Sabah güneşini esmer teninde hissederken, yavaşça uyandı Taehyung. Gözleri yanıyor, boğazında müthiş bir ağrı vardı. Tüm kemikleri ağırıyor, nerdeyse ağlatacak dereceye gelmişti. Yavaşça kalktı yataktan. Üstündeki beyaz tişörtü çıkardı. Banyoya doğru ilerledi. Küvete suyu hazırlayıp, gri eşofmanının iplerini açtı ve çıplak kalana kadar devam etti. Yavaşça ılık suyun içine girdi. Tüm vücudu suyla buluşunca titredi.
Gözlerini kapattı, hayatında olan tek varlığı düşündü, küçük bir kıkırtı döküldü dudaklarından. Cansız sesi yankılandı banyoda. "Artık hayatımda bile değil," gözyaşları yanan gözlerinden sızdıkça canı daha çok yandı. Seokjinden bir haftadır ses seda çıkmamıştı. Belki dedi, o beni çoktan bitirdi kendinde. Duşunu alıp işlerini hallettikten sonra, takım elbisesini giyip, kasadaki dosyaları aldı eline.
Her şeyi değistirecek o dosyaları sıkı sıkı tuttu.
**"Seni burda görmek ne güzel," tebessüm etti. Uzun zaman olmuştu onu görmeyeli, baya büyümüş ve yakışıklı olmuştu. "Özür dilerim Hyun Bin amca, biliyorsun tüm şirket işleri bana kaldı zorlanıyorum." Anladığına dair mırıltılar çıkardı. "Peki seni buraya kadar getiren şey nedir evlat?" Nasıl başlayacağını bilmiyordu, ama bir yerden girmesi gerekiyordu. "Şimdi sana anlatacaklarımı iyi dinle olur mu amca?" Adam onaylar şekilde kafasını salladı.
Taehyung ona her şeyi anlattığında,duydukları ile şok olmuş bir şekilde, Taehyung'a bakıyor ve aklı almıyordu. Arkadaşım dediği bu adamın neler yaptığını, duydukça nefreti ve kırgınlığı artıyordu. "Ne gerekiyorsa yardım ederim." Taehyung gülümsedi Seokjin içinde, kendi içinde en iyisi buydu. Bu dosyalarda bu zaman kadar yaptığı yolsuzluklar ve daha niceleri var, ama hepsi para ile yırtabileceği şeyler. Ama kendi evinde bir kasa var, onun içinde eminim başka şeyler var."
Adam bir yandanda dosyayı inceliyordu. "Anlıyorum, bunlar bende kalsın. Dosyaya ekler güzel bir savunma yazarım, ama orayı açman lazım." İşte en zor kısmı orasıydı, o eve sadece yıllar önce bir kere gitmişti oda şirket için evrak almaya. Şimdi o burdayken nasıl yapacaktı? "Onu halletmeye çalışacağım. Benim şimdi şirkete gitmem lazım." İkisi de ayaklanmış, tam çıkıyordular ki Taehyung Seokjin'i görmüştü. Yine her zamanki gibi çok güzeldi. Kokusu burnuna kadar gelmişti, gözlerini kapatıp iyice içine çekti.
Seokjin bürodan içeri girer girmez, gördüğü bedenle olduğu yere çakıldı. Tüm hücreleri özlemişken Taehyung'a uzaktan bakmak, sarılamamak çok zordu. Gözleri kendi isteği dışında çoktan dolmuştu bile. Göz temasını bozup, hızlı adımlarla odasına ulaştı. Kapıyı kapatıp derin bir nefes aldı. "Neden böyle olduk?" Sesi yorgunluktan çatallaşmıştı bile.
Taehyung daha fazla burda durmaya dayanamadı. Hızlı adımlarla uzaklaştı ordan. Sadece söylemedi diye, böyle tepki vermesine tabii ki hak veriyordu. Ama elinde belge olmadan Seokjin'e bir şey söylemek istememişti. Her açığını yakalayıp dosya haline getirip, Seokjin'in karşısına öyle çıkacaktı. Ama o dinlemedi bile sevdiği adamı. Bakışlarında ki kırgınlıkta kaldı aklı Taehyung'un.
O an ne çok isterdi ona sarılıp, öpmeyi ama olmadı işte. Ordan öylece gidemezdi. "Beni dinlemek zorundasın," diyip bir hışımla çıktığı büroya geri girdi. Hızlı adımlarla Seokjin'in odasına ilerledi. Kapıyı açıp ardından kitledi.
Karşısında ona şok olmuş bir sekilde bakan bir Seokjin vardı. "Ne yapıyorsun sen? Kapı çalma huyun yok mu? Çık dışarı!"Şu an konuşmak istediği son kişiydi. Uzaktan görmek bile onu delirtirken, bu denli yakın olması mafediyordu onu. "Konuşmamız gerek, senin aksine benim sana hala ihtiyacım var." Sesindeki çaresizlik, Seokjin'in duvarları arasında yankılanıp, geri kendisine geldi. "Benim yok," diyip kestirip attı Seokjin. Ana içinden neler geçtiğini çok iyi biliyordu. İnsan herkese yalan söylerdi ama, kendisine asla...
