4.0

436 52 13
                                    

2010 Eylül

Atlas

Zamanın çok hızlı geçmesini isteriz bazen. Neredeyse üç aydır Mersin'deyken ben de bunu istemiştim. Bir an önce evime gidip aileme kavuşmaktı geçen yıla kadar derdim ama şimdi, beni dostlarımın yanı sıra bu şehre bağlayan biri daha vardı: Ilgım.

Üç aylık süre zarfında onunla neredeyse her gün telefonla görüşmüş, mesajlaşmıştık ama bu yetmiyordu artık. O büyüleyici gözlerini görmemek, içimi ısıtan gülüşünü hissedememek ruhumu sarsmaya başlamıştı. Ben de okulun açılmasına birkaç gün kala erkenden gelmiştim buraya. Sürpriz yapacaktım. Annemler bu hallerimden biri olduğunu zaten anlamıştı. Ben de dürüstçe bir kızı sevdiğimi söylemiştim onlara. Ailem anlayışlı insanlardı, benim adıma benden bile çok sevinmişlerdi. Annem hele, dolu gözlerle yüzüme bakarken sonunda kendim için bir şey yaptığımı söyleyerek gülümsediğinde Ilgım'ın benim için en doğru insan olduğunu bir kere daha anlamıştım.

İç geçirerek elimdeki bavulu sürükledim. Merkeze geldiğimde gözlerim etrafta geziniyordu. Üç ayda hiçbir şey değişmemişti, burası hala bıraktığım gibiydi. Heyecanlanarak evimin önüne geldiğimde asansörü çağırdım ama her zamanki gibi arızalıydı. Dudağım serserice kıvrılırken başımı iki yana sallayarak bavulu kaldırdım ve merdivenlere yöneldim. Taşıması hayli zor olsa da beni eğlendiriyordu bu bile. Özlemiştim.

Evin kapısının önüne geldiğimde sessizce anahtarı deliğe koyup içeri girdim. Gülme sesleri salondan geliyordu. Kapıyı yine ses çıkarmadan kapatıp bavulumu kenara bıraktım. Bu sırada mutfaktan çıkan Ekim beni gördü. Gözleri büyürken işaret parmağımı dudağıma bastırarak susmasını işaret ettim. Ekim bana mutlulukla bakarken kollarımı iki yana açıp sarılmasını bekledim. O da hiç tereddüt etmeden ama biraz utanarak bana sarıldığında hiç değişmediğini görmek beni güldürdü.

Geri çekildiğimizde "İçeri geç ve bir şey belli etme olur mu?" diye rica ettim. "Sürpriz olsun." Sırıtarak başını salladı. Ekim salona geçtiğinde kapıya yaslanarak onları izledim ben de.

Ilgım'ın yüzü tam karşımdaydı ama beni görmüyordu. Neşeyle gülüyorken yanağındaki gamze gözler önüne seriliyordu. Ilgım'ın sol yanında Efe oturuyordu ve Ilgım arada ona yaslanıyordu. Sağında ise Atakan vardı ve arada onun saçlarını dağıtmaktan gocunmuyordu. Devrim, Tuna ve Deniz'in sırtı bana dönüktü. Eküm ise kaçamak bir bakışla olduğum yere bakabileceği şekilde tekli koltukta oturuyordu. Efe'nin gözlerinin hala üstünde olduğunu görerek "Bensiz ne bu neşe?" diye konuştum.

Tüm sesler kesildi birden. Gözler üstüme dönerken herkesin gülümsemesi şaşkınlığa bırakmıştı yerini. Ilgım beni gördüğünde hızla ayağa kalktı. Bilincine en çabuk nail olan o olmuştu. "Atlas!" diye inanamazcasına bağırıp bana doğru koştuğunda gülerek onu bekledim. Ilgım boynuma atlayıp ayaklarını yerden keserken öyle sert olmuştu ki bu düşmemek için bir adım gerilemek zorunda kalmıştım. Kollarımı beline sararak ona sarıldım ben de. Gözlerim kendiliğinden kapanırken ciğerlerim onun mis gibi kokusuyla baharı selamlamıştı sanki. Bir dakika kadar ikimiz de öylece dikildik. Diğerleri de toparlanmış bize bakıyordu tebessümle. Ilgım geri çekildiğinde yüzümğ avuçladı ve "Senin burada ne işin var?" diye sordu. Onun beni bu kadar özlemesi hoşuma gitmişti.

"İstersen döneyim?" diye takıldım ona. Yalandan bir hamleyle arkamı dönecekken kolumu tutarak beni çekiştirdi.

"Gel buraya, aptal!"

Bana bir kere daha sarıldığında umutla dolmuştu içim. Tuna, nihayetinde Ilgım'ı çekiştirerek "Bize de bırak biraz." diye söylendi. Sırayla tüm arkadaşlarıma sarılırken Efe mutlulukla bakıyordu yüzüme.

İki Sıfır Sonsuz EderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin