"Tamam yoongi sıkma artık," diye söylendi Seokjin. Biraz daha izin verse resmen parfümle boğacaktı.
"Güzel kokman için uğraşıyorum burda," diye söylendi. "Bu yüzle çuval giysem bile ilgi odağı olurum. Ne gerek var güzel kokmama?""Umarım çocuğun yanında da böyle konuşmazsın. Hoşlanmaz öyle şeylerden." Seokjin kaşlarını çattı ve yüzüne anlamazca baktı. "Nerden biliyorsun hoşlanıp, hoşlanmadığını?"
"Nerden bileceğim? Profilinde yazıyordu." Seokjin kafasını salladı ve Yoonginin olduğu tarafa döndü. "Neyse ne, nasıl oldum?" Yoongi abisini baştan aşağı süzdü. "Gerçekten muazzam oldun hyung. Öz kardeşiz, aynı anne babadanız diye demiyorum baya yakışıklı oldun. Tae hyung bayılacak sana."
"Tae mi?" Yoongi abisinin saygı hitaplarına takıldığını bildiğinden utandı. "Şey kısaltayım dedim ismini." Kafasıyla onayladı Seokjin. "Neyse çıkıyorum ben. Geç kalmam zaten."
-
"Taehyung rahat dur yapamıyorum." Taehyung huysuzlandı. "Neden saçıma şekil veriyorsun? Neden bu kadar hazırladınız beni?" Jimin ofladı ve söylendi. "Seokjin Hyung spor giyinimli veya sokak tarzı giyinenleri daha çok beğeniyor. Sana bıraksaydım kalıplı saçın ve siyah takımınla giderdin."
Taehyung kaşlarını çattı. "Sen nerden biliyorsun profilinde mi yazıyor?" Jimin kravatını düzgünce düzeltti. "Evet orda yazıyor." Tae üzerini silkti. "Neyse nasıl görünüyorum?" Jimin kendiyle gurur duyma pozunu almış, kısık gözleriyle izliyordu. Namjoon ve Jungkook beğendiğine dair sesler çıkartıyorlardı.
"Mükkemmel! Seokjin'in sana dibi düşecek." Taehyung onun bu heyecanını anlamıyordu. Yüzünü bile görmemişlerdi. Arkadaşlarının onu şimdiden bu kadar benimsemesine göz devirdi. Evet biri ile duygusal etkileşimi olmamıştı. Ama ne bu hemen birine yamama hevesi?
"Sanki umrumda. Neyse erken dönerim görüşürüz."
-
Taehyung buluşacakları yere gelmişti. Saçma sapan bir mağlubiyet yüzünden burda olmak huzursuz hissetiriyordu. Onun şu an yatağında uzanıyor olması gerekiyordu.
Gelecek kişiyi düşündü. Umarım dedi içinden, 'lütfen aklı başında biri olsun.' O gökyüzüne bakarken öyle dalmıştı ki Seokjin'in yanına geldiğini bile fark etmemişti.
Onu kendine getiren Seokjin'in sesiydi. "Çok güzel değil mi?"
Seokjin yüzüne her zaman ki tapılası gülüşünü yerleştirdi. Taehyung şaşırmıştı, nasıl daldıysa geldiğini hissetmemişti.Karşısında ki adamı inceledi. Siyah saçları, alnını örten perçemleri, zeytin gözleri ve kirazı andıran dolgun et parçaları, geniş omuz, şekilsiz parmaklar ve beyaz ten ay ışığı altında parlıyordu. Sanatı andıran adama baktı bir süre. "Evet çok güzel."
Dediği şeyi sonradan fark eden Taehyung, öksürüp bakışlarını tekrar gökyüzüne çıkardı. Seokjin de Taehyung gibi kafasını gökyüzüne çevirdi. Bir süre sessiz kalan ikiliden Seokjin konuştu.
"Siteye kaybettiğim oyun sonucu kardeşim tarafından üye oldum. Sonra seninle eşleştim. Kısacası mecburiyetten burdayım." Seokjin kendini açıklamak istemişti. Yanlış anlaşılmak istemedi. Taehyung şok olmuştu. Nasıl bir tesadüftü bu?
"Tanrı'nın bir oyunumu bilmiyorum ama, dün arkadaşlarımla oynadığım ve sonucunda kaybettiğim oyun yüzünden siteye üye oldum. Kısacası mecburiyetten burdayım."
İkili kısa bir süre şaşkınlıkla birbirlerine baktılar ve gecenin de verdiği rahatlıkla deli gibi gülmeye başladılar. Tuhaf ve aynı zamanda komikti bu durum. Bir süre daha güldükten sonra bu sefer Taehyung konuşması gerektiğini düşündü. "Peki tanışalım bakalım, Kim Seokjin," diyip gülümsedi.
"Avukatım. Seoul Üniversitesi mezunuyum. 26 yaşındayım ve bir kardeşim var." Bu konuyu konuşmaktan hoşlanmasa, nasılsa bir daha görmeyeceği ve yabancı birine anlatmak iyi gelecek diye düşündü.
"Annem ve babam biz küçükken kaza geçirdiler. Öldüler, anlayacağın hayatımda ki tek ve en değerli varlık kardeşim." Zor bile, olsa gülümsedi. "Seni tanıyalım Kim Taehyung."
Taehyung'un ses tonunu taklit ederek söylemişti. Taehyung hafif tebessüm edip anlatmaya başladı. "Şirket sahibiyim. Yonsei Üniversitesi mezunuyum. 26 yaşındayım. Tek çocuğum. Annem ben küçükken öldü. Üç yakın arkadaşım var kardeşim gibiler. Hayatımda ki tek arkadaşlarım onlar." Gözlerini Seokjin'in gözlerine dikti.
"Benim, pek arkadaş canlısı olduğum söylenemez." Gülümsedi. İkili gülmeye başladılar. Taehyung ilk defa biri sayesinde böyle içten gülüyordu. Buraya mecbur olduğu için gelmişti. Hemen gitmekti hedefi. Hala öyleydi değil mi ?
"Peki hoşlandığın şeyler neler?"
Sessizlik hakim olunca, Taehyung soru yöneltmişti. "Flört mü ediyoruz?" Sırıttı Seokjin. "Ne alakası var? Sohpet edelim bir saatten erken dönersem başka ceza verirler. Kural bu."Yalandı, asla böyle bir kuralları yoktu. Hatta beş dakika bile yeterdi. "Tamam sadece şakaydı. Yemek yemekten ve yapmaktan hoşlanırım. Sen?" Taehyung derin bir nefes aldı. "Fotoğraf çekmekten ve resim çizmekten hoşlanırım. Özellikle nü çizimden."
Seokjin severdi o tarz çizimleri. "Woah yetenek gerektiren bir çalışmadır." Utanmıştı Seokjin. Utangaç bir yapıya sahipti. Şu an kulaklarına kadar kızardığına emindi. Çocuğun görmemesi için kafasını gökyüzüne çevirdi.
"Biraz öyle zor ve zahmetli." Seokjin'in hafif bir gülümseme dağıldı dudaklarına. "En güzel sanatta zor ve zahmetten ortaya çıkmıyor mu zaten?" Seokjin'in dediği şeyle Taehyung kafasını ona çevirdi. Yüzü ay ışığının altında o kadar güzeldi ki... Yanakları o kadar dolgundu ki... Dokunmamak için kendiyle savaşıyordu adeta.
"Evet en güzel sanat, emek gerektiren sanattır." Gülümsedi Taehyung'a bakarak. Seokjin'in güldüğünü görünce gülümsemesi iyice genişledi. Seokjin içindeki en büyük boşluğu belli etmek istedi. Tanımadığı bu adama her şeyini anlatmak ve yılların yükünü bırakmak istedi.
"Peki baban? Ondan bahsetmedin. Eminim yanında olduğu için şanslı hissediyorsundur?" Taehyung durup dururken nerden çıktığını bilmediği soru karşısında afalladı. Seokjin ise bir nevi içindeki boşluktan kaçmaya çalışıyordu.
Aile özlemi yine düşmüştü içine. Annesini, özellikle babasını özlemişti. O varken her şey daha kolay ve çekilebilir geliyordu.Taehyung düşündü. Ne diyecekti ki? Tamam ona sabaha kadar her şeyini anlatırdı ama babasını asla. Her zaman ki maskesini taktı. Sahte gülümsemesini takındı yüzüne.
"Evet özellikle yönelimimi biriyle paylaşmam gerekti. Bu babam olduğu için şanslıyım." Ve maske düşer. Gülümseme yerini acıya bırakır. İçindeki fırtına dile gelir bağırır, çığlık atar ama susturulur.
Taehyung yetişkinliği tarafından, çocukluğunu bir kez daha susturur.
Yavaşca kafasını Seokjin'e çevirdi. Tepkisini merak ediyordu. Odamı zamanında ona davranıldığı gibi, tiksinçle bakacak diye merak içindeydi.
Böyle güzel bir yüze sahip birinin içinde çirkinlik barındırmadığını düşünüyordu. Bu zamana kadar kim hakkında ne düşündüyse doğru çıkmıştı. "Tercih değilde, yönelim olduğunu anlayacak kadar geniş görüşlüymüş. Cidden şanslısın."
Taehyung duydukları karşısında en güzel gülüşünü takındı. Yine yanılmamıştı. İşte kalbi de güzeldi yüzü gibi. Seokjin yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek icin konuşmasına devam etti.
"Ben kadınlardan hoşlanıyorum diye seni yadırgayacağımı düşünme yani. Kardeşimin erkek arkadaşı var zaten." Taehyung Seokjin'e tebessüm etti yine döndürdü başını gökyüzüne. Neden böyle garip hissetmişti ki? Bir daha görmeyecekti zaten. Mecburen burdaydı.
"Biliyor musun Seokjin? Sanatta en çok sevdiğim şey, zor ve imkansız gibi görüneni sanata dökmektir. Ben istediğimi her zaman alır ve sanata dökerim."
