vedâsız, 6

117 25 10
                                    

Tekerlekli sandalyesinin arkasındaki yüzü görmese bile hüznünü yüreğinin derinliklerinde hissedebiliyordu. Buraya onun için gelmişti. O hüznün yarısını alıp sırtına yüklemek, 'kardeşim' dediği kızı biraz rahatlatmak için gelmişti. Zaten en değer verdiği şeyi kaybettiğinden beri şu hayatta tek bir amacı vardı: "Birilerine umut olmak."

Evet... Birilerine umut olmak... Bir deniz kıyısının sakinliğinde hayat sürenlere değil de uçurumun kenarındakilere elini uzatmak... Düşmemeleri için onlara kendi hikâyesini anlatmak... Bir zamanlar tam düşmek üzereyken yüreğinden tutan o elin sıcaklığından bahsetmek... Bir kişinin bile yüreğinden tutabilse kendini nasipli hissedecekti. Ömrü boyunca sadece bir kişiye bile umut olabilseydi bomboş yaşamadığını düşünecekti. Birilerinin tesellisi olmak, ona teselli verecekti.

Belki de bu yüzden mezarlığın içinden çıkmak isteyip onunla daha farklı bir atmosferde konuşmak istemişti. Çünkü onu tanıyordu. Sevdiği adamın toprağına baktığı zaman, o da o toprağa girmeyi arzuluyordu. Ne zaman kendisiyle ve hayatla barışacak olursa, işte o zaman onu bu mezarlığa getirecekti. Ya da en azından onun bu mezarlığa gelmesine karışmayacaktı.

"Hatırlıyor musun Rabia?"

İsimsiz, arkasından dolanarak banka oturmuş, meçhul bir yere dalarak onunla konuşuyordu:

"Bir gün bir uçurumun kıyısındayken, yani aslında ölümün kıyısındayken, sen geldin. Geldin ve 'yaşa' dedin bana. Ölmedim. Ne yazık ki ölmedim... Zahiren de olsa ölmedim işte..."

Bu sözler, bir teşekkürden çok bir sitem gibiydi. Yaşamaya karşı bir sitem. Ölüme karşı bir sitem. Rabia'ya karşı bir sitem. Ve hakikatte, kendisine karşı bir sitem...

"Bak, şimdi yaşıyorum... Tabi buna yaşamak denirse..."

Dudakları titredi. Çok geçmeden iri kahve gözlerinden yaşlar boşandı. Yüklü bir bulutun birden sularını yeryüzüne bırakması gibi, sağanak hâlinde ağladı. Sanki ağlarken, "bana karışmayın" diyordu. "Beni susturmayın... Ne olur biraz ağlayayım... Ne olur biraz anlayayım..."

Rabia, hissetti. Onun kalbindekine vâkıf olur gibi oldu. Çünkü bir hissettiren vardı. Çünkü kalpten kalbe bir yol yaratan vardı. O yolun içinden acı bir çığlık atarak sert rüzgârlar esiyordu. Sert rüzgârlar, Rabia'nın yüreğini üşütüyordu. Rabia, biraz ısıtmak ve nihayetinde ısınmak istiyordu. Ama sustu. Sadece sustu. İçine çektiği hava, yalnızca sükûtu ağırladı. İsimsiz'le kendi kalbi arasındaki yoldan geçen o sert rüzgâra direnmedi. Sustu. Aslında susarak çok şey söyledi. Ama onu kendinden ve Rabbinden başka bir duyan olmadı...

"Yaşamak istemiyorum... Ben, yaşamak istemiyorum... Ama ölmeye de cesaretim yok. Anlıyor musun? O cesareti bir kez yitirdim ben... Bir daha kazanamam."

Bunu söyledikten sonra sustu İsimsiz. Uzun süre sustu. Sonra nedense gözyaşlarını sildi. Acı acı gülümsedi. Beyaz yüzünde karanlık bir ifade birikti. Rabia, yutkundu. İsimsiz, gülümsemeye devam etti. Bu tebessüm baştan aşağı acı kokuyordu.

"Oradan bakınca çok bedbaht görünüyorum, değil mi? Yenilmiş..."

"Ben, buradan bakınca yenilmiş birini görmüyorum. Aksine, mücadele eden birini görüyorum. Güçlü birini..."

Rabia, bunu söylerken samimiydi. Ona moral olsun diye veyahut başka basit bir sebepten dolayı söylememişti. Gerçekten böyle düşünüyordu. Artık İsimsiz için klişe sayılabilecek bu sözlerin ardında derin bir hakikat yatıyordu. Ama İsimsiz'in buna inanacak gücü yoktu. Bunu görüyordu. Hissediyordu.

"Güçlü değilim Rabia. Ben çoktan yenildim. Ölmeyi başaramadığım gün yenildim aslında. Oysa ben kazanmak istiyordum. Ölümü gerçekten istiyordum. Ama o beni istemedi. Sen geldin, çektin beni ölümün elinden..."

"Ben çekmedim. Ben sadece bir sebeptim... Seni o yoldan çeken Rabbim'di."

İsimsiz, onu duymuyor gibi devam etti:

"Ben yenildim Rabia... Şimdi ölümü istemiyor ruhum... Şimdi tüm zerrelerimle ürperiyorum. Şu yüze bak. Dudağımda, kaşımda piercing var. Yüzüm, yaşayan bir ölü gibi kayıtsız. Saçlarım karşıdan bakanı ürpertecek kadar siyah... Bu dünyaya aykırıyım... Çoğunun gözünde, bir inancım bile yok benim. Ama korkuyorum Rabia, biliyor musun? Ben... Ben, Tanrı'dan çok korkuyorum. Belki de ölümü bu yüzden istemiyorum. Ben, Tanrı'dan kaçıyorum Rabia. Ama biliyorum. Biliyorum Rabia... Ben ne kadar kaçarsam kaçayım O bir gün beni korkularımla yüzleştirecek."

"Kim kaçabilmiş ki O'ndan İsimsiz? O'ndan kaçma... Bu, boş bir çaba. Biliyorum, O'ndan korkularına kaçıyorsun. Ama böyle yapma... Korkularından O'na kaç... İşte o zaman tüm dertlerine iyi gelecek o dermanı bulacaksın."

"Ben, iyi biri değilim Rabia. Ben, iyiliğe dair hiçbir şeyi hak etmiyorum. Sen, benim geçmişimin ne kadar pis olduğunu biliyor musun?"

"Hayır bilmiyorum... Ben, Rabbimin merhametini biliyorum İsimsiz."

"Kaçmaya mahkum olacak kadar günâhkârım. Hiçbir şey bilmiyorsun."

"Sen de Rabbimin ne kadar Gafûr ve Rahîm olduğunu bilmiyorsun. Bilseydin, bunları diyemezdin."

"Ben, senin gibi olamam."

"Benim gibi olma zaten. Ben kimim ki?"

"Sen, iyi birisin..."

"Hâle bak ki ben burada senden başka bir iyi göremiyorum..."

"Artık çocuk değilim... Beni iyi olduğuma inandırmaya çalışma. Bunlar çocukluk masalları. Evet... O zaman iyiydim. O zaman dünyanın kirinden çok uzaktım... Biliyor musun, kırlarda deli gibi koşardım küçükken.. Kahkahalarım, annemin gününü süslerdi. Ama artık öyle değil. Hatta artık, annemin acısından başka bir şey değilim... Ben artık zifiriyim. Kendimi bile göremeyecek kadar zifiri... Anlıyor musun?"

"İsimsiz..."

"Bak, bana hâlâ İsimsiz diyorsun..."

"Adını söylememiştin. O ilk tanışmamızda, 'Bana isimsiz de' demiştin. Sana böyle seslenmek hoşuma gitmiyor ama... Sana senin istediğinden başkasıyla da seslenemem."

"Bir ölüye seslenir gibi... İsimsiz... Bunu seviyorum... Ama asıl sebep bu değil. Neden İsimsiz, biliyor musun? Çünkü ben ismimi duymak istemiyorum. İsmim bana onu hatırlatıyor. O, ismimi çok severdi. O öldükten sonra ben ismimden nefret ettim. Hem o öldükten sonra artık herhangi bir kimliğe ihtiyacım kalmadı. Yürüyen bir ceset oldum çünkü... Herhangi bir isme ihtiyacım kalmadı."

"Yine de ismini bilmek isterdim."

"Gerçekten bilmek ister miydin?"

"Çok isterdim..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 19, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

vedâsız [texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin