1 hafta önce;
Taehyung akşam üzeri yemeklerini yedikten sonra, duş almış sevgilisi ile film izlemek için aşağıya adımladı. Seokjin"i elinde kahve ile camın kenarında görünce, yanına gidip ince beline sarıldı. "Bebeğim sorun ne?" Seokjin derin bir nefes verdi. O adi herifi yakalatmak istiyordu, ama nerde bilmiyorlardı. İletişime dahi girememişlerdi. Aklında bir fikir vardı ama Taehyung'un asla izin vermeyeceğini biliyordu.
Ama yine de sevgilisine söylemek istedi. "O adamı yakalamak istiyorum, kendi ağzıyla itiraf ederse içeri tıkabiliriz, diğer türlü çok zor." Taehyung sevgilisinin yüzüne ellerini koyup kendine çevirdi. "Neler geçiyor senin aklından?" Seokjin her ne kadar kızacağını bilsede, bu onun için yıllarını verdiği bir meseleydi.
"İlla benimle görüşmek isteyecek, daha doğrusu o şerefsiz beni kaçırıp sana koz olarak kullanacak. Düşündüm ki o zaman itiraf alabiliriz, seni çağıracak ve sen geleceksin. Polisleri de kattık mı işin içine, yara almadan kurtuluruz." Taehyung kaşlarını çattı. "Buna asla izin vermem, sana zarar verebilir. Buna dayanamam olmaz!" Beklediği bir tepkiydi zaten. Onu sakinleştirmenin tek yolu vardı.
"Sevgilim,'' iyice Taehyung'a yaklaştı ve dudaklarını yalayıp sevgilisinin dudaklarına bir öpücük bıraktı. Ordan yanaklarına, burnuna ve çenesine öpücükler sıraladı. Sıcak nefesi esmer tende gezintiye çıkmış, Taehyung'ı iyice deli ediyordu. Sıcak dilini adem elmasına getirip, birkaç kez dil darbesi attı. Taehyung yutkunmuş, devam etmesine izin vermişti.
"Ama bu benim için önemli. Tamamen hayatıma devam etmem için gerekli sevgilim." Sesi kısık ve kalın tonda, tam da Taehyung'u etkisine alabilecek nitelikteydi. Kim seokjin fazlaca tehlikeliydi...Taehyung Seokjin'in kalçalarından tutup hemen kucağına aldı. Kalın dudaklarını dişleri arasına alıp, yavaşça öpmeye başladı. En son çenesine öpücük bıraktı.
"Tanrım...Sürekli bu numaraya kandığıma inanamıyorum!" Seokjin bir kıkırtı bıraktı salona. Taehyung dolgun dudaklarından öptü tekrar. "Tamam senin için her şeyi yaparım.
Polis bir arkadaşım var, yarın gider konuşur ve hallederiz." Seokjin genişçe gülümsemiş, sevgilisinin esmer boynunu boylu boyunca öpmüştü.**
Günümüz;
Taehyung buz kestiğin'in farkında bile değildi, ellerinde derman kalmamıştı. Tüm kanı çekiliyor, adeta esmer teni beyaza çalıyordu. O kadar yorulmuştu ki yirmi altı yıllık yaşamında, ilk defa böyle yorgun hissetmişti. Her şey bitti derken, her şeyinin bitmesinden korkuyordu. Hastaneye geleli iki saat olmuş, hala ameliyathane'nin önünde, ayakta bekliyordu.
Oturmamış, oturmaya niyeti yokmuş, sanki hiç yorulmazmış gibi bekliyordu ayakta. Gözlerindeki yaşlar bitmiş gibiydi, sanki ağlıyor ama akan yaşlar yok gibiydi. Öyle ki vücudunun zangır zangır titrediğinden bir haberdi. Taehyung duyduğu sesle döndü hemen arkasını, boş boş bakıyor ve arkadaşları daha çok endişeleniyordu.
"Vuruldu içeride," dedi buz gibi sesiyle.Jimin koşup sarıldı ona, biliyordu annesinden sonra ölüme soğuktu, zaten zor toparlamışken Seokjin'i de kaybederse Taehyung da ölürdü.
Ardından Namjoon ve Jungkook da sarıldı, dördü bir bütün gibi sarıldılar. Taehyung'un titrediğini fark eden Jimin, hemen oturttu onu. Gram oynamayan yüz ifadesinden delirdiğini bile düşündü. "Taehyung kendine gel," ses yoktu, boşluğa bakıyor gibi bakıyordu mermerlere.Jimin bir kez daha sarstı, "kendine gel onu böylemi karşılayacaksın?" Taehyung'un varla yok arası çıkan sesi, hepsini üzmüştü. "Karşılayabilecek miyim?" Böyle çaresiz olması yakıyordu canlarını, daha fazla dayanamadı Namjoon ve Jimin'i çekip önüne oturdu. "Ağla, ağla ve rahatla," Taehyung'dan hala tepki alamayan Namjoon, en sonunda tokat atmıştı.
