Bölüm 12

50 3 38
                                    

Medya; Mars Derinsoy.

ATALAY (2 HAFTA SONRA)

Hedefim onu bir ay tutmaktı ama daha ikinci haftadan bana zorluk çıkarıyordu.

Verdiğim yemekleri yemiyor,günden güne iyice kendini kurutuyordu. Eğlensin diye film bile açıyordum ama nafileydi.

Bana karşı tavrı hâlâ aynıydı. İpleri çözmeye çalışmaktanda bileğinde hafif morluk oluşmuştu.

Krem sürmeyi teklif ettim fakat aldığım cevap dizimi hedefleyen sert bir tekme olmuştu.

"Pekâlâ. Ne yaparsam yapayım beğenmedin,ne yapsam beğenirsin?"

"Beni özgür bırak Atalay. Senden sadece bunu istiyorum,sen o kadar da kötü olamazsın Atalay."

"Değilim ama intikamda istiyorum. Görüyorsun seni yıpratmamak için elimden geleni yapıyorum zaten."

"Haftalardır bu sandalyeye yapışık olsan beni anlardın Atalay."

"Peki o zaman herhangi bir gece konduna götürsem seni? Olur mu?"

"Beni direkt serbest bıraksan?"

"Olmaz,iki hafta daha dayan."

"Peki."

Peki derken yanaklarını şişirip sıkıntıyla nefes verdi. İplerini çözdüm.

Her yeri uyuşmuştur diye düşünerek kucağıma aldım. Eski bir gece konduna doğru yürümeye başladım.

Gecekonduna geldiğimizde yatağa koydum. Yumuşak yere hasret olduğu çok belliydi.

"Sen burada bekle ben de eve bir şeyler alayım."

Markete giderken ne olur ne olmaz diye kapıyı kilitledim. Camlar zaten kaçamayacağı kadar eskiydi kaçarken direkt kırılır ve bir yerlerine batardı.

Marketten birkaç bisküvi,hazır çorba,makarna,cips,yumurta,çikolata,şampuan,peynir ve sucuk almıştım.

Köşedeki kıyafet mağazası gözüme ilişti. Son iki haftada giymesi için eşofmanla tişört aldım.

Eve geri gelince usul usul uyumasını beklemiyordum. Kaçmayı deneyeceğini sanmıştım.

Aldıklarımı dolaba yerleştirip kıyafetleri de yatağın ucuna bıraktım.

Yine onu kilitleyip çıktım,günlerdir bilmiyor yalanını oynuyordum.

Aslında bunları kimseye yaşatmak istemezdim fakat Mars beni buna mecbur bırakmıştı. Beni aşağılamıştı kendi seviyesine bakmadan.

Evime döndüğümde televizyonun karşısına yayıldım. En sevdiğim filmlerden biri gòsterimdeydi ve asla kaçıramazdım.

Büyük mutlulukla filmime odaklanırken arkadan boğazıma gelen baskıyla nefesim kesildi.

Öksürüyordum. Damarlı,ince ve biraz yamuk parmaklardan Mars olduğunu anlamamak için salak olmak lazımdı.

"Ne istiyorsun?" dedim zorlukla.

Boğazımı bırakıp kollarını birleştirdi. Yanında da Pars duruyordu ve hiç arkadaş canlısı durmuyorlardı.

"Selin nerede?"

"Bilmiyorum."

"Kimi kandırdığını sanıyorsun?" diye çıkıştı Pars.

"Cidden bilmiyorum."

"Pekâlâ. Şimdilik öyle olsun,fakat eğer olayın içinde senin adın geçerse olacakları biliyorsun."

Sadece kafa salladım. Duraksadı,son sözünü söylemekten eksik kalmayıp camdan çıktılar.

"Bu ufak ziyaret diğerlerinin kulağına giderse sonun yine aynı. Anladın mı?"

Büyük sıçışa hoşgeldiniz.

MERVE
"Atalay da bilmiyorsa nerede bu kız?" diyerek hepimizin duygularına tercüman olmuştu Lodos abla.

"Garip değil mi sizcede? En son onunla buluşuyor ve bunun dışında hakkında bir iz yok. Atalay ise onunla kafede oturup sonra evine gittiğini iddia ediyor." diyerek zekice bir soru sordu Mars abi. Şu son zamanlarda zeki biri olduğunu göstermişti.

"Ya bizden uzaklaşmak istemişse? Yoğun tempodan sıkılmış olma ihtimalini de göz önünde bulundurmalıyız."

"Tatile gitse en azından bana haber verirdi Merve. Ben kardeşiyim bana haber vermeyecekte kime verecek?"

"Ben Atalay'a güvenmiyorum." dedi ciddiyetle Pars abi.

Ardından devam etti,

"Gözünüzün önünde ki komployu görmüyor musunuz? Selin ile beraber kaybolsa şüphe çeker diye bize ayrı oynuyor."

"Bu kanaate nereden vardın ki Pars abi?"

"Bugün onu kadın kıyafetleri satılan mağazadan bir şeyler alıp çıkarken gördüm. Atalay ne zamandan beri kadın kıyafeti giyiyor?"

Suskunluğunu bozan Kayra abla ise durum hakkında bir şeyleri çözebilmişti.

Ona zarar vermeyeceğini söyledi,ben de öyle düşünüyordum çünki zarar verecek olsa ona kıyafet almazdı. Değil mi?

LODOS
Davranışlarıyla herkese şüphe çektiren Atalay'ı takip etmeye başladım.

Belki böylelikle Selin'in kaldığı yeri öğrenebilirdim.

Fakat Atalay beni şaşırtarak kendi evine gitti. Camdan evini izlerken gördüm ki yaptığı tek şey televizyon izlemekti.

Nasıl yani? Atalay'ın bu işlerde parmağı yok muydu yani?

Arkamdan biri kolumdan çekince tam yumruk atacakken Yağız olduğunu fark edip durdum.

"Ne yapıyorsun burada Lodos?"

"Asıl sen ne yapıyorsun?"

"Bundan diğerlerine bahsetmeyeceğim ama sende bir daha tek başına bu piçle uğraşmayacağına söz vereceksin.
Anlaştık?"

"Neden? Ben aciz miyim?"

"Hayır yanlış an-"

"Neden o zaman!" diye gereksiz çıkıştım.

"Çünkü seni kaybetmekten korkuyorum Peri!"

SELİN
Uyandığımda kendimi aynı gecekonduda buldum. Fakat yalnızdım.

Yatağımın ucunda temiz kıyafetler vardı. Yataktan kalkıp evi dolaşmaya başladım.

Ev tertemiz bir haldeydi,dolapta yiyecekler,banyoda bakım malzemeleri vardı.

Ama hiçbiri beni burada kalmaya itemezdi. Kapıyı açmaya çalıştım,kilitliydi eh masraf olacak ama kıracağım mecbur.

İki tekme attığımda açılmıştı zaten eski tahta kapıydı. Telefonumu bulup evden koşarak kaçmıştım.

Salak Atalay telefonumu komidinin çekmecelerinden birine koymuştu.

Koşarken arkama baktım,peşimde bir Atalay olmaması işime gelmişti.

Hırkamı düzeltip caddeye çıktım. Konumumu doğru söyleyebileceğim bir dükkanın önüne geldim.

Telefondan hemen Yağız abiyi aradım. Sorularını geçiştirip konumumu anlattım ve şaşırmıştı.

"Orada ne işin var?"

"Anlatacağım sadece beni gelip alır mısın?"

"Hemen geliyorum."

Telefon kapanınca Atalay'ın gelmemesini umarak Yağız abiyi beklemeye başladım.

Kısa sürede beni herkese kavuşturmuştu. Kızlar bana doyasıya sarılmış,Yasin atoma benzeyen sarmalar yapıp yedirmişti.

"Mutlu arkadaş tablonuzu bozuyorum ama Selin nerede?"

Tam arkasında olduğumu bilmiyordu. İşte Atalay bu kadar beyinsizdi.

Dirseğimle ensesine vurup yere serdim. Kayra ise tekmeliyordu Pars onu tutmaya uğraşıyordu.

"Al sana! Piç tavuk!"

Siyahşın Where stories live. Discover now