0.1

1.7K 106 8
                                    

Merhaba arkadaşlar.

Buraya çok kısa bir açıklama bırakmak istiyorum bu yeni hikayenin içeriğinin kafa karıştırıcı olmaması için. Hikaye geçmiş ve gelecek arasında. İlk bölüm ve diğer bölümlerde yazacağım tarihlerden hangi bölümün günümüzü hangisinin geçmişi anlattığını rahatlıkla anlayacaksınızdır zaten. Hikaye geçmiş ve gelecek arasında, başkahramanlarından biri olan Atlas'ın ağzından anlatılsa da arada diğer kahramanlara da yer vermeyi düşünüyorum.

Umarım keyif alırsınız.

İyi okumalar!

*

2009

*

"Uzak olan mesafeler değildi; fikirlerdi."

Okuduğum satırda gözlerim oyalanırken elimde tuttuğum kalemle altını çizdim cümlenin. Kelimelerin insana birçok şey çağrıştırabilen bir çeşit silah olduğuna inanan ben, nedense bu cümlenin beni kalbimden vurduğunu hissetmiştim. Gözlerimi kırpıştırıp okuduğum kitabın kapağını kapattım ve geriye yaslandım.

"Atlas, ben dışarı çıkıyorum. Geliyor musun?"

Efe'nin seslenmesiyle saatimi kontrol ettim ve şaşırarak sandalyeden kalktım. Okuduğum kitaba öyle dalmıştım ki saatin kaç olduğunu unutmuştum. Derse geç kalma endişesiyle "Bekle, hemen geliyorum." dedim ve kitaplarımı eskimeye yüz tutmuş sırt çantama koydum. Montumu ve botumu da giyip nefes nefese kapının önüne vardığımda Efe sırıttı. Beraber kaldığımız apartmandan çıkıp okula doğru yürümeye başlarken ellerimi cebime attım ve Eskişehir'in soğuğundan mümkün olduğunca kaçınmaya çalıştım.

On dokuzuncu yaşıma yeni girmiştim. Eskişehir'in güzide üniversitelerinden birinde iyi bir bölüm okuyor, deyim yerindeyse hayatta kalma çabası veriyordum. Dört arkadaşımla birlikte kaldığım eskimiş bir apartman dairesinde, ailemden kilometrelerce uzakta mümkün olduğu kadar iyi idare ediyordum. İkinci sınıftaydım, herkes gibi hayata dair bir amacım vardı. Ben, iyi bir meslek sahibi olup ailemi ve kendimi düştüğümüz bir çukurdan kurtarmak istiyordum.

Hemen yanımda benimle birlikte adımlayan Efe'ye göz ucuyla baktığımda aileme dair özlemimi bir kenara atıp "Atakan ile Tuna nerede?" diye sordum.

"Atakan okula geçti, Tuna ile Devrim de işe gitti."

Başımı sallayarak adımlarımı sıklaştırdım. "İyi. Ders bitince ben de pastaneye uğrayacağım."

Efe beni onayladı. Beraber kampüse girdiğimizde onunla kısaca vedalaştık. Ben kendi fakülteme girerken Efe de biraz daha uzakta olan fakültesine doğru yürümeye devam etmişti. Dersim başlamasına bir dakika kaldığını ve hocamızın geç kaldığımızda bizi derse almayan bir hoca olduğunu fark ederek koştum ve binadan içeri girdim. Koşarak dersin yapılacağı amfinin önünde durduğumda nefes nefese kalmıştım. Hocanın tam karşımdan geldiğini gördüğümde hızla sınıfa girdim. Gözlerim oturacak bir yer bulmak için etrafta gezinirken bir an gördüğüm bir çift yeşil gözle duraksadım. Ben saçımdağılmış, nefes nefese kalmış ve üstümde yıpranmış giysilerimle dururken gözünü gözüme dikmiş olan bu yeşil bakışların sahibi her zamanki gibi asil duruyordu. Bakışlarımı ondan ayırarak dersi iyi dinleyebileceğimi düşündüğüm bir yere geçtim ve oturdum. Elimi gür saçlarımın arasından geçirip soluklanırken hoca da derse girmişti.

Kafamı çevirdiğimde yine o gözlerle çakıştı gözlerim.

Maddi durumum pek iyi değildi. Ailem beni binbir güçlükle okutmuş, üniversiteye yollamıştı fakat buraya geldikten sonraki masraflarımı karşılamaya güçleri yetmemişti. Buraya ilk geldiğimde ne kalacak yerim ne de cebimde beş kuruş param vardı. Sonra şans eseri benim durumumda olan dört gençle yolum kesişmiş, iki odalı bir daireyi kiralamıştık binbir güçlükle. Ev sahibimiz iyi bir adamdı, bize ucuza kiralamıştı evi. Fakat kira ve diğer masrafları çıkarmak için para kazanmamız gerçeğiyle yüzleşmiştik çok sürmeden. Ben de tıpkı diğer arkadaşlarım gibi bir iş bulmuş, orada çalışmaya başlamıştım. Şirin bir pastanede çalışıyordum. Patronum iyi bir kadındı, pastanenin servis işlerini yapıyordum ve arada sipariş geldiğinde onları teslim ediyordum ikinci el olan bisikletimle. O da yaşamımı idare ettirebileceğim kadar bir maaş veriyordu. Haftanın altı günü okuldan sonra işe gidiyor, hafta sonumun neredeyse tamamını orada geçiriyordum. Ay sonunu öyle ya da böyle getirebildiğimde elimde para kalırsa onu da aileme yolladığım için kıyafetlerim epey eskimişti ve bu bakışlar, içinde bunu fark etmenin alayını taşıyor gibi gelmişti bana.

İki Sıfır Sonsuz EderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin