3.4

2.4K 176 21
                                    

Bu bölüm onlarca bölüm önceden Mavi'nin kim olduğunu tahmin eden arkadaşıma.♥️ TuannaErkan

#Gökşin Derin- Gökyüzüm Sen

Bazı anlar vardı. İki seçeneğin arasında sıkışıp kaldığın ve hangisini seçsen doğru olanı yapacağını bilmediğin anlar... İşte o anlar insanı en çok mahveden zamanlardı ve ben şu an mahvoluyordum.

İyi betimleme kastın Elvan, artık icrata mı geçsen acaba?

Gıcık iç sesimi susturup elimde tuttuğum kağıda bakmaya devam ettim. Hâlâ açıp okumamıştım. Aslında tam olarak ne yapacağımdan bile emin değildim.

"Ayh yeter!" Yanımda oturan Şeyda omzumdan beni itekledi ve "Ya Elvan şiştim ben oturmaktan! Ayrıca bu kadar düşünme, beynine fazla gelir." diye konuştu. "Aç oku işte."

Oflayarak Şeyda'ya baktım. "Sağ ol ya."

Okulun bahçesindeki bir bankta oturuyorduk. Çağrı'dan kağıdı aldıktan sonra önce temizlik işini halletmiştik. Gerçi ben somurtmakla meşgul olduğum için benim işlerimi de Şeyda yapmıştı söylene söylene. Şimdi çıkış vaktimizdi, okulda kimse kalmamıştı ve ben bu şekilde oturmaya devam edersem Şeyda birazdan beni boğabilirdi.

"Ona kadar sayıyorum," dedi Şeyda ciddi bir sesle. "Eğer şu kağıdı açıp okumazsan elinden alıp ben okuyacağım ve sonra da kağıdı yırtacağım." Bekledi, ardından saymaya başladı. "Bir iki,"

Bir filmin içinde olmadığımız için aksiyon yaratarak son saniyede açmayacaktım tabiki de. Şeyda üç dediğinde küçük mavi kağıdı hızlıca açtım.

"Oha! Çok hızlı oldu bu."

Kağıtta aynen şöyle yazıyordu: Sana her gün bir başka rengin ismini koydum. Adını söylemedim hiç ama şöyle bir düşündüğümde, söylemem gereken bir renk kalmış. Benim için sahil parkına gelir misin son kez?

Kalbim o kadar hızlı atmaya başladı ki yutkunamadım bile. "Ayyy!" diyen Şeyda'nın sesini duydum. "Kızım çok romantik ya! Kırma çocuğu, git."

Durdum. O iki seçeneği teker teker değerlendirdim. Mantığım, Yusuf'tan hoşlandığımı biliyordu ve gitmemin iyi olmayacağını söylüyordu. Ama kalbim, Mavi'nin bu şansı sonuna kadar hak ettiğini fısıldıyordu.

Ben Elvan Karaca'ydım.

Mantığın yolları benim için yoktu.

Kırmızı çantam sırtımda çabucak ayağa kalktım ve mavi kağıdı bir an olsun bırakmadım. "Ben gidiyorum Şeyda," diyerek ona baktığımda imayla sırıtıp "Git git," dedi ama hemen sonrasında ciddileşerek gözlerime baktım. "Bak kızım sakın ilk seferden öptürme kendini, günah haram."

"Salak!" diyerek güldüm ve omzundan itekledim. "Sanki sonradan öptürünce günah olmuyor."

"Yani," diyerek sırıttı. "Daha az günah."

Yine güldüm ve öne doğru gidip Şeyda'yı yanağından öptüm.

"İyi ki varsın."

"Iyyy!" diyerek yanağını silip bana baktı kötü kötü. "Kızım benim üzerimde alıştırma mı yapıyorsun? Yürü git şurdan."

Kahkaha attım ve geri geri giderken Şeyda'ya el sallayıp arkamı döndüm. Seri adımlarla okul bahçesinden çıkarken kalbim hâlâ çılgınlar gibi atıyordu. Onu görecektim, artist Mavi'yi sonunda görecektim. Kendi kendime sırıttım. Söylediğim şeyleri unutmamıştım, onun bağcıklarını birbirine bağlayıp düşmesini sağlayacaktım.

"Elvan!"

Duyduğum sesle kaskatı kesilirken yürüdüğüm kaldırım kenarında durdum ve arkamı dönerek bana doğru gelen Yusuf'a baktım.

"Şey," dedi karşımda durduğunda, gözlerini kısa bir an kaçırıp ensesini kaşıdı. "Ben seni sınıf camından gördüm çıkarken. Ve konuşmak için etütü astım."

Ekimdeki mavi kağıdı ondan saklarken yine iki taraf arasında sıkışıp kalmıştı kalbim.

"Yusuf ben," diye mırıldandım ama konuşmama izin vermeden "Biliyorum, öyle bir şey söylemek için çok erkendi ama kendimi tutamadım," diye açıklama yaptı. "Eğer rahatsız olduysan özür dilerim."

Böyle düşünmesi kötü hissetmemi sağlarken "Rahatsız olmadım," dedim başımı iki yana sallayarak. Yusuf iyi biriydi ve içten içe ondan hoşlandığımı fark ediyordum ama şu anlık önceliklerim vardı.

"Tamam. O zaman sahile gidip konuşmak ister misin?"

Bir tarafta kim olduğunu öğrenme fırsatı yakaladığım Mavi vardı.

Diğer tarafta benden hoşlandığı için konuşmak isteyen Yusuf.

Ama ben zaten kararımı vermiştim. "Yusuf benim işim var," diyerek gözlerine baktım, elimin içindeki mavi kağıdı sıktım. "Çok önemli biriyle buluşmam gerek. Sonra konuşsak olur mu?"

Tuhaf bir şekilde gülümsedi. Gamzeleri hafiften ortaya çıkarken "Olur." dedi. Israr etmemesi beni mutlu ederken onunla vedalaşıp doğruca sahile indim hızlı adımlarla. Park yolunda yürürken kalbim göğüs kafesimde iz bırakacak kadar hızlı atıyordu. Yanından geçtiğim insanların yüzlerini inceliyordum, onu arıyordum ama kimse Mavi değildi, bunların hiçbiri Mavi olamazdı.

Tüm parkı neredeyse dolaştım, onu aradım ama bulamadım. İçimdeki umut kıvranıyordu ve ben bir an önce onu görmek istiyordum. En son yorulup yol kenarındaki bir banka oturdum. Üzgün bir yüzle elimdeki kağıda bakarken sıkı sıkı tutunduğum umudum soluyordu ama hayır, ben o umudu sonuna kadar sulayacaktım.

Durdum, kağıtta yazanı bir kez daha okudum ve hafifçe tebessüm ettim. Bana söylemediği hangi renk kalmıştı, merak etmiştim. Yakıcı güneş tepemde dururken başımı kaldırıp gökyüzüne baktım ve tebessümüm büyüdü.

Hayır, hâlâ umutluydum.

O anda bir şey oldu. Arkamda birinin varlığını hissettim. Donup kaldım, bakışlarım öylece gökyüzünde kilitlenip kalmışken bir ses kulağımı okşadı.

"Çok umutlusun şu an değil mi? Mavi ol o zaman sen bugün."

Bu ses... Bu sözler...

OHA!

🌈

Derin bir nefes alın, bitti sonunda anonim işi laldlwkdwoks 😌

GÖKKUŞAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin