20. Bölüm

5.2K 329 5
                                    

Bir hafta sonra.

"Bugün nasılsın babacığım?" Masal yüzündeki mutluluk izleriyle babasının yanı başına oturmuş, elini tutmuştu.

"Daha iyiyim benim güzel kızım. Ama sen de bugün işe gitmelisin."

Masal itiraz edecek bir şekilde kaşlarını çattığında Ünal bey konuşmasına fırsat vermedi.

"Itiraz yok Masal. Annen burada ve ben iyiyim artık işlerinin başına geçmelisin."

Masal belirgin bir sesle iç çekti ve başını sallayarak onayladı.

"Pekala gidiyorum. Kendinize iyi bakın bayım." dedi alayla gülerken. Daha sonra da odasına çıkıp hazırlandı.

####

"O adamın senin yüzünden kaza geçirdiğinden haberin var mı? Bu kadar mı kin dolusun seni geçen insanlara? Kabullenemiyorsun değil mi?"

Yekta öfke dolu gözlerini babasına dikmiş, ateş saçan sözler sarfediyordu. Babasının yaptığı bu iğrençliği kaldıramıyordu.

"Yeter Yekta! Geçirdiği kazayla bir ilgim yok. Ben sadece-" Yekta adamın sözünü keserek çıkıştı. "Sen sadece adamın iflas etmesini sağladın öyle değil mi? Hah!"

"Sen buna karışma." Adam kelimelerin üstüne vurgu yaparak konuşmuştu.

Yektanın söylemek istediği bir sürü şey vardı ama karşısındaki bu zalim adamın bunları anlayabileceğini hiç sanmıyordu.

"Biliyor musun? Babam olmandan iğreniyorum." Daha sonra adamın araladığı dudaklarından çıkan kelimeleri duymadan dışarı çıktı.

Hani bazen kendinizi suçlu hissetmek için somut bir şey olmaz ama siz yine de suçlu hissedersiniz ya. Siz yapmamışsınızdır ama sanki siz yapmışsınız gibi boğazınıza bir yumru oturur. Işte Yektanın şu an hissettikleri de bunun ortalarında bir şeydi. Masalın gözlerinin içine bakamıyordu. Onu gördüğü her an içine bir şey oturuyordu. Hem de bir suçu olmadığı halde. Ama tüm bunlar vicdanının gereksiz hisleri olmalıydı bu yüzden bunları göz ardı ederek kitapçıya doğru yol aldı.

Kitapçıya ulaştığında, son günlerde olduğu gibi kitapçı boştu. Bahar tek tük olan müşterilere kahve verirken Yekta da şu birkaç günde yaptığı gibi raflardaki kitapların düzenlenmesine yardım ediyordu. O sırada kapıdan içeri Masal girdi. Onu beklemiyorlardı.

Bahara selam verip birkaç bir şey söyledikten sonra adımlarını Yektaya çevirmişti.

"Sana bunu yapman gerekmediğini söylemiştim" Yekta o an bulunduğu durumu hiç bozmadan mırıldandı.

"Biliyorum." Daha sonra üst raflardaki bir kitabı yerleştirmeyi bitirdi ve vücudunu dik ve kararlı bir pozisyona getirdi.

"Bende sana istediğim için yaptığımı söylemiştim." Yüzündeki gülümseme yeşil gözlerine ulaşıyor ve parıltılarını arttırıyordu.

Masal ise her ne kadar gülümsemeye çalışsa da yorgun ve halsiz görünüyordu. bu yüzünden okunabiliyordu ve Yekta da elbette bunu anlamıştı.

"Teşekkür ederim. Her şey için."

"Bu kadar sık teşekkür etmemelisin. Sen minnet duyasın diye yapmıyorum bunları. Sadece senin için yapıyorum."

Masal yüzündeki tebessümü genişletmek istese de genişletemedi çünkü bu güzel sözlerin altında yatan ima onu belirsizliğe sürüklüyordu. Ne düşünmesi gerektiğini, ne yapması gerektiğini her şeyi allak bullak ediyordu.

"Hadi gel biraz oturalım."

Fazla görünmeyecek bir masaya oturduklarında Masal alnını bir avcunun içine alarak saçlarını geriye itti.

Aşkın GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin