2259 kelime, delireceğim. Ciddi anlamda düz yazı fobim varken bu kadar bölüm yazdım ve tükendim... Bu kadar geç gelmesinin sebebi düz yazı olmasından dolayıydı ve zor bölümü atlattık🥵 Sonraki bölüm bu kadar geç gelmeyecek ve tabii ki text olacak (çok şükür)
Hiç hiç içime sinmeyen bir bölüm oldu ama düz yazı olduğundan ne yazarsam yazayım aynı hissedecektim. Oy ve yorum bekliyorum, düz yazı diye yorumsuz bırakmayın beni lütfen (yine yalvarıyorum...)😔💘
💎
Dünyanın en yıkık insanı olabilirdim.
Benim için evrenin en önemli şeyi olabilecek dans yarışmamdan bir hafta önce ayak bileğimi burkmuştum ve bileğim morarmış durumdaydı, üzerine bileğimi burktuğum yetmezmiş gibi bir de merdivenlerden düşmüştüm.
Üç basamakçık (!) yerden düşmeme rağmen nasıl evde deprem oluyormuşcasına bir ses yankılanabilmişti, hiçbir fikrim yoktu. Çıkan devasa ses ve acı inlememle beraber ağabeyim anında soluğu yanımda almıştı. Şu anda da benim odamdaydık, ağabeyim beni zorla yatırmıştı ve başımdan asla ayrılmıyordu.
Telefonum komidin üzerindeydi, ağabeyimin dikkatini çekmemeye çalışarak komidine uzanmaya çalıştım. Morarmış olan ayak bileğime buz tutuyordu, merdivenlerde düşünce morarıklığı iki katına falan çıkmıştı.
"Ah, abi ya! Neden bastırıyorsun?"
Bakışlarını ayak bileğimden bana çevirdi, odamın loş ışığı yakışıklı yüzüne vurunca dünyanın en güzel şeylerinden biri olan esmer teni parlıyordu. Ağabeyime âşık biriydim, gerçekten tam anlamıyla her şeyine hayrandım. O mükemmel biriydi. Tipi iyiydi, kalbi iyiydi, notları iyiydi, sevgilisi iyiydi.
Bense... dediğim gibi, tam bir yıkıktım. Ne notlarım iyiydi, ne sevgime karşılık alabiliyordum. Tip olarak kendimi beğenen bir insandım, bu konuda yalan söyleyemezdim fakat tipim hiçbir işe yaramıyordu işte. Okulun bütün kızlarının bana hasta olması hiçbir işime yaramıyordu. Sosyal medyadaki takipçi sayım hiçbir işe yaramıyordu. Soobin beni sevmediği sürece, yakışıklı yüzümün hiçbir anlamı kalmıyordu.
Sikeyim, onunla da aramız hiç olmadığı kadar kötüydü.
Son olayların öncesine kadar en azından benden haberi yoktu, arkadaşız bahanesiyle ona oldukça yakındım. Defalarca sarılır, öpücük atar, yüzümü onun yumuşacık boynuna gömerdim. Neden, diyordum kendime: Neden böyle bir şey yaptın? Aranız bu kadar iyiyken neden öptün onu aptal gibi?
"Telefonu eline alma." Ağabeyimin sert sesiyle beraber ben de kaşlarımı sinirle çattım. "O zaman sen de alma." Elindeki buzu ayak bileğimdeki morluğa tutmaya çalışırken diğer elindeki telefonu salladı. "Doktor gelene kadar ben ne yapabilirim diye bakıyorum. Bak okuyorum. Diyor ki: Ayak burkulması ayak bileği ve topuk kemiğinin normal yuvasından çıkarak geri gelmesiyle oluşur. Of, korkunç bu. Bir de hiçbir şeyim yok diyorsun, bücür."
"Abi, cidden iyiyim ben."
"Sus, sus! Nasıl morardı, görmüyor musun? Neden değneklerini kullanmadan merdiven inmeye çalışırsın ki?"
Omuz silktim. "Onlara ihtiyacım yoktu."
"Evet evet... O yüzden düştün zaten. Aptala bak ya..." Buzu ayak bileğime bastırmasıyla seslice tıslamıştım. Gerçekten canımı yakmaya bayılıyordu. "Devamını da okuyorum. Ayak burkulması durumunda kanı sulandırıcı ilaçlardan ve alkolden uzak durmak gerekir. Eğer burkulma şiddetli değilse..." Sesini birden kesmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
cat & dog | yeonbin
Short Storyyeonjun: abim abine aşık yeonjun: aralarını yapmaya ne dersin? Yeonbin, 9 Aralık 2019. #1 yeonbin - #1 txt - #1 yeonjun - #1 soobin - #1 vkook