"Abi siz ne yapıyorsunuz?"
"Anasının gül bahçesinden çıkışının tekrarını yapıyoruz, sen de denemek ister misin?"
"Gül bahçesi mi? Annemin gül bahçesi mi vardı?" Onun birden heyecanlanan sesiyle önce bir yutkundum. Arkaya dönüp ona bakmak istemiyordum ama istemsizce kafamı çevirmeden gözlerimle mimiklerini izledim, gözleri parıl parıl parlamaya başlamıştı.
"Yok abicim öyle bir şey, Egenaz ablan küçük bir şaka yaptı sadece." Emirhan'ın her zamanki gibi iyi bir abi olup öğretmen edasıyla açıklamasından sonra Zeki'nin yüzündeki ifade hayal kırıklığı ve nefretle dolmuştu. Sanırım iki hissin de sebebi benim.
"O benim ablam değil." Ve Minik Çocuk hışımla odadan çıkar. Hey hemen bana kızmayın, onu üzmek için yapmadım.
"Naz, abartıyorsun." Ben az önce gözden kaybolan oğlanı yine de gözlemeye çalışırken Emirhan'ın seslenmesiyle tekrar üst kata çıkma sebebime döndüm. İstese beni rahatlıkla kenara alır veya itebilirdi ama o hâlâ kendi rızamla kalkmamı bekliyordu.
"Abartmak mı? Odama atladığın an reklam vermeksizin gözümde canlanıyor ve senin de o pozisyonu unutacağını zannetmiyorum, yani hafızanı sıfırla." Sonu saçma gelmişti çünkü yine rezil olduğumu kendime, başka birine hatırlatmak için hatırlatmıştım.
O rahatsız olmuşcasına kıpırdanıp belini kalkmak istediğini göstermek adına sağ sol yapınca dizlerimin üstüne kalkarak nefes kesme egzersizlerinin devamı niteliğinde kendimi karnına bıraktım. Ciğer ve karının düet yaptığımı ahlama ile ufaktan kötü hissetsem de haklı olduğumdan kızgın bakışlarımı düzeltmeden açıklama yapmak için açılan dudaklara, sanki sözleri gözlerimdeki bir mıknatısla alacakmışım gibi dikkatle bakmaya başladım.
"Şuanda yerdeyim ve sen üstümde sürekli oynayıp duruyorsun, istersen kalk yoksa başkası kalkacak." Ne duymayı bekliyordum bilmiyorum ama kesinlikle beni kaldırmak için bulabileceği en iyi kelimeleri sarf etti.
"Pis sapık." Kalkarken üzerimi silkeleyerek bir şey söyleme ihtiyacıyla mırıldandım. O da benim hemen ardımdan zıplarcasına kalktı ve sağ elinin tüm parmaklarını ortada birleştirip sakince yukarıdan aşağıya indirdi.
"Bak güzelim, sana her seferinde bunun insanın bir doğası olduğunu anlatmak zorunda mıyım?"
"Güzelim mi?" İlk başta söylediği iki kelimeden sonra fazla bir şey duyamamıştım. Kahretmesin bu kelimeye niye böyle düşüyorum ki?
"Evet sen benim güzelimsin ve bu konu mıhlama kadar uzadı. Ha farkındayım Yüsra da odadaydı, ikizleri tanıdığım kadarıyla da baya dalga konusu olacaksın. Bu konu yüzünden beni istediğin kadar dövebilirsin de ama ben yine o odaya atlayacağım."
Bu bana da mı abilik taslıyor be? Sesimin çıkmasına ihtiyaç duymuşken konuşmadan önce parmağımı kaldırdım, ağzımı açmamla karşımdaki deve aynı şekilde ağzını ve gözlerini açarak benim işaret parmağımı kaldırdığım gibi o da kaldırdı. Beni çok hızlı bir şekilde takip etmesiyle söyleyeceğim kelimeler boğazıma düğümlenmiş ve konuşma sırası tekrardan ona geçmişti.
"Aşağıda yaptığınız şeyin ağda olduğunu biliyor ve saygı duyuyorum, güzelleşmek uğruna yapılan büyük fedakarlıklardan. Şimdi ne olursun gereksiz yükselen sinirini benden çıkarmasan. Mesela şey yapabilirsin, seni yükselttiğinden emin olduğum ikizlere saldırabilirsin." Son cümlesini dişlerinin arasından ikizlere sinirlendiğini hissettirircesine söylemişti, çünkü düşündüğü kesinlikle doğruydu.
İki seneyi aşan tanışıklığımızda beni çok iyi çözmüş, şaşkınlığımı saklayamayarak alt dudağımı aşağı doğru büzüp kafamı salladım. Bu olay ona hayran bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar II
HumorÖz güvenin vücut bulmuş hali, bedeninden beklenin aksine gerektiğinde sevgilisi için adam bile dövebilen Egenaz'ın hayatı Türk gençlerinin senelerdir savaş verdiği, yenilmez, doğa üstü güç tarafından iki lokmada yendi ve faydalı tarafları sindirime...