first lie: best (of the worst) sides

559 44 29
                                    


i got way too many routes to take, to make this all go away

i got way too many routes to take, to make this all go away

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sanırım her şeyin başladığı zamana dönmemiz gerekiyor. Hayır, mayıs ayına değil, ocak ayına gidiyoruz Mark.

Bu günle hatırladığım en belirgin şey bardaktan boşalırcasına yağan yağmurdu. Gerçekten. Normalde saatler harcayarak düzleştirdiğin saçların yağmura karşı koyamayıp benim en sevdiğim halini alırken, sen daha ilk ders başlamadan masana oturmuş, gözlük camlarını lekelediğinden yakınırken bir yandan da kazağının kumaşıyla gözlük camlarını siliyordun. Yer yer ıslak kalan lacivert montun yanındaki sandalyeye öylesine bırakılmıştı, hava daha yeni aydınlanıyordu, sıcacık servisimle geldiğimden dolayı uyku mahmuruydum, sınıfta bizden başka belki kafasını kaldırmadan ilk dört ders uyuyacak Na Jaemin vardı ve ben halimden çok memnundum. Seninle bir şöminenin başında elimizde sıcak çikolatalarla konuşma fikrinin güzelliği ilk burada aklıma düşmüştü, hatırlıyorum. Fakat başımı sıkan siyah şapkam, boynumu delicesine kaşındıran, siyah şapkamın takımı olan boyunluğum, giymekten nefret ettiğim ve kazağım sebebiyle içinde yer kalmamış koyu gri montumla hemen önündeki sırada otururken ve sen yanımdayken de o kadar da kötü değildi.

Diyorum ya, sana yalan söylemek istemediğim için şu an bu haldeyiz. Sen gidiyorsun (ve buna daha minnettar olamazdım... Hayallerimizi gerçekleştireceksin! Bu çılgınca!) ve ben arkandan bu mektupları yazıyorum.

Bu daha çılgınca.

Konuyu dağıttım, değil mi?

Bir ocak sabahıydı kısacası, tam tarihinden kesin emin olmamakla beraber bunu hatırlıyorum.

"Bu kadar hoyrat davranma Mark," demiştim. Gözlüğünün camlarını kazağınla temizleyemezdin. Bu sadece gözlüğünün camlarına ufak ufak çizikler bırakmana sebep olurdu. Bunun sen de farkındaydın muhtemelen, yine de bir umutla deniyordun. Bunu neden belirttiğimi daha sonra anlayacağına eminim. "Gözlüğüne zarar gelecek."

"Sadece sinirimi çok bozuyor Alyssa. Bütün gün boyunca kirli gözlüklerle gezeceğime camları biraz çizilir ama camları takıntı haline getirmem."

"Ben çantanda doğru düzgün bir mendil olduğuna eminim, oppa." Biliyorum, bu kelimeyi kullanmak bir tek bana komik geliyordu ve diğerleri, Na Jaemin hariç çünkü bu kelimenin anlamını bilen koca dönemde sadece üçümüz vardık, oppa kelimesinin sadece bir uydurma olduğunu sanıyordu ve sen beni bir kaşık suda boğmak istiyordun ama, ne yapayım, komikti bir kere!

"Koreli bile değilsin."

"Aşk olsun, şimdi böyle mi olduk?"

Bastırmaya çalıştığın gülümsemen yüzümde bir tebessümün filizlenmesine sebep olurken yüzümdeki abartılı kırgın ifadeyi sabit tutabilmek çok zordu. Hoş, sanırım zorlanmam sana komik geliyordu, ara ara kontrolünü kaybettiğin mimiklerin saniyesinde alıngan, seksen yaşında bir kadına "yaşlı," diye seslenmişim kıvamına geliyor fakat sonra yeniden bir kıkırtının iki dudağının ağzından kaçmasına engel olamıyordun. Sen de hatırlıyorsun değil mi?

all i needed was some words to say, mark leeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin