Ben geldim. Nasılsınız bakalım? Keyifleriniz yerinde mi? Bölüm için cuma buluşalım demiştim biraz geç bir saatte de olsa geldim. :) Ellerim ve gözlerim şu an çok fena ama. Çok çok yoruldum yazarken bölümü. Ama bence değdi. 😍
Bundan sonrasında arayı fazla açmamaya çalışacağım. Çünkü biliyorum ki; onları özlüyorsunuz. Ben de çok çok özlüyorum. 💙
Multimedia: Sizlerden hikayem için gelen bir kapak. 💙 Çok çok teşekkür ederim.
Sınır: 1150 beğeni, 3000 yorum
Bölüm şarkımız: Mavi Gri - Ansızın Gel
İyi okumalar.
2.Sezon 7.Bölüm: "Mavinin Sonsuzluğu"
~
Ateş'ten...
Eve doğru yaklaştıkça içimi daha önce hiç hissetmediğim farklı duygular kaplıyordu. O duygular tüm içimi ele geçiriyor gibi hissediyordum.
Tam bu evin içinde annem vardı. Bunu tanımlamak ya da anlatmak benim için çok güçtü. Ne hissedeceğimi bile tam olarak kestiremiyordum.
Annem vardı. Gözleri hangi renkti bilmiyordum mesela. Ona benziyor muydum acaba? Bence kesinlikle benziyordum. Yani benzemeliydim.
"Yine daldın gittin?" Daldığım düşüncelerimden beni çıkartan tabii ki de Aslan'ın sesi olmuştu. Şu zamana kadar sessiz kalması bile bir mucizeydi aslında.
"Daldığım yerde kalsam Aslan?" Annemi düşünmek güzeldi. Annemle kendimi yan yana düşünmek güzeldi.
"Ooooo bak bu iyi laftı." Başımı iki yanıma sallayarak, Aslan'a meşhur bakışlarımdan birini attım. Bu bakışlarımın anlamı; 'sen iflah olmazsın it herifti.' Aynı bakışlardan bir zamanlar Kutay'a da fazlasıyla atardım.
Başımı gerime doğru çevirip, arkamızdan gelen Vahit abiye baktım. Oldukça düşünceli görünüyordu. Adımlarımı yavaşlatarak Vahit abinin yanıma doğru gelmesini bekledim. Tabii Aslan bizi beklemeden arkasından atlılar kovalıyor gibi hızlı hızlı yürümeye devam ediyordu. Vahit abi yanıma geldiğinde, gözlerimin içine baktı. Bu adam da bir şeyler vardı. Gözlerinin içinde sakladığı bir hüznü varmış gibiydi sanki.
"İyi misin abi?" diye sordum. Vahit abi önümüzden giden Aslan'a bakarak konuşmaya başladı.
"Aslan'ı ilk kucağıma aldığımda yedi yaşındaydı. Okuldaki arkadaşlarıyla kavga etmişti ve yüzü gözü yara içindeydi. Onu öyle gördüğüm an içimden ona doğru bir şeyler akmaya başlamıştı. Sadece yedi yaşındaydı ama dünyanın yükü vardı omuzlarında. Annesi, babası yoktu mesela. Onu koruyup kollayacak kimsesi yoktu. Öyle savunmasızdı ki..." Aslan abi duraksadığında gözlerinden akan yaşları karanlığa rağmen görebilmiştim. "Bir yetimhanede yaşıyordu. Onu yetimhaneye götürdüğümde görmüştüm gözlerinden geçen hüznü. Oraya girmek istemiyordu. Allah biliyordu ya o gün ben de onu oraya sokmak istemedim. O gün bıraktım onu kendi ellerimle ama sonrasında hiç bırakmadım. Onu çıkardım o yetimhaneden. Nüfusuma aldım, anası, babası bildi beni. Ben de oğlum bildim onu. Görüyorsun ya nasıl haylaz. Ama sevdiriyor da kendisini hıyar. Ben o gün tuttum onun küçük ellerinden Ateş. Ve ben o ellerini bir daha hiç bırakmadım." Duyduklarımın şokuyla öylece kaldım. Aslan; Vahit abinin öz oğlu değildi. Bu kimin umrundaydı ki? Onların kalpleri hep birdi. Aslan, Vahit abiyi babası bilmişti. Vahit abi ise onu oğlu bilmişti. Aynı kandan aynı candan olmalarına gerek yoktu. Onlar birbirlerine kalpleriyle bağlıydılar zaten.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri 2
Teen FictionKolejdeki Serseri'nin devam kitabıdır. Ada, Ateş ve değişiklerin hikâyesi gidenler ve gelenleriyle buradan, yarım bıraktığımız yerden devam ediyor. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Hiç olmadığım kadar ihtiyacım var sana. Kokuna, se...