1| Kulak arasına papatya

30.6K 1.7K 3K
                                    

1|Kulak arasına papatya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1|Kulak arasına papatya

İlham...

Bu kelime bir sanatçı için tamamen dayanak noktasıdır. Solunum cihazına bağlı bir hasta düşünün; o cihaz olmasa tutunabilir mi daha fazla hayata? İşte, ilham da sanatçı için tıpkı buna benzer. Notayı parmaklar yazmamalı, nota kendiliğinden oluşmalıdır. Veyahut bir resmi fırça çizmemeli, tuval kendiliğinden renge bürünmelidir. Bunlar verilebilecek en basit örneklerden sadece birkaçı.

İki parmağım arasında duran sigaradan bir yudum çekerken, gözlerim memnuniyetsizce bulunduğum köy evinde dolaşıyordu. Saat sabahın beşi olduğundan loş güneş ışığı tahta pencereden içeri sızıp yüzümün sağ tarafını ısıtıyor, geceden beri durmaksızın yaptığım temizlik eve giren doğal ışıkla kirli yerleri bir radar gibi gözlerime taktırıyordu. Dışarıda; güne en erken başlayan horozlar kulak tırmalayıcı sesini etrafa yayarak insanları uykularından arındırmaya çalışıyor, yorgun bedenim onların iğrenç sesiyle bir kat daha yoruluyordu. Üzerinde soluklanmak için oturduğum eski ve yıpranmış koltukta bakışlarım eve sığmayan tuvallerimde takılı kalırken, dibimdeki dantelli fiskosa koyduğum telefonumun cızırtılı sesiyle bütün odağımı ona çevirdim. Ekrandaki 'Jin' yazısı ile çok beklemeden aramayı cevaplayıp kulağıma götürdüm.

"Günaydın Jungkook Picasso. Çok değerli ilhamına, gittiğin köy evinde kavuştun mu bari?"

Göz devirip çıplak sırtımı soğuk kanepeye yasladım. "Sana da günaydın Seokjin." dedim homurdanarak. "Ve emin olabilirsin, üç ay sonra elimdeki tıklım tıklım şaheserlerle kapına geleceğim."

"Umarım gelirsin değerli dostum. Bütün sanat camiasına senin geri dönüşünü yapacağını çoktan söylemeye başladım. Lütfen kendi imajın için oradaki horozları çizip gelme."

"Bana güven, buranın uğurlu geleceğini hissediyorum. Yol yorgunuyum, daha sonra konuşalım mı dostum? Biraz kestireceğim."

"Pekala, dikkat et kendine." dedi Jin esneyerek. Belli ki beni aramak için o da uyumamıştı. Telefonu kulağımdan çekip kapatarak bitti bitecek sigaramı tekrar dudaklarıma götürüp ayaklandım. Eski parkelerin gıcırtıları eşliğinde adımlarımı, neredeyse yıkılacak olan küçük balkona doğru atmaya başladım. Paslanmış tahta kapıyı bir iki zor haraketler eşliğinde açıp nahoş sıcaklığı çıplak göğüslerimde hissettiğimde, gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim. Saksıların içinde kurumuş çiçeklere burun kıvırarak onların çirkinliğini bile kolaylıkla kapatabilecek manzarada gözlerimi dinlendirirken, ne kadar hayırsız bir torun olduğum yine beynimin en ücra köşelerine yerleşti.

Hayırsız evladın hayırsız oğluydum. Babam yıllar önce ailesini ve memleketi Jeolla'yı terk ederek, Seul'e yerleşmişti. Epey kirli işlere bulaşıp paraya boğulduktan sonra, köklü bir zenginliğe sahip olan annemle tanışmış ve evliliklerinden iki yıl sonra ben doğmuştum. Ailemiz çok şen şakrak olmadığından reşit olduğum gün ayrı eve çıkmış ve kendimi tamamen tuvallerime adamıştım. Böylece sıradan bir hayat yaşamaya başlamış, ailemin gönderdiği paraya ihtiyacım olmadan, resimlerimden kazandığım paralarla gösterişli bir hayata adım atmıştım.

Daisy Jam |TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin