Tavan Arasındaki Şey - Bölüm 1

37 4 1
                                    

Hayatımın en zor günleriydi. Nefes almanın, ayakta durmanın imkansız gibi geldiği bir dönemdi. Dünyanın başa yıkılması ne demek o zaman anlamıştım. Şahit olduğum şeyi inanın hiç yaşamak istemezdiniz.

Yaklaşık bir yıl önce karım yatak odamızda kendini astı. İntihar etmişti. Hayatım, dostum, en yakınımdaki güç, küçük oğlumla beni yapayalnız bırakmıştı. Bu katlanılamaz bir acıydı. İçime içime ağladım günlerce. En can yakanı da hangi nedenle bizi terk ettiğini bilmemekti. Ne böyle bir ruh halinde olduğunu belli etmiş ne de tek kelime etmişti gitmeden önce.

Bana sadece bir mektup bırakmıştı. Benden her şey için özür dilediği bir mektup. Ama bunu neden yaptığını açıklamıyordu. Sadece son bir dileği vardı. Mektupta ailesinden kalan bir evleri olduğundan bahsediyordu. Bunu daha önce hiç duymamıştım kendisinden. Küçük oğlumuzu alıp oraya taşınmamızı istiyordu. Bunu onun için yapacaktım.

İşim çok zordu. Küçük bir çocuğu tüm bu karanlık toz bulutu içerisinden en az hasarla çıkarmak zorundaydım. Ve bunu tek başıma yapmalıydım. Böyle bir trajedinin onu incitmesini engellemek benim görevimdi. Oğluma onun anlayabileceği şekilde annesinin artık gelmeyeceğini anlatmaya çalıştım. O ise bir şey belli etmiyordu. Bana sorarsanız her şeyin farkındaydı. Belli ki o da acısını içinde yaşıyordu. Tahminimden daha olgun bir çocuktu. Çok çetin bir süreç bizi bekliyordu. Oğlumun, psikolojisine yara almadan zor günleri atlatması gerekiyordu. Ve tabii benim de.

Karımın son isteğini yerine getirdim. Zaten o kötü anılarla eski yerde yaşayamazdık. Bir firmayla anlaşıp tüm eşyalarımızı yeni evimize taşıttım. Kolileri açıp sahip olduğumuz her şeyi yeni yerlerine yerleştirdim. Oğlum da bana yardım ediyordu. Henüz dışarı açılmamıştı, içine kapanıktı. Bana yardım etmesinin ona iyi geleceğini düşündüm.

Ev beklediğimden büyüktü. Dört tane geniş odası, kocaman bir salonu, oldukça tatlı gözüken bir mutfağı ve iki banyosu vardı. Ayrıca fazla eşyanın depolanabileceği bir tavan arası da mevcuttu. Eve ilk andan itibaren ısınmıştım. Yabancılık çekmemiştim. Belki karımın buraya taşınmamızı istemiş olması nedeniyle böyle hissetmiştim. Bu yeni başlangıcın oğluma ve bana iyi gelmesini umuyordum.

Tamamen yerleştikten sonra ilk düşüncem oğlumu yeni hayatımıza hazırlayabilmekti. İlk gecemizde onu kucağıma aldım. Ona yaptığımız yeni başlangıçtan ve açtığımız beyaz sayfadan bahsettim. Oğlumu hiç terk etmeyecektim, hep yanında olacaktım. Bunu bilmesini istiyordum. En azından onu teselli eden, omzunu dayayabileceği biri olacaktı. Ama benim yoktu. Karımın yokluğuyla kendi başıma mücadele etmek zorundaydım.

Günler geçti. Yaşananları tamamen hafızalarımızdan silemesek bile kötü anları yavaş yavaş geride bırakmaya başlamıştık. Zamanla her şey daha da iyiye gidiyordu. Ta ki evde gerçekleşen garip olaylar kapımızı çalana kadar.

Evdeki gecelerimizden birinde oğlumun odasındaydım. Saat geç olmuş, yatma vakti gelmişti. Ona hoşuna gidebileceği bir masal okudum. Masal bittiğinde yorganı çekerek üzerini örttüm. Tam iyi geceler deyip başucundaki ışığı kapatacaktım ki oğlum bunu yapmama engel oldu. Ona nedenini sorduğumda bana karanlıkta kalmak istemediğini söyledi ve ekledi: "Bu evde yalnız değiliz."

Açıkçası böyle bir cevap beklemiyordum. Ondan daha açık olmasını istedim.

Çocuk hafif endişeli bir şekilde bakıyordu bana. "Bu evde biri daha var. Bir kız çocuğu. Söylediğine göre tavan arasında yaşıyormuş."

Duyduklarım hoşuma gitmemişti. Demek ki oğlumun psikolojisi tahminimden daha fazla hasar görmüştü. Trajik olay derinlerde yaralar açtığından hayali arkadaşlar yaratıyordu. Belki de annesinin yokluğunu böyle doldurmaya çalışıyordu.

"Bu evde bizden başka kimse yok oğlum. Hem sana kimse zarar veremez. Ben hep senin yanındayım. Bu gece için ışığı açık bırakacağım ama yarından itibaren yatarken kapatacağız. Sen cesur bir çocuksun. Karanlık seni korkutmasın." dedim. Onu alnından öperek odadan çıktım.

Salona yürüdüğüm sırada oğlumun söylediklerini düşünüyordum. Durdum ve gözlerimi yukarı çevirerek tavan arasına açılan kapıya baktım. Yukarıda yaşayan bir kız çocuğu ha? Başımı sağa sola sallayarak bu saçma sapan düşünceyi aklımdan silip yola devam ettim.

Ertesi sabah normalden biraz daha geç uyandım. Üzerime bir hırka giyerek odadan çıktım. İçeriden sesler geliyordu, belli ki oğlum benden erkenciydi. Ona "günaydın" diye seslendikten sonra banyoya girdim. Uykumun açılması için soğuk suyla yüzümü yıkadım. Ardından dişlerimi fırçalamaya başladım. Tam bu sırada ağzımın içinde bir acı hissettim. Yüzüm buruşmuştu. Diş macunundan kurtulmak için musluğu açıp ağzımı su ile temizledim. Acının sebebini o an anlamıştım. Avucumun içinde dişim duruyordu, kırılmıştı. Bu tatsız olay sabah sabah canımı sıkmaya yetmişti.

Tam o sırada sanki derinden gelen bir fısıltı duydum. Kısık bir kıkırdamayı andırıyordu. Yanılmış mıydım yoksa gerçekten böyle bir şey duymuş muydum? Oğlumun bana seslenmiş olabileceğini düşündüm. Banyodan çıkarak salona doğru ilerledim. Oğlum kanepede oturuyor ve televizyonda çizgi film izliyordu. O an sesin televizyondan geldiğini anladım.

Oğlum bana dönerek " Günaydın, baba. Bir şey mi oldu?" dedi. Hayır cevabını verdim. Ona kahvaltı hazırlamak için mutfağa gidiyordum ki beni şoka sokan bir soru sordu. "O sesi sen de duydun değil mi, baba? Şu kıkırdama sesini".

Soru karşısında boş bulunmuş ve irkilmiştim. Konuyu kapatmak için "Kahvaltını hazırlayıp geliyorum oğlum." diyerek salonu terk ettim. Kendimi çok garip hissediyordum. Koridordan geçerken yine durdum. Yukarıya, tavan arasına açılan kapıya çevirdim gözlerimi. Bu kez daha dikkatli bakıyordum. Kapı büyük bir asma kilitle kapatılmıştı. Birinin girip çıkması mümkün değildi. Bunu yaptığım için kendimi aptal gibi hissettim. Böyle saçma şeylere kafa yormak yerine oğlumun psikolojisine odaklanmalıydım. Çocuk hala düzelememişti belli ki.

Günün geri kalanını baba-oğul beraber geçirdik. Ürkekliğini üzerinden atabilmesi için elimden geleni yapıyordum. Onun mutlu olması tek amacımdı. Beraber geçirilen vaktin sonunda ikimiz de yorgun düşmüştük. Oğlumu yatırdıktan sonra ben de odama çekildim. Kafamı yastığa koyar koymaz uykuya daldım.

Gecenin yarısında duyduğum çığlıkla yatağımdan fırladım. Oğlum panik içerisinde hiç sesini kesmeden bağırıyordu. Hemen odamdan dışarı fırlayıp bütün gücümle koştum. Kapıyı kırarcasına açtım ve odasına daldım. Çocuk yatakta delirmiş gibi çığlıklar atıyordu. Beni fark etmemişti bile. Sanki orada değildi. Onu öyle görünce ben de ürkmüştüm. Kollarından tuttum ve kendine gelebilmesi için onu sertçe silkelemeye başladım. Oğlum beni fark etmiş, bağırmayı kesmişti. Ona neden böyle davrandığını sordum çaresizce. Gözlerinden akan yaşlar ve korku dolu bakışlar eşliğinde konuşmaya çalışıyordu. "Yine o kız baba! Bana saldırdı! Tavan arasından indi ve direkt bana geldi!". Şimdi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. "Bana inanmıyorsun! Oysa beni öldürebilirdi. Orada çok kötü bir şey var!"

İşler ciddiye binmişti. Oğlumu böyle görmeye dayanamıyordum. Bir şeyler yapmalıydım. En az onun kadar endişelenmiştim ama bunu belli etmemeye gayret gösteriyordum. Oğlumu sakinleştirmek için onunla konuşup telkin etmeye çalıştım. Ne olursa olsun onu koruyacağıma dair yemin ettim. "Şimdi burada bekle. Neler olduğuna bakacağım, tamam mı?". Çocuk başını sallayarak yatağın içine sindi. Yorganı gözlerine kadar çekti.

Oğlumun odasını hışımla terk ederek ıvır zıvırların yer aldığı diğer odaya koştum. Aceleyle alet çantamı bulup açtım. Bir çekiç ve bir demir testeresi. Asma kilidi kırmak veya kesmek için bunlar yeterli olacaktı. Aletlerle beraber portatif merdiveni de alarak yerimden fırlayıp koridorun ortasına geldim. Bir kez daha tavandaki küçük kapıya bakıyordum. Hem öfke hem de endişeyle. Bu kez amacım oraya girmekti. Tavan arasındaki şeyin sırrını öğrenip bizi bu kabustan uyandıracaktım.

Birinci Bölüm Sonu

Not: Hikaye tamamen tarafımdan kurgulanmış ve yazılmıştır, bana aittir. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Korku Hikayeleri & Creepypasta (Cem'den Dinle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin