(3) "Selam yakışıklı, ben hiç kimse!"

47.1K 3.1K 2.4K
                                        

Selam!

Uzun uğraşlar sonucu, ilmek ilmek emek harcadığım bir bölüm. Lütfen oy ve yorum bırakmadan geçme olur mu? Çünkü yorumların, yazarken yoluma ışık tutan bir fener gibi. Çok teşekkür ederim 🫶

Şimdi seni karakterimizle başbasa bırakıyorum. Onlara çok iyi bak! Ve keyifle oku.

⛓️‍💥 🪽

Kafamın tam ortasında biri balyozla tesisat döşüyordu.

Sağ şakağımda hafif bir zonklama, sol kaşımın üstünde ise... ıh... evet, orada artık kaş falan kalmamış olabilirdi.

Gözlerimi araladım ama anında pişman oldum. Tavan dönerken ben sabit kalıyordum. Bu fizik kurallarına aykırıydı ve kesinlikle adil değildi.

Birkaç dakika sonra fark ettim ki bir gözüm açıktı, diğeri neden açılmıyordu?

Of... Biri üstüne biber sürmüş gibi yanıyordu.

"Ayıldı mı?"

Sesler, uğultular, kolonyalı pamuklar...

Fenalardaydım; üç posta dövülmüş, iki tank tarafından çiğnenmiş, uzun namlulu ve adını bilmediğim bir silahla dakikalarca taranmış gibiydim. Kısacası; beynim fişi çekmişti ama bedenim hâlâ işkence çekiyordu. Tek tesellim, hâlâ nefes alıyor olmamdı. Gerçi o da biraz acı veriyordu... ama detaylara takılmayalım şimdi.

Etrafımdaki kalabalığı hissettim. Bir öğretmene yakışan sakinlikle, "Bir şeyim yok," diyecektim ki ağzımda anlaşamadık.

"Anneğğğğ! Annemi istiyom ben! Anneğğğğ!"

Birileri koluma yapışınca daha çok canım acıdı. "Sıkı tutun ula. Sargıları açılacak."

"İmdaağğtt!" diye hönkürdüm bu defa. Canım o kadar acıyordu ki karşı da koyamıyordum ama gözümün önünde babamın o diktatör ifadesi belirince, "Alacağın olsun Mahmut Sancaktar!" diye ağladım. "Bunlar senin yüzünden geldi başıma! Sosyetenin göz bebeği kızını ineklerin, koyunların arasına gönderirsen böyle olur işte!" Karşımda bu defa annem belirince boğazıma bir yumru oturdu ki daha çok ağladım. "Ya sen? Sen niye elini masaya vurup kızımı o dağ başına yollamam, demedin, ha! Konu çok istediğin o Hermes çanta olsa ortalığı yıkardın ama... Bir çanta kadar değerim yok muydu anneğğğ!"

Halim kalmayınca debelenmeyi bıraktım. Böylece kollarımdaki baskı da giderek yok oldu. "Ha ben size demiştim bu muallimin birkaç tahtasi eksiktur, diye."

"Vah zavallu... Anasını özledi zaar."

"Neysa," dedi başka biri. "En azından kendine geldu. Biz gidelim da dinlensin, muallim hanum."

"Sağol Yahya Amcacığım." Sıla'nın sesiydi bu. "Çok sağolun, yardımcı oldunuz. Bayılırken şakağını kötü çarpmış. Bir an hiç uyanmayacak sandım.

Ay bayılmış mıydım ben?

Neden bayılmıştım? Derken... zihnimde bir şimşek çaktı.
Kan... Kaos... Telsizdeki kan dondurucu ses.

FIRTINA ZAMANI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin