1. Bölüm I. Kısım

8.1K 479 97
                                    

Geçmişi sırlarla dolu bir genç adam ve bir gün, ansızın yoluna çıkan gizemli bir genç kız...

Meryem'in Yusuf'un hayatına teklifsizce girişiyle, beraberinde getirdikleri ikisinin de hayatını geri dönüşü olmayacak bir şekilde değiştirecektir.

***

Yusuf cami avlusunda bulduğu bu kıza yardım elini uzatırken onları bir araya getirenin kader olması için dua etti. Meryem ise etrafına ışık saçan bu adamın yüzüne her baktığında kendisine yüreğindeki karanlığı hatırlattı. Ancak ne kaçtıkları geçmiş peşlerini bıraktı ne de arkalarında sandıkları karanlığın çoktan pençesinde olduklarını fark edebildiler. Kim yönetiyordu bu kirli oyunu? Piyonu kimdi? Daha da önemlisi bir kazananı olacak mıydı?

***

Yusuf camiden çıktığında içinde her zamanki o tanıdık huzur hissi vardı. Cemaatin çoğu yatsı namazının ardından evlerine dağılmıştı. Avluda birkaç kişi kalmıştı sadece. Mahallenin iki ihtiyarı da imamla beraber ona iyi geceler dileyip gidince Yusuf havanın güzel olduğu her akşam yaptığı gibi şadırvanın yanındaki banka oturdu. Gözlerini kapatarak tatlı bir akşam esintisinin yüzünü yalamasına izin verdi. Buradaki sessizliği, yıldızların görünüşünü, Allah'a yakın olma hissini seviyordu. Geçmişte istemeden de olsa işlediği öyle çok günah vardı ki... Ömrünün kalanını tövbeyle geçirse dahi aklanamayacağını biliyordu. Ancak yine de dua etmeyi, yalvarmayı seviyordu. Sadece başı secdedeyken yüreği hafifliyordu Yusuf'un.

Boynunu hafifçe sağa doğru çevirerek kütletti ve gözlerini açarak derin bir nefes aldı. Bir yerlerden bir çiçek kokusu doldu burnuna. Hangi bitkiydi bu? Yasemin, melisa? Cebindeki telefon titreyince iç geçirerek titreşimini de tamamen kapadı. Kara arıyordu ve Yusuf'un şimdi hiç baba sitemi dinleyecek enerjisi yoktu. Ne için arandığını çok iyi biliyordu. Kara yani Ali eğer kafasına Yusuf'a ulaşmayı koyduysa zaten ulaşırdı. Belki biraz da bu yüzden telefonlarına çıkmıyordu Yusuf. Ona kim olduğunu hatırlatmalarına gerek yoktu. Aksi için ne kadar çabalasa da Yusuf aynaya her baktığında aynı adamı görüyordu. O Zeynel Bey'in torunuydu. Bununla baş etmenin yolunu da kim olduğundan kaçmakta bulmuştu.

Yerinden kalktı ve onu kapıda beklediğini bildiği köpeğine usulca seslendi.

"Sherlock! Oğlum!"

Fakat sadık dostu, kangal cinsi köpeği ilk defa Yusuf'u şaşırttı yanıt vermeyerek. Nerede olabilirdi ki? Bugüne dek Yusuf'u eve dönüş yolunda yalnız bıraktığı görülmüş şey değildi. Önceleri bahçede, pergulenin altında güneşten ve yağmurdan korunarak beklerdi onu. Sonraları Yusuf Sherlock tarafından sahiplenildiğini anladığında ona bahçede kendi elleriyle bir kulübe yapmıştı. Bir yıldır beraber yaşıyorlardı. Endişelenmek istemese de çevresine kulak kabartarak yeniden seslendi Yusuf.

"Sherlock!" Derken Sherlock'un önce heyecanla sallanan kuyruğunu gördü sonra da havlayarak kendisine seslenişini duydu. Bir şey göstermek ister gibi bir hali vardı köpeğin. Bu tavrını gözden kaçırmadı Yusuf ve tedbirli bir şekilde duvar dibinde, bodur ağaçların arasında kendisini çağıran Sherlock'u net bir şekilde görebileceği kadar yakınına gitti. Fakat tek gördüğü o olmadı. Genç bir kız tüm ürkekliğiyle duvar dibinde, yere çömelmiş halde oturuyordu. Pantolonu toz içindeydi. Dizlerini karnına doğru çekmişti oturduğu yerde ağlıyordu. Yusuf'u görür görmez burnunu çekerek doğrulmaya çalıştı. Gecenin bu vaktinde yabancı bir adam tarafından burada bulunmayı beklemediği açıkça belli oluyordu. Tozlu duvara tutunarak ayakları üzerinde durmayı başardığı an başını kaldırıp Yusuf'la göz göze geldi. Badem gözlü dedikleri cinstendi, kara gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş olsa da Yusuf'un caminin ışıkları sayesinde görebildiği kadarıyla oldukça güzeldi.

Görülmeyen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin