Sabahın en güzel yanı, güneşin teninde dans edişiydi. Pencereden izlediği en güzel manzara bu dağ başındaki eşsiz manzaraydı. Deniz yoktu karşısında, ama peşin sıra sıralanmış ağaçlar uzanıp gidiyordu sonsuzluk gibi. Dışarda esen hafif sıcak rüzgar, siyah saçlarını dağıtıyor içeriye güzel temiz bir hava girmesini sağlıyordu. Elindeki kahveyi bıraktı masaya. Yatağın üstüne oturdu. Sırtı dönük sevgilisinin sırtını izledi bir süre.
Geniş omuzları, nefes alışverişi yüzünden inip kalkıyor, bu onun yüzünde ufak bir tebessüm oluşturuyordu. Doya doya izlemek istedi. Zaten içinde garip bir his vardı, sondu sanki bu hissin tanımı. Sebebini başka şeylere yormak istememişti, kurduğunu düşünüyordu. Sonra o adam gelip hayatının ortasına patlayıcıyı bıraktı. Şimdi içindeki kuşkuyu ve korkuyu anlıyordu.
Dudaklarını sevgilisinin çıplak sırtına bastırdı. Yumuşak ten, dudaklarında güzel bir his bırakıyordu. Kokusunu içine çekip, omuriliğinin üstünden boylu boyunca ıslak öpücüklerini bahşetti sevgilisine. Seokjin sırtında hissettiği ıslaklık ve dudaklarla hafif tebessüm etti. Taehyung her sabah onu öpücüklere boğarak uyandırırdı.
Taehyung'un dudakları boynuna yol alınca titreme aldı vücudunu. Yavaşça ona doğru döndü. Elleriyle yüzünü kavradı sevdiği adamın. Yüzüne Taehyung'un aşık olduğu o masum gülüşünü yerleştirdi. "Günaydın sevgilim," dudaklarına sulu bir öpücük bıraktı. Onunla temas halinde olmak en sevdiği alışkanlıktı. Son zamanlarda daha çok sıklaştırdı Seokjin, bu tutumunu.
Canını sıkan, göğüs kafesini sarıp sarmalayan garip bir duygu vardı. İçindeki yıldızları simsiyah geceye savrultan bir his vardı. Ayın rengini simsiyah yapan bu hissin varlığına lanet etti. Taehyung yine en sevdiği olan hareketi yapmak için yeltendi. Burnunu Seokjin'in yumuşak yanağına bastırdı. Seokjin artık alıştığı için garipsemiyor, aksine hoşuna gidiyordu. Ama neden sadece o yanağına yaptığını merak ediyordu.
Taehyung düşüncelerini anlamış olacaktı ki hemen açıklamq yapmak istemişti. "Sağ yanağın diğerine oranla daha dolgun." Seokjin'in içi sıcacık olmuştu. Daha önce kimse farketmemişti bunu. Seokjin bir gün aynaya bakarken farketmişti. Taehyung'un önüne gelen tutamlara gitti elleri. Yumuşak ve siyah tutamları kulağının arkasına atıp, alnını öptü sevgilisinin.
"Bugün neler yapıyoruz bakalım? Biliyorsun yarın dönmemiz gerek." Hatırlattı sevgilisine, iyice boşladıklarını düşünüyordular. Yoongi ile iletişim halinde kalıp, büroda yığılan dosyaları, zar zor halletmeye çalışıyordu. Taehyung'un vereceği cevabı bekledi bir süre. "Sevgilim iyi misin sen, neden daldın?" Taehyung ince sesle kendine geldi, yüzüne yalandan olan gülüşünü yerleştirdi. "İyiyim bebeğim, hadi kahvaltı edelim ve seni şehirdeki Lunapark'a götüreyim olur mu?"
Sevinmişti, çünkü oraya on yılı aşkındır gitmemişti. Ellerini çırpıp hemen yataktan kalktı. Taehyung sevimliliği karşısında gülümserken birden dondu. Çünkü Seokjin şu an karşısında çırılçıplak bir şekilde seviniyordu. "Ne oldu Taehyung? Neden öyle bakıyorsun?" Diye sordu, ama Taehyung resmen kitlenmişti. Seokjin vücudunda soğukluk hissettiğinde, eli beline gitti. Belinde hissettiği tenle, direk vücuduna baktı.
Çıplak bir şekilde karşısında duruyordu. Kıpkırmızı yanaklarla hemen ellerini önüne getirmiş ve koşarak lavobaya girmişti. Kendine ufak seste küfürler yardıyordu, suratı adeta alev almıştı. Taehyung sertçe yutkunmuş, o halini gözünün önünden silmeye çalışıyordu. Ona doyamıyordu, bembeyaz ten Taehyung'un izleriyle taçlandırılmış ve gözlerinin önüne serilmişti. Kafasını sağa sola sallayıp gülümsedi. Sevgilisi birlikte olmalarına rağmen, ilk gibi kızarıyordu ve onun bu halleri onu dahada istemesine sebep oluyordu.
