16| Çok utanıyorum.

20.1K 1.9K 1.1K
                                    

Hoseok hyungla konuşmak içimi gerçekten biraz da olsa rahatlatmıştı. En azından artık kafalarında kötü senaryolar kurmadıklarını biliyordum ve bu yüzden de endişelenmem gerek şeylerin sayısı azalmıştı.

Hoseok hyungla üç gün önceki konuşmamızdan sonra hyunglarımla daha iyi anlaşmaya başlamıştım. Neden o şekilde davrandıklarını zaten anlayabiliyordum ve Hoseok hyungun söylediklerinden sonra da aradaki mesafeyi daha da kısaltmam zor olmamıştı. Geçtiğimiz dört günün ardından daha fazla gülümsüyor, iş dışında da onlarla yeterince sohbet ediyordum. Zaten onlarla ilişkimi kesmemiştim, sadece arada mesafe vardı ve artık o da yok denebilecek kadar azdı. Sadece içimde olan suçluluk duygusu hala beynimi kemiriyor, onlara tamamen eskisi kadar yakın olmama engel oluyordu ama kendimle konuşarak bunları aşmaya çalışıyordum.

Bazen oturup kendimle konuşurken bunu hyunglarıma anlatsam belki de şakaya vuracaklar diye düşünüyordum ama sonra aklıma Hoseok hyungun ve Yoongi hyungun söylediği şeyler geliyordu ve bundan vazgeçiyordum.

Ben onların küçük kardeşleriydim ve araya karışan başka duygular bizim sonumuz olabilirdi.

"Jungkook?"

Duyduğum sesle birlikte irkilerek tuttuğum pipetle içeceğimi karıştırmayı bırakmış ve bakışlarımı balkon kapısından bana bakan Taehyung hyunga çevirmiştim.

Tanrım, lütfen böyle çekingen hareketler yapmasın çünkü öyle yapınca çok sevimli oluyor ve ona olan kırgınlığımı tamamen unutmak istememe neden oluyordu. Geçirdiğimiz günlerde sürekli bu halde dolanmıştı ortalıkta ve ben gerçekten ağlamak istemiştim.

"Efendim?"

"Gelebilir miyim?"

"Elbette, sormana gerek yok"

Çekingen bir tavırlar yanıma gelip sağımdaki armut koltuğa oturduğunda ikimiz de sessiz kalmıştık. Hoseok hyungun onunla konuştuğunu ve onlar konuştuktan sonra benimle konuşmak istediğinin farkındaydım. Bunun için fırsat kolluyor gibiydi ve hyungların şu an evde olmadıklarını biliyordum.

"Jungkook, seni sıkmak istemiyorum ama biraz konuşabilir miyiz?"

"Sorun değil, konuşalım"

Hoseok hyungla konuştuktan sonraki geçirdiğimiz üç günde hyunglarım teker teker gelip benimle kısa kısa konuşmuştu. Onlar da Hoseok hyung gibi kendilerini az çok anlatmış ve her ne kadar gerek olmadığını hepsine söylesem de benden özür dilemişlerdi.

"Seni dinliyorum" diyerek bakışlarımı ona çevirdiğimde gözlerindeki karmaşayı okuyabiliyordum. Çekiniyordu, biraz utanıyordu. Söylediği şeyler için pişman olduğu belliydi. Onu anlayabiliyordum.

"O gün" demiş ve bir an duraksamıştı. "Sana sıkıldığımı söyledim çünkü gerçekten artık seninle herhangi bir nedenden dolayı uzaklaşmak istemiyorum ama bir şey oluyor ve her seferinde de seninle uzaklaşıyoruz. Ama son zamanlarda hiçbir şey yoktu. Yani benim açımdan bakınca hiçbir sorun yokmuş gibiydi. Seninle her zamankinden daha yakındık ve mutluyduk, memnunduk halimizden. Ve sonra sen birden benden uzaklaştın. Gece birlikte uyuduk ve uyandığımızda iki yabancı gibiydik.
Ne olduğunu anlamamıştım bile."

Cümlelerini kurarken dikkatle ifadelerimi inceliyordu. Ona olabildiğince objektif yaklaşmaya çalışıyordum.

"Evet, bu ilk değildi. Benim de senden uzaklaştığım zamanlar oldu ama ben en azından sana küçük de olsa bir açıklama yapıyordum-"

"Evet yapıyordun, 'şu sıralarda seninle konuşmak istemiyorum' 'biraz yalnız kalacağım, lütfen git' 'kendime gelmem gerek' 'ısrar etme artık, git' 'sana anlatmak zorunda mıyım?' gibi şeyler söyleyerek çok güzel açıklamalar yapıyorsun"

İdol: taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin