Selam canlarım! Nasılsınız?
Biela'nın ilk bölümüyle karşınızdayım. Çok ucundan bir giriş yapacağız. Sonrasında kitaba iki üç hafta arayla yb gelecek çünkü kurgunun kafamda oturmayan bazı yerleri var ve hikayenin güzel ve sürükleyici olması için yavaş yavaş ilerleyeceğim.
Daha fazla uzatmadan bölüme geçelim!
Hepinizi seviyorum, iyi okumalar.
___Yıl 2003
''Jeongguk! Oğlum dikkat et çok uzaklaşma!'' Büyükbaba Jeon küçük ve paytak adımlarla çimlerin üzerinde bir oraya bir buraya koşan Jeongguk'a uzaktan bağırmış ve üstü kapalı olan büyük kamelyaya oturmuştu. Jeongguk dışarıdaki havanın ve hayvanların verdiği merak ve enerjiyle oraya buraya zıplıyor, koşarken minik ayakları birbirine takıldığı için yere düşüyordu fakat çimler uzun ve yumuşak olduğu için canını acıtmıyordu. Elleri ve bebek mavisi tulumumun dizleri düştüğü çimler yüzünden hafifçe yeşile boyanmıştı fakat o bunu umursamıyor ve havada uçan kuşları takip edip onları yakalamaya çalışıyordu.
Jeongguk hiperaktif bir çocuktu.
Büyükbaba Jeon torununun enerjisine gülümsemiş ve gözlerinin etrafını kırıştırmıştı. Tam o sırada yanına birisi oturmuştu. Kim olduğunu anladığı için derin bir nefes aldı ve gözlerini yere oturup burnuna konan kelebeği izlemeye çalışırken gözlerini şaşı yapan Jeongguk'dan bakışlarını çekmeden ''Jeongguk büyüyor, ne yapacağız?'' demiş, aynı zamanda da Jeongguk'un sevimliliğine gülmüştü.
Yanındaki kadın ise iç çekmiş ve ''en ufak bir fikrim yok baba, ama acele etmeliyiz. Büyüdüğünde ormanı keşfetmek isteyecek, sürüler bir yana onu bieladan korumak zorundayız.'' diye mırıldanmış ve oğlunu izlemeye devam etmişti.
''Nasıl onu o garip yaratıklardan koruyabiliriz hiç bilmiyorum. Birkaç sene sonra ergenliğe girecek, kokusu belirginleşecek ve tüm omegaları peşinden koşturacak. Deltaların kokularının alfalardan daha güçlü ve çekici olduğunu biliyorsun.'' demişti Büyükbaba Jeon. Kadın ise derin bir nefes almış ve ''evet biliyorum'' demişti.
''O zaman Biela'nın da Jeongguk'un kokusunu alacağını ve buraya geleceğini biliyorsundur. Veya deltaların kokuya duyarlı olduğunu ve Jeongguk'un onun kokusuna dayanamayıp onu mühürleyeceğini, kıyamet bebeğinin doğacağını.'' Kadın gözlerini kapadı.
''Bunu engellemek zorundayız. Jeongguk şimdiden kokuya karşı duyarlı olmaya başladı bile, Biela'nın kokusunu almaması gerek. Yoksa sonumuzun gelmesini engelleyemeyiz. '' Büyükbaba Jeon derin bir nefes aldı.
O sırada burnundan küçük ve tombul olan işaret parmağına konan kocaman ve renkli kelebek Jeongguk'un koca gözlerini büyütüp onu hayranlıkla süzmesine neden oluyordu. Kelebek birkaç kez olduğu yerde kanat çırptı, ardından havalanıp bahçeden uzaklaşarak Arimon Ormanı'na girdi.
Jeongguk dudaklarını büzüp ''Kelebekçik geri gel! Hani arkadaştık biz!'' diye bağırıp uçan kelebeğin peşinden gitmiş ve Arimon Ormanı'nın tehlike batağına giriş yapmıştı.
Tam o sırada Büyükbaba Jeon Jeongguk'un yokluğunu fark etmiş ve gözlerini büyüterek oturduğu yerden hışımla kalkmıştı. Kadın şaşkınlıkla ona bakıp bakışlarını çevirdiğinde oğlunun az önce oturduğu yerde olmadığını görmüş ve o da korkuyla yerinden fırlamıştı. ''Jeongguk neredesin?!''
Büyükbaba Jeon titreyen ellerini yumruk yapmış ve sessizce mırıldanmıştı,
''Ormana girdi..''
___Jeongguk küçük ayaklarıyla upuzun ve sarmaşık gibi olan çimlerin üzerinde koşmaya çalışıyor ve yeni arkadaşı olan kelebekçiği arıyordu. Ama yeni arkadaşı hiçbir yerde yoktu.
Jeongguk yorulmuştu. Arkadaşını da bulamamıştı. Yavaşça yere oturdu ve alt dudağı titredi. Boncuk gözleri doldu ve küçük ellerini yumruk yapıp gözlerini sildi. Yemyeşil gözleri ağladığı için parlıyordu ve Jeongguk hiç arkadaşı olmadığı için üzülüyordu.
Tam o sırada, arkasından bir ses duydu. Bir nefes sesi. Hemen gözlerini büyütüp arkasına döndü ve çalılarda bir kıpraşma fark etti. Merakına yenildi ve ayağa kalktı paytak adımlarla çalılığa yürüdü bir kıpraşma daha gördü. Yavaşça çalılığa eğildi ve çalıları araladı. Hemen sonra gözleri ve ağzı hayranlıkla açıldı.
Çalıların ardında uzun ve tüylü kulakları olan esmer bir çocuk vardı. Boyu Jeongguk'dan daha küçüktü ve daha cılızdı. Pantolon yerine pembe bir eteği vardı arkasında aynı kulakları gibi bembeyaz ve kabarık olan bir kuyruğu vardı. Gözleri pespembeydi ve korkuyla parıldıyordu. Hemen arkasındaki ağaca sırtını vermiş ve olduğu yere korkuyla sinmişti. Çok güzel kokuyordu. Jeongguk bugün bahçede kokladığı tüm güllerden daha güzel koltuğuna karar verdi.
Jeongguk yeni bir arkadaş edinmişti.
Gözleri bu düşünceyle açık yeşile döndü ve gülümseyerek ona elini uzattı. Esmer çocuk hızla korkup ellerini önüne uzattı ve yüzünü kapattı. Jeongguk elini hafifçe geri çekti. Ama sonra yeni bir arkadaş edinme fikriyle cesaretlenip çocuğun önünde duran sol elini kavradı ve yüzünden çekti. Esmer çocuk upuzun kirpiklerinin ardından Jeongguk'a korkak bakışlar atarken Jeongguk tavşan dişleriyle gülümsedi ve çocuğu ayağa kaldırdı. Çocuk yavaşça eteğinin arkasını silkeledi ve Jeongguk'a döndü. Jeongguk ise yeni arkadaş edindiği için seviniyor ve yeni arkadaşının nasıl bu kadar güzel olabildiğini düşünüyordu.
Halbuki kendisi onun kadar güzel değildi.
Jeongguk gülümsedi ve ''Merhaba! Jeongguk ben!'' deyip ona minik ve tombul elini uzattı. Esmer çocuğun yanakları kızardı ve yavaşça Jeongguk'un elini tuttu. ''T-taehyung.'' dedi. Jeongguk kıkırdadı. ''Memnu-'' cümlesi yarıda kaldı çünkü Büyükbabası ve annesinin adını seslendiğini ve adım seslerini duydu. Tam o sırada Taehyung bembeyaz kulaklarını dikleştirdi ve duyduğu seslerle gözlerini büyüttü. Elini hızla Jeongguk'un elinden çekti ve kar beyazı kuyruğunu arkasında sallayarak koşup ormanın derinliklerinde gözden kayboldu. Jeongguk ise arkasından seslendi ama bir dönüt alamadı ve dudağını büzdü.
Tam o sırada Büyükbaba Jeon ve Jeongguk'un annesi koşarak Jeongguk'un yanına ulaştı. Annesi Jeongguk'u öpüp kokladı ve ''oğlum bir şeyin yok değil mi?'' dedi. Jeongguk hızlıca kafasını salladı ve ''İyiyim anne!'' dedi. Büyükbaba Jeon etrafı kolaçan ettiği sırada Annesi Jeongguk'u kucaklayıp ''Hemen gidelim buradan, o gelmeden.'' demiş ve ilerlemeye başlamıştı. Büyükbaba Jeon gözlerini kıstı ve arkasını dönüp onların peşine takıldı.
''Jeongguk birileriyle karşılaştın mı bebeğim?'' diye sordu annesi sonunda bahçeye vardıklarında. Jeongguk ise, eğer söylerse arkadaşının elinden gideceğini düşünüp korkarak ''Hayır anneciğim! Kimseyle karşılaşmadım.'' demişti. Annesi ise gülümseyip Jeongguk'un bembeyaz boynunu öpüp kokusunu içine çekmişti. Sonrasında da eve girmişlerdi. Büyükbaba Jeon ise buraya yarın bir bariyer yaptıracağına dair kendisini tembihlemişti.
Jeongguk sandığından daha hızlıydı.
•••
"Kim Taehyung; bedeninde de ruhunda da bir meleğin zarafetini taşır..."
—pio
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIELA | tk
Fanfiction''Efsanelere göre Biela, tüm sürülerin ortak yaşamı olarak kullandığı Arimon Ormanı'nda gözden uzak bir biçimde yaşamını sürdürüyor ve eşi olarak seçeceği deltayı arıyormuş. Eşi olarak seçtiği deltayla olacak çocuğu ise, tüm ırkların sonunu getirece...