Selam!
Uzun uğraşlar sonucu, ilmek ilmek emek harcadığım bir bölüm. Lütfen oy ve yorum bırakmadan geçme olur mu? Çünkü yorumların, yazarken yoluma ışık tutan bir fener gibi. Çok teşekkür ederim 🫶
Her hafta düzenli bölümlere devam edebilmem için tepkilerini görmeye ihtiyacım var🤍
Şimdi seni karakterimizle başbasa bırakıyorum. Onlara çok iyi bak! Ve keyifle oku.
⛓️💥
İzmir'in aralık ayı güneşi, incecik perdelerin arasından süzülerek odaya hafif bir ışık hüzmesi gönderiyordu. Şehrin kışı sert değildi, tam tersine nazik bir meltem gibi, usul usul dokunuyordu caddelere ve evlere. Hava soğuktu ama sanki insanın içini ısıtan, huzur veren bir soğuktu.
Genç adam, iki sokak ötede inip yarım saattir yürüdüğü otobüsten yeni inmişti. Üzerinde uzun boyunun büyük kısmını örten, koyu gri renginde bir palto vardı. Kolunun altında ise yağmurun izlerini taşıyan kalın bir defteri sıkıca tutuluyordu. Defterin sayfalarının daha fazla ıslanmasını önlemek için onu paltosunun içine sakladı; yanına bir çanta almamış olmanın hafif bir pişmanlığını yaşadı. Çünkü evden çıkarken hava güneşli ve sakin görünüyordu. Hava durumu raporları da yaklaşan yağmurdan hiç bahsetmemişti.
Genç adam, çocukluğundan beri planlı ve disiplinli yaşamayı severdi. Yaşıtlarının dağınık odalarının aksine, paylaştığı öğrenci evindeki odası daima tertemiz ve düzenliydi. Derslerinde gösterdiği başarıyla üniversitede ilk yılı olmasına rağmen bölümünün birincisi olmuştu. Kıyafetlerini itinayla ütüler, hava durumuna bakmadan asla dışarı çıkmazdı. Sözleri az, çalışması ise fazlaydı. Böyle bir adamın tahmin edileceği üzere, sadece bir dostu vardı.
Adımları ise o dostunun evine doğru ilerliyordu. Üstelik bu, onun evine ilk gidişiydi. Daha önce defalarca davet edilmişti ama evcil biri olduğu için hepsini nazikçe reddetmişti. Ancak vizeler yaklaşıyordu ve dostu ondan yardım istemişti.İçeride onlarca villayı barındıran lüks bir sitenin girişine doğru yürüdü. Beton kolonlarla çevrili, şehrin geri kalanından izole edilmiş gibiydi. Görevli kulübesine yaklaşıp nazik bir sesle, "Arslan Sancaktar," dediğinde görevli telsize uzandı. Kısa bir bekleyişin ardından bariyer kalktı. Genç adam teşekkür ederek içeri girdi ve dostunun tarif ettiği C-16 numaralı villaya doğru yürümeye başladı.
Burası onun alışık olduğu dünyadan oldukça farklıydı. Sıraya dizilmiş villalar, şehrin kalabalığına inat bir sessizlik içinde uyuyordu adeta. Bahçeler manikürlü gibiydi, her evin kendine özel havuzu bahçelerinde ışıl ışıl parlıyordu.
Gördüğü her şey, düzen ve refahın işaretiydi. Oysa Tahir'in büyüdüğü hayat bambaşkaydı.
O, orta halli bir ailenin ortanca çocuğuydu. Babası devlet memuruydu; görev yeri değiştikçe, valizleri toplanır, bir şehirden diğerine göç ederlerdi. Çocukluğu, yeni mahalleler, farklı okullar ve kısa sürede kurulup bozulmuş arkadaşlıklarla geçmişti. Şikâyet etmeyi bilmezdi; alışır, adapte olurdu. Ama annesi öyle değildi. Memleketim, diye tutturunca, babası bir gün erkenden emeklilik dilekçesini verip, onları doğduğu topraklar olan Trabzon'un yüksekçe bir dağ köyüne götürmüştü.
Tahir, o köyde geçirdiği yılları özlemle hatırlardı. Toprakla haşır neşir olmuş, karın içinde okula yürümüş, gökyüzünü yakından tanımıştı. Ancak üniversiteyle birlikte ailesinden ayrılmış, bambaşka bir hayatın eşiğine adım atmıştı. İlk zamanlar özellikle kardeşlerinin yokluğu içini sızlatmıştı. Ama sonra Arslan'la tanışmıştı.
Birbirlerinden çok farklı geçmişlere sahip olsalar da kısa sürede sağlam bir bağ kurmuşlardı. Arslan'ın gür kahkahaları, Tahir'in sessizliğini bastırmıyor, aksine onu tamamlıyordu. Birbirlerine ihtiyaç duyduklarını ikisi de fark etmişti. Onlar artık dünyaya kafa tutabilecek kadar güçlü, iki sıkı dosttu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA ZAMANI
FantasyÜniversiteyken hoşlandığı çocuğu kıskandırmak için gidip sınıfın inek çocuğunun kucağına düşer... ⛓️💥🪽 Adam yıllar sonra öğretmen olduğu köyde Karadenizli ve Fırtına lakaplı bir yüzbaşı olarak karşısına çıkar. "Sıcaklığın hala kucağımda, öğretmen...