(3) Kim Olduğunu Biliyorum.

111K 9.7K 12.5K
                                    

"Bana meydan okurken iki kez düşün...kabul etme ihtimalim var."

Elzem Akay.

Yirmi dört yıl, konakta geçirdiğim koskoca yirmi dört yıl boyunca kim ne derse desin bir kez bile tehlikede olduğumu hissetmemiştim. Ancak şu son bir haftadır tüm hislerim çıldırmış gibi alarma geçmişken korkmamak elde değildi. En can sıkıcı olan da korktuğum şeyin ne olduğunu bilmemem. Bilinmeyenler insanı her zaman korkuturdu. Kendimi üç gündür çalışma odasına kapatıp işlerle meşgul olmuştum ama bu bile aklımı yersiz korkulardan çekip almıyordu.

Evet, ebe kadını ziyaret ettiğimizden bu yana çalışma odasından hiç çıkmamıştım. Yemeklerimi burada yiyor, arada bir odama geçip banyo yapıyordum. Haftalarca sürecek tüm işleri şu üç günde gece gündüz çalışıp bitirdiğime inanamıyorum. Şirkete çok az gidiyor olabilirim ama yönetim kurulunda ben ve Itır da vardı. Evde sadece kendi işlerimi değil, Itır'a ait olanları da halletmek tam bir işkenceydi.

İhale için gereken evrakların altına imzamı atıp kapının hemen yanında duran adama uzattım. "Hepsini incelediğimi Sıraç'a bildirirsin. Abim haklı rakip firma bizim teklif ettiğimiz meblağı verecek güçte değil. Üstelik son iki yılda kaybettikleri diğer ihaleleri de düşünürsek hiç şansları yok," dedim. Bence fiyatı arttırmamıza gerek yoktu.

"Vaktim olursa yarınki toplantıya katılacağımı bildir lütfen," dedim beni izleyen adama. "Itır'ı bulursan dosyayı ona imzalattıktan sonra herhangi bir sıkıntı kalmaz." En son ebe kadına teşekkür edeceğini söyleyerek arabadan inmişti ama o günden bu yana kayıplardaydı. Daha önce de bunu sık sık yaptığı için telefonuna ulaşamamak artık eskisi gibi beni korkutmuyordu. Kim bilir yine o sorumsuz arkadaşlarıyla hangi eğlencenin peşindeydi.

Sadık abi uzattığım dosyayı alarak kapıya doğru yürüdü. Fakat aklına ne geldiyse eli kapı kolunda kaldı. "Elzem Hanım?" Dışarı çıkmaktan vazgeçip bana doğru döndü. "Siz iyi misiniz?" Benim için endişelendiğini biliyorum. Güvenlik şefi olan Sadık abi uzun yıllardır konakta çalıştığı için bu yaşlı adam çocukluğumu bilirdi.

Elimle masanın karşısındaki koltuğu gösterdim. "Otur lütfen." Ceketini düzeltip karşımdaki koltuğa oturmasını izledim. "Kaç yıldır Akay ailesi için çalışıyorsun?" Kahve gözlerinde geçen yıllar için bir hüzün belirmişti. "Yirmi yıldır efendim." Ben doğduktan dört yıl sonra işe başlamış olmalı.

"Çok uzun bir süre," dediğimde ona çok güveniyordum. Bana ihanet etmeyecek tek kişi olduğunu bildiğim için genelde tüm işlerim için hep ondan yardım isterdim.

"Hatırlıyor musun, ortaokulda bana kafayı takan aptal bir kız grubu vardı?" diyerek güldüm. "Hani çok ileri gidip beni dolaba kilitlemişlerdi ve sen gelip beni bulana kadar saatlerce orada kalmıştım." Hatırlaması uzun sürmemiş gibi yüzünü buruşturarak başını sallayınca güldüm. "O gün bana bir şey söylemiştin. Düşmanını gör, tanı ve doğru zamanda harekete geç." Evet, tam olarak bunları söylemişti.

Başını hızla kaldırdığında ne demek istediğimi anlamış olacak ki yutkundu. "Sizi tehdit eden biri mi var?" Ah bir bilsem.

Parmaklarımı şakaklarıma bastırarak iç çektim. "Bilmiyorum şu bir haftadır aklımın alamayacağı şeyler oluyor ve ben düşmanımın bu sefer kim olduğunu göremiyorum." Bu ortaokuldaki birkaç aptal kız çocuğuna kafa tutmak ve ödeşmek için onları kazan dairesine kilitlemeye benzemiyordu.

"Hissedin." Ellerimi şakaklarımdan çektiğim esnada tebessüm ederek başını salladı. "Düşmanınız onu göremeyeceğiniz bir şekilde iyi gizleniyorsa, gözlerinizle değil hislerinizle hareket edin efendim. Göz yanılır ama hisler asla. Bırakın size yol göstersinler." Ayağa kalkarak bir elini masaya bastırıp bana doğru eğildi. "Ve düşmanınızı bulduğunuzda sakın bunu ona belli etmeyin. Aptalı oynayın, Elzem Hanım," dediğinde her zaman olduğu gibi yine bana akıllıca nasihatler vermeye başlamıştı.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin