James Blunt
Same Mistake (2007)Yatakhaneye döndüğünde herkesin uyumuş olması işine geldi Harry'nin. Kimseye açıklama yapmak istemiyordu çünkü nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Arkadaşlarına söyleyip söylemeyeceğine henüz karar vermemişti. Birine yardım etmek kötü bir şey değildi. Ancak Draco'yu kurtardığını itiraf etmek tuhaf geliyordu. Kurtarmak bir yana onu hastane kanadına kadar taşımış olması biraz fazlaydı. Yatağına uzanıp sakin kafayla düşündüğünde anlamıştı bunu. Sınırı aşmıştı. Draco olsaydı aynısını Harry için yapar mıydı? Asla. Hatta elinde olsa Harry'yi ruhu emilsin diye elleriyle teslim ederdi. Keşke yardım etmeseydim, diye düşündü önce. Ancak sadece iki saniye sonra böyle düşündüğü için kendini kötü hissetmişti. Tamam, yardım etseydim ama en azından tünelde bırakabilirdim. İşte. Böyle daha iyiydi. Topallayarak, gerekirse sürünerek gitseydi hastane kanadına! Neden bunu düşünememişti ki? Harry Ruh Emiciler yüzünden bayıldığında dalga geçen Draco'ydu! Onu cezalandırmak için muhteşem bir fırsatı kaçırmıştı ve bu gerçek; Harry'nin uykusunu kaçırmıştı. Neden içindeki sesi dinlemişti ki en başta? Bok vardı yardım edecek, diye içinden söylenerek gözlüğünü çıkardı ve yan dönerek yorganı boynuna kadar çekti.
Sabah derse yetişmek için Ron'la beraber koridorda koşturuyordu. Hermione'yi ortak salonda bulamadıklarında önden gittiğini düşünmüşlerdi. Onlar da acele etmezlerse muhtemelen geç kalacaklardı. Bu yüzden sınıfın olduğu koridora öyle bir aceleyle döndüler ki; Harry, birine çarptı. Bütün okulda başka kimse yokmuşçasına... Draco'ya.
"Önüne baksana!" Draco, Harry'yi göğsünden uzaklaştırırken Ron, Draco'nun kolunu ittirmişti hemen. "Sen de işine bak, turuncu kafa!"
"Sabah sabah hiç çekilmezsin, Malfoy." Ron'un kaşları çatılmıştı hemen. "Çekil önümüzden."
Draco, Ron'u umursamadı. Bakışları Harry'deydi. "Bu hafta bayılmadın, Potter." Pis bir sırıtış yerleşti yüzüne. "Bugün bayılır mısın? Ona göre güzel bir şov için hazırda bekleyeceğim."
Harry, çarpışmanın şaşkınlığını atmıştı üzerinden. Bakışlarını Draco'dan ayırıp arkasında duran ikiliye baktı. "Crabbe ve Goyle'a ne oldu?" diye sordu, imalı bir tonda. "Kovuldular mı koruma görevinden? Parkinson ve Zabini'ye geçiş yapmışsın."
"Korumaya ihtiyacım-" Draco bir anlığına duraksadı. Sonra kendinden emin bir şekilde tamamladı. "Yok." Tavrından hiç ödün vermiyordu.
"Eminim yoktur," dedi, gülümseyerek.
Ron umursamaz bir şekilde, "Bırak şunu, Harry," dedi. "Gidelim."
Harry, arkadaşını başıyla onayladı ve karşılarındaki üçlünün yanlarından geçtiler. Daha doğrusu Ron geçti. Harry son anda arkada kalmış, Draco'ya bakmıştı. "Destek ister misin?" diye sordu, sırıtarak.
"Neden?" diye sorarken sinirliydi Draco ama yansıtmamaya çalıştı. "Eğilecek misin önümde?"
"Sadece-"
"Lütfedip sınıfa girerseniz derse başlayacağız." McGonagall'ın sesi sadece ikisinin anladığı muhabbeti güzelce böldüğünde ters ters bakıştılar birkaç saniye. Sonra da paşa paşa sınıfa gittiler.
Günün ikinci dersi de bittikten sonra Harry, "Bana tost falan ayırır mısın, dostum?" diye sorarken çantasını aldı. "Wood bugün de canımıza okuyacak. Yetişemeyebilirim."
"Hallederim," dedi Ron, daha ağır toparlanırken. "Yedikten sonra izlemeye gelirim provayı, oraya getiririm."
"Harika," dedi. "Görüşürüz, Hermione!" Ve sınıftan fırlarcasına çıktı. İki saatlik boşluğu vardı ve Oliver Wood elbette Quidditch çalışmasıyla doldurmuştu arayı. Geç kalmak ise yasaktı. Harry'nin dersi diğerlerinden daha geç bittiği için bu kuraldan muaf sayılıyordu. Kısmen. Sahaya girdiği anda canına okunacağını biliyordu. Bu yüzden olabildiğince hızlı davranarak ulaştı sahaya. Bütün oyuncular oradaydı ve çalışmaya başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shadow of Love | Drarry
FanfictionÜçüncü sınıfta başlayan yakınlaşmadan, savaştan sonraya kadar uzanan bir aşk hikayesi... Birbirlerine tutunabilmek için kendilerini bırakmak zorunda olan Draco ve Harry'nin zaman zaman korkularına, zaman zaman dış etkenlere yenik düştüklerini görece...