda çınlıyordu.

"Kalk! kendini ve ruhunu yıka bu yağmurlarda,
yıka beni."
Bu fısıltısı, onu bir kere daha beynimin  karanlık odalarına kapatmama yetmişti.

Ben sıradan sade bir insanım. Herkese uyum sağlayan sakin, sevgi dolu, sorumluluklarını yerine getiren ideal bir birey. Bana çizilen yolu sorgusuz sualsiz yürürdüm ben.
Bu denli bir uyum beni etrafımda sevilen bir insana dönüştürmüştü. Kesinlikle bir gece yarısı yağmurda deliler gibi koşturacak olan kişi sevilen kişi olamazdı.

Bir misyon gibi üzerime giyinmiştim, bir sürü vasfı.
Üzerime üç dört beden büyük gelen kıyafetler gibiydi hayatım.

Sadık bir eş, sevgi dolu bir anne, hayırlı bir evlat olmuştum. Benimle ilgili çevremden tek kötü bir söz duyamazdınız.
Bunun için öz benliğimden vazgeçmek benim için sorun olmamıştı.
İnsan ruhunu öldürerekte yaşayabiliyormuş, ben uzun zamandır o olmadan yoluma devam ediyormuşum.

Feda ettiklerim kazandıklarımı dengeliyordu, en azından buna kendimi çok iyi inandırmıştım.
Ruhumu karanlık odalara hapsetmenin mükafatıydı kazandığımı zannettiklerim.
O sesi bir kere bile dinlemem, kusursuz hayatımı sarsardı.
Peki buna değer miydi.?
Yada o cesaret bende var mıydı.?
Her iki soruyada koca bir hayırım vardı...

Kurallarımla sağladığım güvenli hayatım bana yetiyordu.
Gece olunca karanlığıyla birlikte ruhuma çöken bu hüzün, yıllarca alıştığım bir çok duygudan sadece bir tanesiydi.

Ondandır yalnız kaldığımda gecenin bir vakti el ayak çekilince, başımı yastığa hemen koyamayışım. Uykuya saatler sonra kavuşum da.
Ruhumdaki bu yarım kalmışlık, eksiklik hissi. Gece yeryüzüne çöktüğünde, yerini alıyordu  yanı başımda.

Elimdeki kalemi defterimin arasına yerleştirip, baş ucumdaki komidinin çekmecesine özenle yerleştirdim, daha gizli, gözlerden uzak bir yerlere saklamama gerek yoktu.
Ne kocam, nede hayatımda ki her hangi birileri yazdığım şeyleri asla merak etmezdi, belkide hiç bir zaman bir günlük tuttuğum bile bilinmeyecekti. Tahmin edilebilirliğin avantajıydı bunlar.

Çünkü ben berrak, içi dışı aynıyım merak uyandırmam, bu güne kadar kimsenin tahmininden öteye geçmedim.
Ben mutlu görünen, çevremdeki herkesin mutluluğu için canla başla çalışanım.

Galiba herkesin sevdiği iyi beni, ben hiç sevemeyecektim, özelliklede gecenin bu kör karanlıklarında kendimle baş başa kalmaların sancıları içindeydim ve tabiatta her sancı bir doğuma gebeydi.

Bunu kimsenin bilmesine gerekte yoktu.

Sırtımdaki yastığımı düzeltip, bedenimi yatağımın sıcağına bıraktım.
Uzun süredir uykuya dalan kocamın bedenine arkadan kollarımı doladım. Daha da sıcak, daha da güvenilir. Ruhumun ışıklarıyla birlikte gözlerimide kapattım.
Gökyüzünden odaya yansıyan şimşeklerin aydınlığına inat.

Bir insan daha ne isteyebilirdi ki?
istememeliydi,
İstememelisin Nehir...

🍀🍀🍀🍀🍀🍀


......

ÖMÜRМесто, где живут истории. Откройте их для себя