Bölüm 1: "Her Şeyin Başladığı Yer Neresi?"

38.8K 4.3K 9.2K
                                    

Giriş bölümüne gelen yorumlar beni çok mutlu etti. Umarım karakterlerle karşılaştığınızda onları da çok seversiniz. Ben bayağı ısındım. İki karakter de birbirinden gizemli çünkü jkhgfdghjkhg

Keyifli okumalar *sonsuz kalpler*

-------

Zaman: Belirsiz

Tarih: Belirsiz

Kırmızı araba, terk edilmiş gibi görünen bir alanda durdu. Hemen sağ tarafta bir köşk vardı. Köşkün dışı oldukça bakımsızdı. Bahçesi ise harap olmuştu. Burada birilerinin yaşadığına inanmak çok zordu. En azından normal birinin yaşadığına...

Esmer bir adam, arabanın kapısını açtı. Sürücü koltuğundan inmeden önce yan koltuktaki kahverengi çantasını eline almayı ihmal etmemişti. Kapıyı sertçe kapattıktan sonra arabanın camına bakarak siyah, dalgalı saçlarını parmaklarıyla düzeltti. İyi bir iş almasının bedelini solgun görünüşüyle ödüyordu sanki.

Köşke doğru ilerlemeye başladı. Gökyüzü griydi ve hava pusluydu. Bu yüzden gözlüğünü unutan hipermetrop bir insanla aynı görüş alanına sahipti. İstemsizce gözlerini kısma ihtiyacı duyuyordu.

Köşkün kapısına ulaştığında basık havadan dolayı nefessiz kaldığını hissetti. Eğer ortada bir anlaşma olmasaydı bu evi gördüğü anda buraya kadar yürümez, direkt geri dönerdi.

Kurt sürüsüne ait sesler duyduğunda telaşlandı. Zile bastıktan sonra da arkasını kontrol etti. Sesin çok yakından geldiğini düşünmüştü. Bu durum korkularının bir yanıltması da olabilirdi. Bunu bilmiyordu. Stresten dolayı zile bir kez daha bastı. Bunun bir kabalık olması umrunda değildi, bir an önce içeri girmek istiyordu. Alt dudağını dişledi. Hem soğuktan hem de korkudan dolayı kaskatı kesilen bedenini açmak adına bacaklarını hareket ettirmeye başladı. Buradaki hava, merkezdeki gibi değildi. Kuru soğuk, paltosunun içine işliyordu.

Kapı açıldığında duyduğu gıcırtılardan ötürü irkilmişti. İstemsizce omuzlarını kaldırıp gözlerini kocaman açtığında ürkek bir kedi yavrusundan farkı yoktu.

Karşısındaki soluk beyaz tenli adamla göz göze geldiler. İnternetteki fotoğraflardan farkı yoktu. Büyük, simsiyah gözleri bir ceylanı anımsatıyordu. Masum gözlerine ters olarak onu olgun gösterecek türden sert çene hattına sahipti. Kıpkırmızı, ince dudaklara sahipti. Karşısındaki esmer adama karşı, "Kimsiniz?" diye sordu. Karşı karşıya geldikleri ilk anda, ağzından çıkan ilk ve tek kelime bu olmuştu.

Esmer adam, utangaç bir tavırla gülümsedi. "Merhaba, ben Daydream Yayınevinden Editör Kim Taehyung. Telefonda konuşmuştuk."

"Ah, ben de seni bekliyordum. İçeri geç. Dışarıda beklettiğim için kusura bakma."

Telefonda konuştukları zamanda da Taehyung ile resmi olmayan bir dille konuşmuştu. Taehyung, ondan altı yaş büyüktü fakat bu durum genç olanın umrunda değil gibi görünüyordu.

Taehyung'un kıyafetlerine ters düşecek şekilde giyinmişti. Kısa kollu beyaz bir tişört ve yırtık, dar pantolonunu üzerine geçirmişti. Önden yürürken, "Beni takip et." dedi. Esmer olan sesini çıkarmadan onu takip etmeye başlamıştı. Köşkün içi de en az dışarısı kadar soğuktu. Köşkü aydınlatmak için yeterince ışık kullanılmamıştı.

Sarı ışıklar, koyu tonlara boyanmış olan duvarlar tarafından yutuluyordu. Evde ölümü andıran boğucu bir sessizlik vardı. Rahatsız ediciydi. Merkezde bir apartman dairesinde yaşayan Kim Taehyung için bu köşk oldukça sıkıcıydı. Merdivenlerden yukarı çıkmaya başladıklarında merakla sordu, "Burada yalnız mı yaşıyorsun?"

DEUS | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin