Bölüm 3 | III

14.4K 1.2K 2.3K
                                    

Jimmy Eat World
The World You Love (2004)

      Kırgın ya da kızgın değildi. Zaten bildiği bir gerçekti bu; Draco, ölmesini isteyecek kadar nefret ediyordu ondan. Bununla yüzleşmek canını acıtmamıştı, acıtamazdı. Ölmesini isteyenlerin varlığına alışmıştı. Voldemort gibi bir düşmanla iki kez yüzleşmişti çoktan. Şimdi de Sirius Black vardı. Onları düşününce Draco Malfoy küçükken saç çekeceği türden bir düşman olarak kalıyordu. Yine de bu; ondan nefret ettiği gerçeğini değiştirmiyordu. Hatta kararını vermişti. Büyüyü öğretme işi bittiğinde ondan 'uzak durmasını' isteyecekti. Eğer Draco en azından bu kadarını yapabilirse aralarındaki sorunun büyük bölümü çözülmüş olurdu.

      Sonraki gün akşam saatlerinde Mızmız Mrytle'ın tuvaletinde buluşmaya karar verdiler. Okuldan çıkmak tehlikeli olduğundan ve okul içinde kimseye görünmeyecekleri başka yer bulamadıklarından orayı tercih etmişlerdi. Önce Draco geldi tuvalete. Harry ise karar verdikleri saatten on dakika geç girdi içeri.

      "Geç kaldın," dedi Draco, rahatsız olduğu her halinden belliydi.

      Harry umursamaz bir şekilde lavaboya yaslandı. "İşim vardı," diye açıkladı.

      "Ne işi?"

      "Seni ilgilendirmez," dedi Harry. "Biz işimize bakalım."

      Draco göz devirdikten sonra bakışlarını Harry'nin suratına dikip beklemeye başladı. Aralarındaki sessizlik uzayıp gidince, "Ee," dedi, sabırsızca. "Ne yapacağız?"

      "Yapabileceğim tek şey sana bildiklerimi anlatmak," derken kollarını göğsünde bağladı. "Dinle. Anlamaya çalış. Sonra denersin."

      "Bana hocalık taslamaya kalkma, Potter."

      "Benden istediğin bu sanıyordum."

      "Hayır, yani kısmen, sadece..." Pes ederek iç çekti. "Anlat."

      Kabalığı karşısında siniri bozuluyordu Harry'nin. Bunu neden yaptığını sorguluyordu. Draco gerçekten böyle bir yardımı hak etmiyordu. Harry ise kabul etmişti bir kere, dönmek istemiyordu. Tek istediği bir an önce halledebilmekti. O yüzden, "Pekala," diyerek söze girdi. Sonra Remus'un ona anlattıklarını tane tane anlatmaya başladı. Nasıl odaklanması gerektiğini, ne tür şeyler düşünmesinin iyi olacağını, asa hareketini ve sözleri... Sonunda açıklaması bittiğinde eliyle tuvaletin ortasını gösterdi.

      "Dene."

      Draco asasını çıkarmıştı ama hiçbir şey yapmadan öylece bekledi. Düşünceli görünüyordu. "Anlattıklarının yeterli olacağından emin misin?" diye sordu.

      "Yani, evet."

      "Kolaymış o zaman," diyerek asasını kaldırdı. Bir yandan kendi kendine mırıldanmaya başlamıştı. "Mutlu bir anı düşün, odaklan, sözleri söyle... Mutlu bir anı..."

      Harry onu dikkatle izliyordu. Gerçekten söylediği gibi kolayca yapabilir miydi? Draco'nun küçümsenecek bir büyücü olmadığını biliyordu. Üstelik çocukluğundan beri büyücü ailede büyüdüğü için daha tecrübeliydi ve Harry'den çok daha kolay bir şekilde yapabilirdi.

      "Expecto Patronum!"

      Draco sonunda düşünmeyi bırakmış, büyülü sözleri söylemişti. Ancak hiçbir şey olmadı. Draco bir kez daha söyledi.

      "Expecto Patronum!"

      Yine bir şey olmadı. İlk denemede yapamadığı için nedense biraz iyi hissetmişti Harry. Ondan daha eksik, daha kötü olmadığını görmek biraz iyi gelmişti. Draco'nun sürekli savunduğu ve dırdır ettiği 'üstünlüğü' bu konuda bir şey ifade etmiyordu demek ki.

Shadow of Love | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin