29. Bölüm

43K 2.3K 1.6K
                                    




Hayırlı Ramazanlar okurcanlarım♥️



Eylem

Sinsi kedinin şeytani bakışları bir an bile gözlerimden ayrılmıyordu. Hoşlanmamıştı benden. Ben de ölmüyordum beni sevmesi için fakat kısa bir süre için aynı havayı teneffüs etmek mecburiyetindeydik.

Öyle bir mecburiyetim yoktu aslında. İşim çıktığını söyleyip kalkabilirdim. Evet kesinlikle öyle yapmalıydım. Kedinin üstüme atlamasını beklemekten çok daha mantıklıydı.

Fırat uyarıcı bir tonda "Eylem" dediğinde korkuyla yerimden sıçradım. Başını yana doğru eğmiş yüzüme bakıyordu. Belli ki ilk seslenişi değildi.

"İyi misin?" dedi kaşlarını hafiften çatıp.

"İşim var benim" dedim kulağına doğru yaklaşıp "Çok önemli bir iş, gitmem lazım."

Kalkmak için hareketlendiğimde elini bacağıma yerleştirip kaşlarını daha çok çattı.

"Ne işiymiş o?"

Kediye kısa bir bakış atıp yerinde olduğuna emin olduktan sonra "Önemli dedim ya!" dedim telaşla "Sen kal, ben taksiyle giderim."

Tekrar kalkmaya yeltendiğimde bacağımdaki baskısını arttırdı. Bakışlarıyla uyguladığı psikolojik baskı da aynı oranda artmıştı. "Ne işi Eylem bu saatte? Çıldırtma insanı!" dedi tahammülsüz bir sesle.

Bu adamın beni baskı altına alma hayallerine son vermem gerekiyordu acilen.

"Öyle özel bir durum" dedim kediyi kontrol edip. Dört ayağının üzerindeydi şu an. Kalkmıştı yani. Her an saldırıya geçebilirdi. "Eve gitmem lazım."

Gözlerini kıstı. Hem kedi, hem Fırat. İkisi birden.

Çok fenaydım.

"Nasıl tanıştınız sahiden?" dedi birisi. Meriç'ti sanırım. Masada bizimle ilgili bir muhabbet dönüyordu fakat konsantre olmam mümkün değildi.

Hem kime neydi? Nasıl tanıştıysak tanışmıştık. Ne olmuştu yani Fırat beni kaçırdıysa, elime silah verdiyse, ben kafama sıktıysam? Kimi ne ilgilendiriyordu? Meriç her şeye burnunu sokmak zorunda mıydı? Ağız tadıyla bir yemek yedirmiyorlardı insana!

"Fırat'ın ortadan kaybolma nedeni anlaşıldı" dedi Mehmet Abi'nin yanındaki kadın. Gülümsüyordu fakat bakışları pek samimi görünmüyordu.

Kedi hala beni kesiyordu.

"İşlerim yoğundu Şule" dedi Fırat da aynı samimiyetsiz gülümsemeyle "Hepinize tek tek hesap verecek vakit bulamadım, çok üzgünüm."

Büyük Menderes Şule'yi frenlemek istercesine elini tuttu. Maşallah benden başka herkes Fırat'a hesap sorabiliyordu.

"Oğuz aradı bugün" dedi sonra Fırat'a "Cumartesi gecesi için benimle konuşmasını söylemişsin."

"Çok abarttı" dedi Fırat sıkılmışçasına "Günlerdir beynimi yedi ellinci yıl, ellinci yıl diye, ben de sana havale ettim. Küçük bir davet yeterdi, saçma sapan bir şekilde dev bir organizasyona dönüştü. Yapın ne yapıyorsanız ben karışmıyorum."

Şule'nin gözleri parlamıştı. "Çakır Holding'in ellinci yılını kutluyoruz, herhalde abartacak" dedi heyecanla "Ben yakından takip ediyorum hazırlıkları, endişelenmeyin. Muhteşem bir gece olacak."

Fırat ağzının içinde homurdanmıştı fakat ne dediğini anlayamayacak kadar kötü durumdaydım. Kedi puftan inmişti sessizce. Ayaklarımı hızla yukarı çekip "Fırat ben gidiyorum" dedim. Ya da bağırdım bilmiyorum.

İSYAN ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin