Sultanla Ticaret

149 13 6
                                    

1258 yılının Eylül ayıydı. Narra zaferinden henüz 10 gün geçmişti. Anlaşılan Khudan kuşatmasının yapıldığı kıştan beridir gelen en sert kış olacaktı. Odasında yağmurun dinmesini beklerken sıkılan Yafes, uzun zamandır gitmediği şehir hanına gitmeye karar vermişti.

Sarayın en yüksek kulesindeki odasından çıkmış ve kapıda bekleyen komutan Rolf'e burada beklemesini ve kendisinin hana gideceğini söylemişti. Ardından sarayın kapısında korumaları olmadan çıkmış ve tebdil şekilde dolaşmaya başlamıştı. Tüccarlara uğrayıp fiyat sormuş, yaşlılarla sohbet etmişti. Gezinin sonunda yağmurun şiddetlenmesi üzerine hızlıca şehrin hanına gitmişti. Hana giriş yapmış ve sırılsıklam olmuş kapşonunu kafasından çıkarmış ve pelerinini çıkararak askıya asmıştı. Han yağmurlu bir gün olduğu için kalabalıktı. Hatta şehir garnizonundan komutanlar bile kışlada sıkılmış olacaklar ki buraya gelmişlerdi. Yafes, alelade bir şehirli gibi hancıdan ucuz bir içecek almış ve tek başına bir masaya oturmuştu.

Sakince etrafı süzerken içkisi bitmiş ve hancıdan bir içki daha istemişti. İçkisini beklerken yanına kergit soylusu kıyafeti giymiş sakallı bir adam oturmuştu. Yafes adamı sakince süzerken, adam:
-Merhabalar Seyyah dostum. İçki içerken size katılabilir miyim? " diye sormuştu. Yafes gülümseyerek :
-Pek tabi. Kiminle içme şerefine erişiyorum? " diye karşılık vermişti. Yafes'in içkisi de gelince adam içkisini havaya kaldırarak bir yudum almış ve:
-Ben Badzan'ın torunu, Azabei'nin oğlu Baheshtur. Kıyafetiniz kadar soylu biri iseniz atalarımın isimlerinden eski Shamir kabilesinin Ubayn ailesinden bir Roan Kergit'i olduğumu anlayabilir ve yıkılan vatanımda ne halt ettiğimi de sorabilirsiniz. " demişti. Adam hem sarhoş hem de normal gibiydi. Hareketleri sarhoş gibiyken konuşmaları gayet normaldi. Yafes adamın suyuna gitmek için:
-Cehaletimi bağışlayın ancak diyara henüz gelmiş bir seyyahım. Adım Enola. Hikayeniz çok ilgi çekici gibi, gerçekten de yıkılmış vatanınızda ne yapıyorsunuz? " diyerek Baheshtur'un geçmişi hakkında daha çok bilgi edinmek istemişti. Baheshtur iste fırsat kollamışcasına uzun uzun anlatmaya başlamıştı:
-Kendimizi bildik bileli komşu vadide yerleşmiş olan Humyam ile bir kavga içerisindeyiz. Bu kan davasında benim iki öz kardeşim de dahil iki taraf da çok zaiyat verdi. Han'ımız diğer savaşlara adam yetiştirmek için anlaşma yapmamızı istedi. Khuzait Handı sanırım. Ama ben durmadım ve kardeşlerim adına durmadım. Veda bile edemeden baba evimden ayrılıp Humyanları takip ettim ve elimden geldiğince öldürdüm. On iki sene sonra ise babamın öldüğü haberini alınca kahroldum. Ortada ne baba kalmıştı ne de Han. " diyerek içkisinden bir yudum almış ve kolu ile ağzını temizleyerek:
-Şeref ve intikam için ömrümün yarısını çürüttüm. Kılıcımla ve zekamla hayatta kalabileceğim fırsatlar aramaya koyuldum. Neyse işte böyle. " diyerek içkisinden büyük bir yudum daha almış ve hancıya işaret ederek yenilemesini istemişti. Yafes adamın haline önce acımış ancak zekasını kullanabileceğini düşünmüştü. Zira uzun zamandır Vekil Herfast'ın yerine bir vali arıyordu. Tulga şehrini yönetip krallığın iç işlerine hakim olabilecek biri. Soylu olan bu adama önce seyyah gibi teklifte bulunmuş akabinde saraya çağırtarak kendisini Tulga valisi ilan etmişti.

Gece hava sakinlemiş bunun üzerine ertesi gün, Yafes şafakla birlikte yanına 250 adam alarak yola koyulmuştu. Asugan kalesinde Lord Alayen ile buluşmuş ve Sharwa kalesi önlerinden Sarranid Sultanlığına girmişlerdi. Sharwa kalesi, Uzgha köyü, Bardaq kalesi derken hava kararırken Ahmerrad şehrine varmışlardı. Yafes soğuk çöl gecelerine gelmeyeli neredeyse 5 sene olmuştu diye içinden geçirirken geceyi şehirde geçirmeye karar vermişti. Askerleri garnizona bırakarak Lord Alayen ile şehir lordu Emir Hiwan'ın babası Emir Hamezan'ı makamında ziyaret etmişlerdi. Hamezan Yafes'i ünvanına layık bir şekilde, krallar gibi ağırlamış ve rahat etmesi için elinden geleni yapmıştı. Kalede bir oda hazırlatmıştı. Sıkıntısız geçen gecenin sonunda garnizonda bulunan askerleri alarak, bir ucu kuş kanadı diğer ucu kartal pençesi sembolünün çapraz şekilde yerleştiği siyah-krem rengi bayrakların dalgalandığı Ahmerrad şehrinden ayrılmışlardı.

Yafes yolculuğu hemen bitirmek için hızlı bir şekilde yol alıyordu. Emir Hamezan'dan, Sultan Hakim'in Shariz'de olduğunu öğrenmişti. Ahmerrad şehrinden hemen sonra Tamnuh köyüne ve akabinde Durquba şehrine ulaşmıştı. Şehir hatırladığı gibiydi. Hiç değişmemişti. Lord Lakhem ile tanıştığı vahanın kenarında biraz dinlemişler daha sonra tekrar yola koyularak hava kararırken Caraf kalesine ulaşmıştı. Caraf kalesinin eski lordu, Lord Ayyam dı. Tabi Kalradya devleti tarafına geçmeden önce. Kalenin yeni lordu Emir Raddoun ise kalede şu an yoktu. Bu yüzden Kral Yafes ve Lord Alayen kalede konaklamışlar, hatta belli bir ücret ödemişlerdi. Askerler garnizonda bulunduğu için herhangi bir sıkıntı çekmemişlerdi. Komutan Rolf de Yafes'in yanında kalarak güvenliğini sağlamıştı.

Gece kalede bir hareketlilik duyan Yafes odasından çıkarak etrafı gözlenmişti. Rolf'den öğrendiğine göre Emir Raddoun kaleye gelmişti. Ancak biraz sıkıntılı bir durum olduğu, Raddoun'un yaralı geldiği haberini almışlardı. Alayen ile beraber hemen ziyarete gitmiş ve durumunun iyi olduğunu öğrenmişlerdi. Askerlerden duyduğuna göre Hawaha köyünü yağmalayan bir Rodok lorduna karşı savaşılmış ve yenilmişyi. Emir Raddoun ise yaralı bir halde esir olmaktan son anda kurtulmuştu. Sabah olunca gözünü açan Raddoun'un yanına son kez giderek yola koyulmuşlar ve öğlen olmadan Shariz'e ulaşmışlardı. Bir yanı Sarranid çölleri bir yanı Rodok ormanları ile çevrili denize yakın olan şehir canlılığı işe göz kamaştırıyordu. Sarranid diyarının başşehrinde kervanlar sürekli giriş-çıkış yapıyor, pazarda insanlar alışveriş yapıyordu. Kış bu tarafa hiç uğramamış gibiydi. Askerleri şehir garnizonuna bırakarak şehirde dolaşmışlardı. Yafes ve Alayen hana giderek şehirli gibi bir şeyler içmişler daha sonra iç kaleye gitmişlerdi.

Kum rengi sancakların altındaki Memlük muhafızlarına gelerek kaleye giriş talep etmişlerdi. Diyardaki kralların birinin önüne geldiğini fark eden muhafız hemen eğilerek kapıları açtırarak içeri buyur etmişti. Kralı gören muhafızlar sırayla eğilerek Sultan'ın makamına kadar eşlik etmişlerdi. Kapılarak açılarak Hakim'in huzuruna gelmişlerdi. Hakim ayağa kalkarak Yafes'i ve Alayen'i buyur ederek yer sofrasının kenarındaki minderlere oturtmuş ve hizmetçilerine sofranın kurulmasını emretmişti. Hizmetçiler kapılardan girerek masayı doldurmuş, adeta bir kuş sütü eksikti. Hakim:
-Bozkırın yeni kralı. Burada sizi ağırlamak benim için onurdur. Hoş geldiniz. Kalradya'da hükümdarlar asla birbirlerinin şehrine, makamına gitmez. Zira birbirlerine güvenmezler. Ama sen buraya kadar gelerek bize güvendiğini gösterdin. Sizi buralara kadar getiren nedir. " demiş ve sofradaki bardağından su içmişti. Yafes ise önce gülümseyerek komutan Rolf'ün içeri alınmasını istemiş ve:
-Hoş bulduk çöllerin sultanı. Bize karşı gösterdiğini konuk severliğe müteşekkiriz. Komutanımın elindeki hediyeleri kabul ederseniz bizi onurlandırırsınız. "diyerek ayağa kalkmış ve komutan Rolf'ün elindeki kurt kürkünün içinden bir kılıç ve bir parça kurt derisi çıkarmıştı. Kılıcı ve deriyi göstererek :
-Bu kılıç Sultan hazretleri. Soğuk Reyvadin çeliği. Kını ise deve derisi kaplamalı. Çölün sultanına yaraşır bir kılıç olur diye düşündüm. Bu da kurt derisine işlenmiş bilinen Kalradya haritası. Naçizane hediyelerim. " diyerek takdim etmiş, Hakim'in gülümsemesi üzerine sofraya oturarak:
-Sizi de sıkmadan hemen sebeb-i ziyaretime geleyim. Malumunuz Svadya krallığındaki taht değişikliği tüm diyarı etkiledi. Svadya'nın yeni kraliçesi tüm anlaşmaları feshetmeye hazırlanıyor. "demişti. Hakim :
-Haklısınız. Svadya'daki olaylar hepimizin malumu. Bizim ticaret anlaşmamız da tehlikeye girdi. Yeni anlaşmalara yelken açmak zorundayız. " derken Yafes hemen araya girmiş:
-İşte bu mesele içim buradayız. Svadya ile hem ticaret hem de ittifak anlaşmamız vardı. Lakin onlar da tehlikede. Diyarda köklü değişiklikler meydana gelecek gibi. Size bir ticaret anlaşması öneriyorum. Kervanlarımızın ve çiftçilerimizin çıkarlarını koruyup, devletlerimizin refahını arttıracak bir anlaşma. " diyerek bir yudum su alarak Sultan'ın tepkisini beklemişti. Hakim'in yüzündeki gülümseme yavaşça yemek yemeye kaymıştı. Yemek yerken kimseden çıt çıkmamış ve yemeğin sonuna doğru Hakim ağzını peçete ile silerek:
-Doğru söylüyorsun lütfen devam et. Şartları, süresi, içeriği ne olacak. Malum biz de Rodoklarla sürekli çatışmadayız. Hatta Caraf'da Raddoun'un başına gelenleri görüp işittiniz. Bizim de anlaşmalara ihtiyacımız var. " diyerek teklife ılımlı yaklaşmıştı. Anlaşma şartlarını uzunca bir süre konuşmuşlardı. Gece boyunca sohbet etmişlerdi. Yafes, ertesi gün yola koyulması gerektiğini bahane ederek yola çıkmışlardı. Yola çıkmadan önce ise Hakim'i Tulga'ya davet etmiş ve kışın ortası için söz almıştı.

Mount & Blade : WARBAND (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin