2 ay sonra
"Toplantı bitmiştir. Öğle yemeğine çıkabilirsiniz." Herkes yavaş yavaş toplanıp çıktı. Masa da Namjoon, Jimin, Jungkook vardı. Sessizliği bozan Jimin olmuştu. "Avukat işini ne yapalım? Benim halletme mi ister misin?"
Taehyung avukat lafını duyunca duraksadı. O adam gelmişti aklına. Beynine düşen görüntü yüzünden hafifçe tebessüm etti. Onu düşüncelerinden Jimin'in sesi çıkarmıştı. "Hey iyi misin? Seslendim ama duymuyorsun?"
"İyiyim. Sen daha iyi bilirsin. Bul işte birini. Alanında iyi olsun yeter." Jimin not defterine not aldı. "Tamam yemeğe gidiyoruz geliyor musun?" Jungkook dahi açlığa dayanamamıştı. "Evet hadi, acıktım gidelim."
Namjoon gamzeleri gözükecek kadar genişçe sırıttı. "Ne zaman doydun ki," diye öne atıldı. Jungkook, "bunu plastik sosisi gerçek sanıp yiyen sen mi söylüyorsun?" Bu son denilene gülmüşler, hızlı adımlarla çıkmışlardı şirketten.
-
"Neden bürodan uzak bir restoranta geldik ki? Alttaki restorantın neyi var Tanrı aşkına?" Jackson yol boyu sızlanan arkadaşına göz devirmiş ve artık sabrı kalmamıştı. "Yah sızlanma! Buranın bulgogisi çok güzel o yüzden buraya geldik. Kes sesini tadını çıkar."
Jin ofladı ve mırıldandı. "Peki peki sustum açım zaten. Yerin önemi yok yemek yesem yeter." Jackson inanmayan gözlerle baktı. "Önemi olmadığı için mi sızlanıyorsun.?""Müvekilimi biliyorsun, ona geç kalmak istemiyorum." Sıkıntıyla nefes verdi. Bu zamana kadar ki en önemli davasıydı bu. "Hala bulamadılar mı o şerefsizi?" Jin durgunlaştı. "Hayır o bir bulunsun ona, yaşattığı her şeyin hesabını soracağım. En ağır cezayı alması için ne gerekiyorsa yaparım."
Jackson gururunu belirtti. "Her zaman kazandın Seokjin. Bunu da kazanacaksın eminim."-
Taehyung masaya oturdu. Karşısında Jungkook ve Jimin, yanına da Namjoon oturmuştu. Garsonun gelmesiyle siparişler verildi. Masa da üçlü arasında koyu bir sohpet dönüyordu. Onlara katılmayan Taehyung karşı masa da arkası dönük adama takılmıştı gözü.
2 ay önce tanıştığı adama benzer geniş omuzlar ve kafa yapısı vardı. Hafifçe tebessüm etti. İkidir onu düşünmesi garipti. Nerden düştü 2 ay sonra aklına? Kızıyordu kendine.
Umursamazdı. İlişki adamı değildi. Cinsel yonelimini fark ettiğinde bile bir erkekle olmamıştı. Ona gelen kadınlarla ilgilenmemiş teklif eden her cinsi elinin tersiyle itmişti. Cinsel hayatından daha önemli bir şey vardı. O da annesinin vasiyetini yerine getirmek.
O şirketi ayakta tutmak bir görevdi. O yüzden hayatını hep şirketten ibaret tuttu. Duygusuz, umursamaz, sert diye tabir edilirdi insanlar tarafından. Şimdi bu saçma sapan his neydi böyle?
Aniden kalktı masan. Lavaboya gidip soğuk su çarptı yüzüne. Çocuğu bulma hissini atmak istiyordu içinden. Onu istemiyordu Taehyung kimseyi istemiyordu. Aynada ki görüntüsüne baktı. Bir kaç kez daha söylendi.
"Bu saçma sapan his ne böyle?"
-
"Gel Seokjin otur. Konuşacaklarım var seninle." Jin sakince oturdu. Seokjin heyecanlıydı. İlk defa ciddiydi çünkü karşısında ki. "Bak Seokjin sen iyi bir avukatsın. Seni ne kadar sevdiğimi bilirsin. Babanla üniversite arkadaşıydık, ona çok benziyorsun. O da işini tutkuyla yapardı, senin gibi."
Seokjin burukça gülümsedi. Aslında söylenenler gururunu okşuyordu.
"Teşekkür ederim Hyun Bin amca." Seokjin sadece ona teklerken ismiyle hitap eder, büro içinde 'savcım' diye hitap ederdi."Seni buraya çağırdım çünkü bir şirkete bağlı çalışmanı istiyorum. Oranın sahibi, babanla benim üniversite arkadaşımdı. Üçümüz tam bir baş belasıydık. Ama onunla uzun zamandır görüşemiyoruz." Bunları söylerken gülümsedi adam, Seokjin tebessüm etti. Babasının gençliğini duymak iyi hissetiriyordu ona.
"Adam tamamen oğluna devretti ama oğlunu da çok severim. İşinde başarılı ve terbiyeli bir çocuktur. Asla hak yemez ve disiplinlidir. Bana güvendikleri için aradılar bende seni önerdim. Burda devam edeceksin, oraya ise sadece hukuki işlemler için gideceksin."
Seokjin icin farketmezdi burda olduktan sonra.Burayı seviyordu.Kabul edip çıkmıştı odadan.Odasına geçip oturdu kalan bir kaç evrakı düzenledi ve davasını incelemeye devam etti.
-
Taehyung dosyalarla boğuşurken kapının çalmasıyla işine ara verdi. "Gel Jimin, bir şey mi oldu?" Jimin içeri ilerledi. "Avukatı buldum. Hyun Bin amcadan rica ettim oda bana birini önerdi. Bugün saat 2 gibi gelecek. Senin gorüşmen lazım."
Taehyung dosyaları kenara bıraktı. "Neden?" Jimin derin bir nefes aldı. "Benim saat iki gibi, diğer şirketle görüşmeye gitmem gerek. Jungook ve Namjoon benimle gelecekler." Taehyung sıkıntılı bir iç çekti.
"Tamam ismi neydi avukatın?" Jimin tam konuşacağı sırada, "Seok-" lafını bölen Taehyung'un çalan telefonuydu. "Tamam sen çık gelince göndersinler konuşurum." Jimin kafasını sallayıp "Görüşürüz," diyip çıktı.
Taehyung bir hışımla açtı telefonu. "Neden aradın?" Karşıdan aldığı cevapla, "hah komiksin ne istiyorsun?" Sinirle gülümsedi. Yıllar sonra sesini duymak bile midesini bulandırıyordu.
"Dönmen beni ilgilendirmez. Artık eski Taehyung yok. 18 yaşında dişlerini eline döken o Taehyung var. O yüzden beni arama. Karşıma çıkma. Bir dahakine dişlerinle kalmam, kemiklerinle devam ederim."
Adamın sinirli gülüşü sevindirmişti Taehyung'u. Damarına bastığını biliyordu. "Şirket benim. Onu senden yasal yollarla aldım. Burdan alacak bir şeyin yok. Sen pis işlerinle para yemeye devam et. Bu sana son uyarım bir daha arama!"
"Orospu çocuğu," masaya tekme attı. Üstündekiler savruldu. Tekrar bağırdı. "Orospu çocuğu senden nefret ediyorum, nefret!"
-
Taehyung iki saate anca sakinleşmiş, kendine çeki düzen vermişti. Şirketin boydan boya uzanan camından Seol'u seyrediyordu. Telefonun çalmasıyla masaya döndü ve açtı. "Tamam gönderin gelsin."
Seokjin sonunda şirkete gelmişti. Danışmada ki kadınla görüşüp sonda ki oda olduğunu öğrendiği yere ilerledi. Heyecanlanmıştı. Kapıyı tıklattı. "Gel," komutunu alınca içeri girdi. İçeri girer girmez gördüğü bedenle şoka uğradı.Karşısında ki, şoka uğramış olacak ki büyümüş gözlerle ona bakıyordu.
Seokjin toparlanıp sanki hatırlamamış gibi davranmaya karar verdi. Taehyung gördüğü bedenle küçük çaplı şoka girdi. O gerçekten burda mıydı? İki aydır ansızın aklına düşen adam, şu an karşısında mıydı?Transtan çıkıp koltuğa oturması için yer gösterdi.
Teşekkür edip oturdu Seokjin.
"Konuşmak için gelmiştim Park Jimin?" Sanki oymuş gibi davrandı. Utanıyordu belli etmemek için bir hayli çabaya girdi.Ne yani tanımamış mıydı? Ben onu iki ay aklımdan çıkarmamıştım o unutmuş muydu? Ne sandıysam ikimizinde zorunlulukla gittiği bir randevuydu. "Hayır Taehyung Kim Taehyung. Şirketin sahibiyim. Neyse şirketin önemli davalarıyla ilgilenmenizi istiyorum. Bu şirkette kimsenin kişisel davasına bakmayacaksanız."
Taehyung sandalyeye biraz daha yayıldı. Tutacağına kolunu koydu ve ellerini çenesinin altında birleştirdi. Burda odanız olacak. Para mevzusunu finans müdürü Jeon Junkook ile konuşacaksınız. Giriş işlemlerini Kim Namjoon ile görüşüp halledebilirsiniz. Anlaşılmayan veya sormak istediginiz bir şey var mı Bay Kim?"
"Ah hayır her şey gayet net." Taehyung kafasını salladı. "Kahve?" Seokjin bunu beklemiyordu. Biraz rahatsız hissediyordu. "Ah sade bir kahve olabilir." Taehyung arayıp, odaya iki sade kahve söylemişti. Biraz şirketten bahsetmiş, az da olsa Seokjin'i rahatlatmak istiyordu.
Kahveler bittiginde Seokjin ile ayağa kalktılar. "Kahve için teşekkürler. Ben diğer işlemleri halledeyim." Uzatılan eli tutan Taehyung, Seokjin ile birlikte hafif iniltiyle bıraktalılar ellerini.
Elektrik çarpmıştı. Sessiz geçen bakışmalar Seokjin'in görüşürüz diyip aniden odadan çıkışıyla sonlanmıştı. Taehyung sandalyesine geri oturdu.Neden tanımamış gibi yapmıştı ki? Yoksa gerçekten tanımamış mıydı?
