45

2.4K 178 53
                                    

Kabullenmeniz ne kadar sürer? " Ara verelim " cümlesinin gerçek anlamını? Yani aslında " ayrılalım " denmesini? Keşke benim çok zamanımı almasaydı ama aldı. Lauren bu cümleyi söyler söylemez toparlanıp gitmedi tabiki, ama bir kaç gün sonra bıraktı beni yalnızlığın kollarına. O gün fark ettim zaten onun, Jack'in ne kadar benim hayatım olduklarını...

Ilk hafta, ahh ilk hafta en zoruydu. Bir iki günlük sarhoşluğun, ağlama krizlerinin sonrasında Mark tarafından içkilerime el konuldu. Bunun nerden haberi olmuştu ki? Ama yanımda olma çabası gerçekten takdir edilesiydi. Hiç bir boka yaramadı, o ayrı.

Ikinci hafta " yeter artık Lauren'i aramalıyım " cümlesinin beynimi kemirmesiyle geçti. Ama ne Benjamin, ne Mark ne de gururum buna izin vermedi. Telefonuma el bile koydular hatta. Ve tüm bu süreçte izinde olmam hayatımı hiç kolaylaştırmıyordu. Ilik naklinden sonra hiç gerek olmasada Alice bana iki hafta izin vermişti. Gerçi ilk hafta kendi de Peter'le ilgilenip işe gitmemişti, arada da bana uğrayıp Benjamin ve Mark gibi oda yanımda olmuştu, ama sizce yeterli miydi?

Iznim bitip işe başladığım gün ruhumun biraz daha rahatladığını hissettim. En azından oyalanacak bir şey vardı, ta ki o ana kadar. Elime aldığım dosyanın ilk sayfasında Lauren'in fotoğrafı vardı. Onun davasının dosyası tabiki Parker'da da vardı ve ne hikmetse benim önüme gelivermişti. Titreyen ellerimi yok sayıp dosyaya odaklanmaya çalıştım ama nafile! Derin bir nefes alıp tekrar denedim. Iıh. Gözlerimi Lauren'in fotoğrafından alamıyordum.

Odağımı ellerime uzanan eller değiştirdi. Dolan gözlerimle Alice'ye baktığımda endişeli gözlerini bulanıkta olsa görebiliyordum. " Yapma Alex, ya kendini bu kadar paralama ya da bırak gururunu ve durumunuzu düzeltmek için bir şeyler yap. Gözümün önünde kendini mahvedip durma " en az benim kadar üzgün bakan Alice'yi görünce içimden bir şeyler koptu sanki. Harika, şimdi sadece Lauren için değil üzüldüğüm için üzülen Alice için de üzüleceğim!

Üzüntümü bir kenara bırakmayı deneyerek kafamı iki yana salladım. " Yapamam Alice. Bu konuda haklı olduğumu biliyorsun. Neredeyse durduk yere bu ' Ara verme ' olayını çıkarttığını biliyorsun. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım sana. Evet Lauren'i çok seviyorum. Evet Jack'i de onu da çok özledim. Ama yapabileceğim bir şey yok. Bunu isteyen Lauren'di ve geri dönmesi gerekende o " etkili bir konuşmaydı, gözümden düşen damlaları saymazsak.

" Hiç bir şey yapmayacaksın yani Alexandra öyle mi? " cevap vermeden kafamı sallamakla yetindim. Kaşlarını çattı, ardından derin bir nefes alıp önümdeki dosyayı aniden çekip aldı. Gözlerimin içine sinirle bakıp " Madem öyle, dosyayı senden alıyorum. Bundan sonra Lauren'le ilgili hiç bir ipucu toplamayacaksın ya da operasyonlara gitmeyeceksin. Hiç bir şey yapmayacakmışsın ya hani, bunlar da dahil olsun " ağzımı açıp bir şey söylemek istedim o an. Dosyayı benden alamazsın demek istedim. Elimden geleni yapmak istiyorum bizim durumumuzla o dosyanın hiç bir alakası yok demek istedim. Ama gözlerime öyle bir bakıyordu ki. Dilim tutuldu resmen sadece hipnoz olmuş gibi gözlerine bakıyordum yalvarırcasına. Ama o, yalvarmalarıma karşılık sinirle baktığı için en sonunda pes edip " Patron sensin " diyerek kafamı başka yöne çevirdim.

Öğle yemeği saatine kadar ne Alice ne ben konuştuk. Bir kaç kez göz göze gelmemiz dışında da hiç bir etkileşimde bulunmadık. " Öğle yemeğine benimle gelmek ister misin? " demeseydi ne onunla konuşasım, ne de yemeğe çıkasım vardı zaten.

Bu sefer yemek için alışık olduğum Alice mekanlarından farklı bir yere gelmiştik, salaş bir kafeye! Bu durum beni fazlasıyla şaşırtmıştı, çünkü geçen gittiğimiz lüks restorana bakılırsa - ki orayı hatırlamak bana fazlasıyla acı veriyor - burası Alice'lik gibi bir yere benzemiyordu. Suratımda nasıl bir ifade olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Alice'nin sırıtışı da buna yardımcı oluyordu.

AJAN (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin