Yemeklerimizi yemiş, şimdi Taehyung'un yönlendirmesine uyarak arka tarafa doğru ilerliyorduk. İlerde ağaçların arasında, mora çalan ışıklar var gibi duruyordu. Ama burda başkalarının da yaşadığını düşününce normal gelmişti. Yüzümü sevgilime doğru çevirdim. Eşsiz duruyordu karanlığın aydınlığında.
İlerdikçe ışıklar daha da netleşmiş mor renk hapsetmişti ikimizide. Ağaçlara ışıklandırma dolandırılmış kalp şeklini almıştı. Ben şaşkınlıkla etrafı izlerken, Taehyung elimi bırakmıştı. Hissettiğim soğuklukla elime baka kalmıştım. Taehyung kalp şeridinin içine girmiş, sevgilisine parlayan gözlerle bakıyordu. Seokjin'in şaşkın haline daha fazla dayanmadı ve hemen başladı konuşmaya.
"Kim Seokjin bundan dört ay önce seninle bir tesadüf ve mağlubiyet sonucu karşılaştık. Oyunu kaybettiğimde istemedim, direttim, saçma buldum. Ama seni o bankta yanımda görünce, ilk hissettiğim şey çok güzel olduğundu." Derin bir nefes aldı. "Yemin ederim hayatımda senin kadar güzel hiçbir şey görmedim ben. Tanrım dedim, sanatçıya sanatını bulup getirdin. O gün seni bir daha göremeyeceğimin üzüntüsüyle evime geldim."
İlk defa böyle oluyordu. Taehyung ilk defa birini düşünüyordu. "Seni düşündüm ben. Umursamaz, soğuk, sert, gülmeyen, ağlamayan, buz gibi, kaya gibi sert duvarları olan Kim Taehyung ilk defa birini zihnime konuk ettim. Düşündüm, hayal ettim, hoşlandım ve zamanla sevdim. Şimdi ise aşık oldum. Ben kendimi unutmuşken sen hatırlattın. Beni sevdin, beni o kadar çok sevdin ki yemin ederim sana layıkmıyım bilmiyorum. Ama seni çok seviyorum Seokjin. Benim olur musun? Benim sevgilim, meleğim, geleceğim ve her şeyim olur musun? Kalbimi kabul eder misin Seokjin?"
Son sözlerini de söyleyip nefes almıştı Taehyung. Seokjin duyduklarıyla kaskatı kesilmiş, nefesi doğru düzgün alamıyordu. Aşık olduğu adam ona metiyeler diziyor ve sevgili olmalarına rağmen, bunun geçiştirilmiş olmaması için bir ton düzenlemeye giriyordu. Ona hayatı boyunca unutamayacağı çıkma teklifini ediyordu. Taehyung yavaşça yaklaştı Seokjin'e ve ellerini tuttu. Sevgili olabilirlerdi ama, bunu asla oldu bittiye getirmek istemedi. Teklif etmek ve aklında yer etmesini istedi.
Seokjin karşısında duran adama sıkıca sarıldı. Boynuna koydu kafasını hem ağlıyor, hem de onu çok sevdiğini söylüyordu. "Seni...Çok seviyorum Taehyung. Öyle çok seviyorum ki kalbime bile sığamayacak kadar fazla duygularım. İlkimsin her şeyde...Duygularım da, aklım da, kalbim de, dudaklarım da, ellerim de hep ilksin sevgilim. Seni çok seviyorum. Ederim Taehyung kalbini kabul ederim sevgilim."
Yüz yüze geldiler. Taehyung ilk hamleyi yapıp, öptü dudaklarından. Daha sonra yanaklarından, ordan şakaklarına geçti. Ama en çok o yoğun çilek kokulu boynunu çok seviyordu.
Oraya inip her bir yanını koklayarak öptü. Seokjin öpücükler yüzünden mayışmış, çoktan başka diyarların konuğu olmuştu. Boynunda duran dudakların gittiğini, yerinin soğukluğa bıraktığını fark ettiğinde huzurla açtı gözlerini.Sevgilisi elini cebine atmış bir kutu çıkarmıştı. "Bunu sana aldım. Bu sadece ikimize özel olan bir hediye. Dünyada eşi benzeri yok. Anlamları ve şekli benzer çok var, ama içinde ki yazıdan sadece ikimizde var. Bunu takmanı ve sonsuza kadar çıkarmanı istemiyorum sevgilim." Seokjin çok sevinmiş ve deli gibi merak ediyordu. Taehyung kutuyu uzattı. Açtığında gözleri parladı Seokjin'in. İki halka birbirinin içine geçmiş, zarif bir şekilde duruyordu.
Taehyung'un bileğine baktığında onda da aynısı olduğunu gördü ve gülümsedi. Halkanın içinde ki yazıya baktığında "Omnia mutantur nihil interit Quia amo te amo." Yazdığını görünce duraksadı. Anlamını bilmediği için Taehyung'a baktığında gülümsüyordu.
"Her şey değişir ama hiçbir şey yok olmaz, sana olan sevgim gibi."
O anlamını söylediğinde istemsizce gözyaşları akmıştı. Böyle güzel sevmesi ince ruhlu olması, kalbini canlandırıyordu. Kocaman sarıldı daha ne diyebilirdi? "Teşekkür ederim sevgilim. Beni değerli hissettirdiğin için teşekkür ederim. Seni seviyorum, zen bu dünyada ki en değerli şeysin benim gözümde. Karanlığıma düşen ışığımsın."
