"Kıskanınca çok tatlı oluyorsun." Beni kendisinden uzaklaştırmaya çalıştı.

"Hiçte kıskanmadım." gülümseyip boynunu öptüm. Kollarımdaki elinin tutuşu sıkılaştı.

"Bir kerecik kıskandığını kabul etsen ne olur ki?" kollarımda dönüp gözlerimizi buluşturdu.

"Kıskandığım zaman söylerim. Kıskanmadığım zaman neden 'kıskandım' diyeyim ki?" kafamı iki yana sallayıp gülümsedim. Ellerimi tutup mutfağa doğru çekiştirdi. Elena yoktu ama onun yerinde yabancı birisi oturuyordu.

"Ne o Elena'yı şutlayıp yeni ev arkadaşı mı bulduk?" dedim yerime ilerlerken.

"Saçmalama Andre benim arkadaşım. Aynı zamanda Edrick ile de tanışıyorlar." sandalyeye oturmadan önce oğlana tekrar baktım. Louis yanına geçmişti. Bir de sarılıyorlar. Kaşlarımı çatıp Louis'ye yanıma oturmasını işaret ettim. Yanıma oturduğunda sandalyesini kendime yaklaştırdım. Anlamaz gözlerle bana baktı.

"Kahvaltını yap güzelim. Sonra da çıkalım." Hala kaşları çatık bakmaya devam etti. Çatalı ucuna biraz peynir alıp Louis'nin ağzına tıkıştırdım. Ona yaklaşıp burnunu öptüm. "Bebeğim bana öyle bakmayı kesmelisin." diye fısıldayıp geri çekildim. Ben sadece çayımı içerken ona bir şeyler yedirdim.

"Doydum Harold." kafamı iki yana salladım.

"Çok az yedin Lou." omuz silkip ayağa kalktı.

"Sende yemeyeceksen gidelim mi?" kafamı salladım.

"Telefonumu alıp geliyorum." fincanımı masaya bırakıp ayaklandım.

"Benimkini de getir." odadan telefonlarımızı alıp dişlerimi fırçaladım. Mutfağa döndüğümde Louis Bella'nın arkadaşının kolunun altında kıkırdıyordu. Sinirlerimi kontrol altına almaya çalışarak ifadesiz yüzümle yanlarına ilerledim. Louis'nin telefonunu masaya doğru fırlatıp kapıya ilerledim.

"Ben gidiyorum geliyorsan çabuk ol." deyip mutfaktan çıktım. Arkamdan bir şeyler söyleyip koşturarak yanıma geldi.

"Neden beni beklemiyorsun Harry." göz ucuyla ona bakıp cevap vermeden kapıyı açtım. Arabaya binip çalıştırdım. Yanıma oturduğunda beklentiyle bana baktı. Kafamı 'Ne var?' anlamında salladım. "Emniyet kemeri." Üzerine eğilip emniyet kemerine uzandım. Ben geri çekilmeden yüzümü elleri arasına alıp dudaklarıma kesik kesik öpücükler bıraktı. "Noldu yine? Bir şey mi yaptım ben?" Beni son kez öptüğünde emniyet kemerini çekip taktım.

"Yok bir şey." kafasını eğip sıkıntılı bir nefes verdi. Arabayı hareket ettirip radyoyu açtım.

"Andre sadece arkadaşım. Abi gibi bir şey hatta benim için. Onu çok eskiden tanıyorum." ilgilenmiyormuş gibi yapıp omuz silktim. "Kıskanmanı gerektirecek bir durum yok."

"Kıskanmadım." birkaç saniye ona baktığımda gözlerini devirdiğini gördüm.

"Evet, tabi ki kıskanmadın." alaycı tavırla konuştuğunda kaşlarım istemsizce çatıldı.

"Eğer kıskansaydım böyle sakin mi olurdum?" yine kafasını sallayıp 'Hmhm' gibi sesler çıkardığında "Kıskanmam için bir sebep yok ortada zaten." deyip arabayı kenara çektim. Konuşmama izin vermeden kendisi konuştu.

"Tamam Harry kıskanmadın. Ben uyduruyorum. Kıskanmanı hak edecek kadar değerli değilim zaten. Bunu da biliyorum." karşısına bakarak kollarını göğsünde birleştirdi. "Eve geri dönmek istiyorum. Uykum geldi benim." Ben gözlerimi onun sevimli yüzünde gezdirirken yaptığı tek şey alt dudağını büzüp karşısına bakmaktı.

Tiny | Larry Where stories live. Discover now