Sabahın aydınlığı tüm umuduma yeni bir yelken olureken, bünyemin hissizleştiğini farkederek kalkmak için hazırlandım yürüdüğümde açılacağını düşündüğüm bacaklarım yorgun bir halde bana ayak uydururken zeminle buluşmuş ve soğuğu bütün vücudumda hızla izlereken hissetmiştim, ellerimi yataktan güç alacak şekilde ayarlamış ve bütün vücudumu derin bir nefesle kaldırmıştım. Benim için büyük ve kocaman olan bu odada yürümek uzun ve bitmez gözükürken yürümeye başladıktan sonra hızla biten küçük bir yol haline gelmişti, ellerimi, yorgunluğunu beyan etmiş vücuduma bir ödül olarak kapıya tutturmuş, bünyemin ağırlığını hafifletmek adına vermiş olduğum bu kararla derin bir nefes almıştım. Çok sıkılmıştım gözlerimin daha büyük aydınlıklara açılmasını çok isterdim ancak bu lanet oda içinde asla gerçek olmayacaktı. Kendimden bile tiksindiren bir amcaya sahiptim , acımadan bıraktaığı bu hastaneye tıkılı kalmıştım. Hiç acımışmıydı acaba yüreği bir nebze de olsa kurumuş muydu , onu görmeyeli bir buçuk yıl omuştu. Zaten görmek de istemiyordum. Kendine bile hayrı olmayan bu adamın sırf bana bakmamak için uydurduğu yalanların bedeliydi hayatım, küçük ellerimi kalbine koymuştum, ailemden kalan tek hatıraydı bana, acımamıştı ama merhametsiz yüreği ellerimi ve titreyen bedenimi bir çırpıda savurmuştu kenara, korkmuştum gözlerine son kez baktım o zaman anlamıştım işte bedeli ağır olacaktı bunun ama ben yerde tir tir titrerken o gülmüş ve beni bu soğuk zemine terk etmişti , yetimhane mermerini soğuk bedenimle buluşturmuştum o an tek umudumunda ellerimden kayıp gitmesine izin veremezdim, kalktım ve vücudumda ki bütün sızılara rağmen koştum yollar bulanıktı, indiğim merdivenleri sırf ona ulaşmak için harcamıştım ama olmamıştı... işte o an bir çığlık nidası inledi dilmden gözlerimde ki yaşlar kapının önüne damlamıştı sadece eğilmiştim sadece çaresizliğim beyan etmiştim , gözlerimi yumdum ve hıçkırarak ağlamaya devam ederken anladım, "çaresizdim", umutsuzdum ve de hissiyatını kaybetmiş bir el kadar muhtaç ve kimsesizdim...Gözlerimi yımduğum kapı kolunu sıkıca tutarkerken anılarım arasından sıyrılmıştım. Gözlerimi tavana bakacak şekilde kaldırırken derin bir nefesin cigerlerimin arasında dolaşmasına izin verdim. Yatağıma doğru adımlarımı yönlendirirken kapının aniden açılmasıyla korkmuş ve hızla kapıya yöneldim. "MEHRU IŞIK" dedi genç bir kadın ayağında ince topukluları zeminle sertçe buluşturarak kendinden emin bir şeklide adımlarını sürdürüyordu. Yanıma yaklaştığında korkarak irkilmiş kollarımı bedenime siper etmiştim. "Hayır" dedi genç kadın "korkma lütfen, ben hastanenin başhekimi Meral Kabataş" ellerini ellerime doğru uzatırken korkudan ellerini tutamamış, sesimi çıkaramadan dinliyordum. Oda ellerini benden geriye uzatırken " Çıkış işlemlerin başlatılıyor" dedi. Nasıl yani, şarşırmıştım kim yapmıştı bunu, sormaya çekindiğimden " kim" dedim sadece "kim geldi " kadın gözlerimde ki umudu hissetmiş ve bunu sıcak bir gülümsemeyle tamamlamıştı "amcan" dedi , "Rauf Işık" gözlerim şaşkınlıkla açılırken ne olmuştu birden şimdi mi gelmiştim aklına gözlerimi büyük bir kin ve nefret alırken sessizce yutkunmakla yetindim. "Sakin ol, sorun çıkmayak emin ol, hem çok tatlı bir amcan var seninle yaşamak isitiyormuş" gözlerim şimdi gerçekten dolmuştu, beni bulaştırdığı iğrenç durumlar yetmezmiş gibi, birde ne istiyordu benden, daha alacağı ne kalmıştı bünyemden isminin iğrençliği midemi bulandırmaya devam ederken sessizce yutkundum "midem" dedim. Tiksinti bütün vücudumu sarmıştı, titreyen bedenime hakim olamıyor akan yaşları elimin tersiyle silmeye devam ediyordum. Elinde ki telefonu sıkıca tutan kadın birini aramıştı " Evet, evet rengi bembeyaz oldu ve titriyor bir iğne getirin yanınızda " dediğini işitir olmuştum, hayır şimdi olamazdı bütün gücümü toplayarak kalktım ve bünyemi karıştıran tok bir sesle "hayır" dedim . "Sadece beni o adama yani amcama götürün" dilim kitlenmiş ve ağzımda şişkinlik yaratmaya başlamıştı. " Ama olmaz, istersen amcana söyleyem başka bir zaman gelsin olur mu hem sende dinlenirsin değil mi? Korku bütün bedenimi sararken morarmış ve dolmuş gözlerimle son kez baktım, her halinden içinde ki merhameti hissetmiştim, " lütfen, olmaz" dedim titreyen sesimle , kadın umudunu kesmiş gelen hemşireleri uyaran bir tonla, " tamam onu aşağı indirin "dediğini duymuştum. Kadının suratında ki tedirginlik beni de aşağılarken iki koluma giren hemşirelerinde yardımıyla aşağıya inmemi sağlamıştı titrememek adına son gücümle ellerimi sıktım, o adamın karşısında çaresiz olmayacaktım ben güçlüydüm tıpkı tanımadığım son nefesine kadar direnen annem gibi, indiğim basamakları seçemiyor , ayağımda ki terliklerin zeminle buluşma anını izliyordum, işitiğim ses karşısında gözlerim açılırken "aaa benim güzel kızım seni buralara kim getirdi böyle rengi de solmuş üzülme sen , yengen ve ben sana çok iyi bakacağız hem çokta zayıflamışsın " işte şimdi ağzımdan tiksintimi belli eden bir nida dökülmüştü sadece onun anlayacağı şekilde gözlerine bakarken ağzımı oynatarak dolan gözlerimle "iğrençsin " dedim. Gözleri koca bir mutluluğu aydınaltırmışçasına yanımıda ki hemşirelere bakarken gözlerini yanımda duran ve tek dayanağım olan hemşirelere tuturmuştu " çekilin " dedi. " Güzel yeğenimi ben tutarım". Sessim çırpınışlarıma el vermezken "yapma" dedim kolumu tutan eline " yapma, nolur " gözlerini gözlerime sabitlerken kimsenin bakmadığına emin olarak "sorun yok, sadece kısa bir süreliğine, bir işimi halledeceksin , sonra da seni buraya geri getireceğim zaten" ne diyordu bu adam yine hangi soygunun peşindeydi acaba "unut" dedim bütün kinimle " o zaman sen unut" neydi bu şimdi, tehdit mi ediyordu. "Neyi iğrenç adam, neyi" güldü ve bütün çirkefliğiyle "özgürlüğünü" dedi . " Seni burada bırakmak zorunda bırkma beni güzelim, sadece küçük bir tatil yapacağız ve sen bu tatilin yolu olacaksın " kastettiği şey midemi altüst ederken kusacağımı bilerek yere düştüm ona tutunmamak adına verdiğim çabalar boşa giderken eğildim, gelen hademelerden gitmesini isteyen bu adam, geçeceğini söyleyerek onları uyarıyordu.
Masanın üzerinde gördüğüm evrakları hızla imzalarken bana bakmıyor iğrenç gülüşünü yerde duran ufak bedenim üzerinde hissettiriyordu. "Tamamdır" dedi. "Bütün evraklar bu kadar olmalı". Onu tastikleyen adama göz kırparken bana doğru dönerek "eşyan var mı?"diye sordu, kafamı onaylamaz anlamda sallarken "hadi o zaman kalk, yolda bu hastane kıyafetlerinden kurtulacaksın zaten" bütün ağzımın kitlendiğini bilerek akan gözyaşlarıma izin vermekle yetindim. Kalktığım yerden sürüklenerek yürürken amcam benden önde adımlarla ilerliyor arkasına bile bakmıyordu. Onum için buydum ben, sadece bir oyuncak istedği anda istediğini yapabileceği bir oyuncaktım. Onu izleyen babamın tepkisi neydi acaba emanet ettiği kızının başına gelenleri görseydi napardı bu adama , kapıdan çıkarken hissettiğim oksijen genzimi yakarken gözlerim mutluydu, kaldırdığım kafamı maviliğe teslim edereken ne olacaktım acaba, ama emindim dönüp baktığım bu hasteneye dönmemekte kararlıydım, ve bu adamdan kurtulacaktım çünkü umut gerçekti ve ben bu umutta enkazdan çıkan tek hayal olacaktım...
Bölümler okundukça yazılacaktır, sevgilerle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓥𝒾𝓇𝒶𝒽𝒶
Teen FictionUmut insanın kendisidir aslında. Umut olmadan günler, günler olmadan da zaman geçmez elbet. Peki umudu ayakta tutan nedir? İşte onlar hayallerdir. Hayali olanın umudu, umudu olanın ise anısı asla eksik olmaz. "𝑩𝒖 𝒉𝒊𝒌𝒂𝒚𝒆 𝒃𝒊𝒓 𝒎𝒆...