20. Bölüm

16.9K 1.1K 132
                                    

Yeni bölümümüz geldiiii!!

Parmaklarınız sol alt köşedeki yıldız ve konuşma kutucuğunda olsun please!

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum!!

Keyifli okumalar.

***

"Sevgili eğitim günlüğüm,

Buraya geleli yaklaşık iki hafta oldu. İki hafta kısa bir süre ama sanki uzun zamandır buradaymışım gibi hissediyorum. Belki de asker olmayı ve babamın yolundan gitmeyi kafama koyduğumdan, kendimi bu duruma hazırlamıştım. Bilmiyorum... Tabi ki kendimi buraya ait hissetmem zorlanmadığım anlamına gelmiyor. Aldığımız eğitimler çok zorlu... Yazdığım bu şeyleri güvenlik nedeniyle imha etmek zorunda olsam da, birilerine anlatamamak ve bu gizlilik bazen boğuluyormuşum gibi hissettiriyor. Buradakiler haricinde bu yaşadıklarımı anlatabileceğim iki kişi olan Süha babam ve Sultan Annemden kilometrelerce uzaktayım. Ve yine gizlilik gereği telefonda bunları konuşmam uygun olmazmış. Bende kendimle paylaşayım dedim. Offf! Sanırım kişilik bölünmesi yaşamanın eşiğindeyim. Sence o da böyle zorlanmış mıdır bu gizlilikten? Her neyse... Kendime verdiğim sözü tutup onu düşünmemeye çalışacağım.

(Tabi bütün eğitmenlerimin onu tanıması ve sürekli ondan bahsetmesi işimi pek kolaylaştırmıyor.)

Bir çok konuda dünyanın en iyisi olacaksınız derken şaka yapmıyorlarmış. İlk gün aldığımız uçak eğitiminden sonra, Hayrettin abinin (Sanırım onu tanıdığım için komutan yerine abi demem abes olmaz. Ne de olsa hayatımı kurtardı.) verdiği psikolojik harekat eğitimine girdim. Yalan makinesinde bile yalan söylemeyi ve yakalanmamayı öğreteceğine inanabiliyor musun? Buradaki olanlara şaşırmamam gerekse de, şaşırmadan edemiyorum. İkinci gün tüm öğrencilerin ortak alması gereken dövüş ve savunma dersi iptal oldu. Bora Binbaşının Türkiye'de önemli bir işi varmış. Tabi bizi boş bıraktılar mı? Hayır! Dünya tarihi ve siyasetini yakından öğrenmemiz gerektiği için içimizi bayan bir tarih dersine katlanmak zorunda kaldık. Gizli geçitten geçtikten sonra girdiğimiz odadaki kütüphane meğer bu tarz kitaplarla doluymuş. Boş zamanlarımız çok olmasa da, kendimi geliştirmek için bol bol okuyorum. Şimdi bunları yazarken baş ucumdaki komidinde Çernobil Faciası ile ilgili bir kitap var mesela... Ela yorgunluktan duş alıp hemen yattı bu akşam. Ama benim uykum kaçtığından sana bu satırları yazıyorum.

Ela ve Mert burada en yakınlarım oldu. Ela çok konuşan, sevimli ve inanılmaz zeki bir kız. Sırf eğlenmek için internet sitelerini hackliyor. Yani benim bilgisayarda yapabildiğim şeyler paintte ev çizmekle ve excelde grafik oluşturmakla sınırlıyken, onun bu kadar gelişmiş bilgisayar kullanma becerisini kıskanmıyor değilim...

Mert var birde tabi...Mert inanılmaz dürüst, haylaz ve yetenekli bir çocuk. Erkek kardeşim olsa muhtemelen onun gibi birisi olsun isterdim. Bu ara kafayı buradan nasıl çıkabileceğine takmış durumda. Yanlış anlama. Buradan çıkmak istediğinden değil. Sadece kafasına bir şey takıldı mı, çözmeden bırakmayacak cinsten bir çocuk. Bende düşünüyorum tabi ki ama Mert kadar kafama takmadım bu durumu. Benimde kendimce bazı çıkarımlarım var .Mesela Eğitmenleri ilk girdiğimiz koridorda hiç görmedim. Sanki kütüphaneden kullandığımız giriş ilk gün için bir sınavdı sadece. Eğitmenler bir anda buraya ışınlanamadığına göre gizli bir kapının daha olması kuvvetle muhtemel.

Burada en keyif aldığım eğitimlerden birisi Şifreleme teknikleri. Bulmaca çözmek gibi. Bir sürü şifre yöntemi varmış. Şu ana kadar harflerin yerine numaraların koyularak yaratılan bir şifreleme tekniğini öğrendik. Bunu ilk Sümerler kullanmış. Ama gizli yazışmalarda kullanmak için daha geliştirilmiş bir versiyonunu öğretiyorlar bize.   Ela, bilgisayarcı teknolojinin içinde olduğu her dersi sevdiğini söylüyor. Mert ise benim sanırım asla başarılı olamayacağım kadar Bomba yapım ve İmha dersinde başarılı. Kocaman bir odanın içinde cam benzeri bir madde ile kaplanmış sera içinde bomba yapıyor, imha ediyor yada patlamasını sağlıyoruz. Patlatmak ne işimize yarar diye çok sorsam da, eğitmenimiz bombanın nasıl yapılıp patlayacağını öğrenmeden imha edemeyeceğimizi söyledi. Sanırım burada yaşananları sadece izleyip kendimi akışına bırakmalıyım. Geçtiğimiz hafta aldığımız derslerden biraz daha bahsedeyim. Mert'in zoruyla seçmeli ders olan Müzik seçtiğimde lisedeki gibi basit bir eğitim bekliyordum. Ama yanıldığımız ilk dersten belli oldu. Bize piyanodan kemana kadar bir çok müzik aletini çalmamızın haricinde, şan eğitimi veriyorlar. Laf aramızda Mert daha ilk derste pişman olsa da, yiğitliğine çamur sürdürmemek için pişman değilmiş gibi davranıyor... Piyanonun başında Mert'i gördüğümde, kahkaha atmamak için zor durdurdum kendimi. Çünkü sanki etini koparmışlar gibi acı çeken bir yüz ifadesi vardı. Kıh kıh kıh! Oh olsun ona...

DÖNÜŞÜM (KİTAP OLUYOR) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin