❝ DİLHUN ❞

72 14 5
                                    

Dilhun bir bebeğin dudaklarında oluşan acının yankısı büyük bir nidanın habercisi iken, yüreğini boş bir dümene çeviren gökyüzünün iniltisi uzun bir hikayenin ilk çığlıklarıydı... Sıcak bir esintinin verdiği çığlıklar büyük bir yangının habercisi olacak, umudunu yitiren kuşlar tekrar canlanacaktı, kalbin derinlerindeki zifir hissini yitirecek, yerini alan büyük yel olası zelzelelerin haberini verecekti, kapattığın gözlerin günün bitişiyle açılacak,
hissiyatlar tazeliğiyle gün yüzüne çıkacaktı... Hissizlik gündüzün ağarmasıyla son bulacak ve çığlıklar umut adına yeniden hayal kurcaktı...
En acısıda buydu ya bittiğini sandığın çiçekler yeni bir bahara açılacak, yerini dolduran büyük ve gür otluklar teslimiyetini sürdürecekti...
Her bahar açılan güller bittiğini sandığımız ama bitmediğini bildiğimi yeni tohumlar verecekti, işte umutta buydu bittiğinizi sandığımız ama yeni tohumlara yelken açan en güzel bahardı..
Gözlerimi açtığım araba da, tenime sinen toprak kokusunun derin ahvaliyle, etrafıma düz ama dikkatli bir bakış attım, neredeydim?...En son gökyüzünün sisli uğultusuyla ayaklarımın yerden havalandığını hissetmiştim. Gözlerimi sürücü koltuğunda olabildiğince dikkatini kavislere vermiş amcama diktim düz ve bir o kadar da boş bir sesle "nereye gidiyoruz?" dedim. Uyandığımı farketmiş ve dikkatle suratıma incelemeye başlamıştı. Sinsi gülüşü yüzünden eksilmezsek, sinir bütün vücudumu ele almaya başlamuştı.

Kır renkli ama bir o kadar gür saçları hafif çekik gözleri ve iğrenç gülüşüyle, bakımsız ve bir o kadar yorgun görünüyordu. "İzmir' e gidiyoruz orada yapmamız gereken bir işim var bittiğinde zaten geri götüreceğim seni." İşte şimdi daha da tiksiniyordum hiç yoktan oraya gitmeyecektik elbet, bir işi vardı ama bu sefer planlamadığı bir şey de vardı. Önceden küçüktüm ve anlamıyordum ama artık anlıyorum her şeyi, izmir de ki işini halledecek ve oradan kaçacaktım, yapacak bir şeyim yoktu. İşini halletmezsem beni bulur ve hastaneye yeniden yatırırdı ona karşı koyacak bu gücü kendimde bulamıyordum, hem işini hallettikten sonra beni çok umursayacağını sanmıyorum. Kaçtıktan sonra olabildiğince uzak bir yere gitmeyi düşünüyorum , ama her şey çok yabancı artık rahtça yürüyebilen insanlar, bulutlar, kuşlar, yeniden açmaya yüz tutmuş tohumlar, bilmiyorum neredeyim ben, yoksa öldüm ve rüyada mıyım? Dört teker üzerinde kayarak hızlanan bu arabalar... Neredeyim ben korkuyorum, hemde hudutsuzca...
Geldiğimizi haber eden ani duruş bir anlık irkilmeme sebep olurken, korkuyla etrafa baktım. Amcam halinden memnun bir halde arabadan inerken arabanın etrafından dönerek kapımı doğru yöneldi açtığı kapımı inmem için gösterirken kalkmaya yeltendim ancak üzerimden geçen şerit kalkmama engel oluyordu..Sinirlendiğini gösteren bakışlar sertleşmeye başlarken eğildi ve şeridi açtı. " Ben" dedim, sert ama bir o kadar da cılız çıkan sesimle "nasıl bindim bu arabaya" sert bakışları bütün yüzümü süzerken tebessüm suratının tam ortasında taht edinmişti "bende bi teşekkür edersin sanmıştım... Ama yanılmışım Mehru" sinirlenmiştim umursamaz hali bütün bünyemi daha da bozuyordu. " Nedenmiş o ?" dedim cesretli bir tonla, çok yabancıydım bu kelimeye, gözleri alaycı bir bakışla kıvrılmıştı. "Bak" dedi suratıma savurduğu parmağıyla, korkmuştum, korkuyordum gözlerim benden habersiz dolmaya başlarken "Ben senin çocuğun değilim, benimle düzgün konuşacaksın, hastaneden çıktıktan sonra bayıldın bende arabaya bindirdim ve İzmir'e geldik burada bir kaç işimiz var bitirince gidicez ve sen uslu durup ne yapmamı istiyorsan yapacaksın, eğer yapmazsan.." işte şimdi kendime gelmiştim korkuyu iliklerime kadar hissederken bunu ona hissettirmemek için elimden geleni yaptım sinirlenince konuşamıyor istemizce delicene bağırıyordum, bunun sebebi hastene de hiç dinlenmemiş olmamdı, bunu alışkanlık haline getirmiş istemsiz olarak kendimi anlatamadan bağırır olmuştum, konuşmak istiyordum bana yaptıklarını suratına delice vurmak, haykırmak istiyordum ama olmuyordu sakinleşmem ve konuşmam gerekiyordu boğazımda ki acı tat genzime inen hıçkırığın sesi haline gelirken büyük bir çığlığıda beraberinde getirmişti, kavradığı çenemi arabaya ittirerek büyük bir güç uygularken." sus, seni aptal sus, başımıza polisi mi çağırmak istiyorsun sen, sus dedim" kendime gelemiyordum bu kadar haksızlığı bünyem kaldıramayor hıçkırıklar boğazımdan bir nida halinde dökülüyordu. Gözlerim kararmış gözyaşlarım hissizliğini belirgin bir halde göstermeye başlamıştı. Tüm gücümü toplayarak onun benden istediği hiç bir şeyi yapmamak adına, hayatıma yeni bir yön vermek umuduyla tüm gücümle ittim, ani bir boşluğuna gelmişti, bunu beklemiyordu kesinlikle, gözleri şaşkınlıkla açılmış bir adım gerilemişti, bu son şansımdı, yapabilirdim, planlar değişmişti şimdi kaçmalıydım yoksa bir daha kurtuluşum olmayacaktı, hem koşsam yetişemezdi yaşı büyüktü ama ben koşmayı bile unutmuşken nasıl başaracaktım bunu, bilmiyordum ama yapacaktım bu boşluk benim ve umutlarım için bir anlık bir hamleydi, tüm gücümü toplayarak koşmaya başladım yavaş koşuyordum, hızlanmalıydım bunu başarmalıdım tüm gücümü topladım ve bütün gayemle ayklarımı yere daha seri ve daha fazla vurmaya başladım, arkama bakmaya zamanım olmadığından İzmir sokaklarından birine girişimi yaptım hızla ilerlemeye çalıştığım sokakata ayaklarım birbirine çarparak yavaşlıyor ve gücümü bünyeme yöneltiyordum.
Umut buydu, hâyal buydu ve ben gerçeğiyle yeniden aydınlanan, tek gerçek ve tek dilhundum...

  𝓥𝒾𝓇𝒶𝒽𝒶 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin